Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Suça İtilen Çocuklar

19. yüzyılın başlarından itibaren dünyaya baktığımız zaman özellikle sanayileşmeyle birlikte ortaya çıkan sınıflaşma, çocuk emeğinin iş gücüne katılması, gecekondulaşma, göç olgusu ve geleneksel aile yapılarının çekirdek aile yapısına dönüşmesi ayrıca, I. ve II. dünya savaşlarının büyük yıkımlara neden olması gibi sorunlar, çocuk suçluluğu meselesinde büyük patlamalara yol açmıştır.
Yaşadığımız yüzyılda çocuk suçluluğu meselesi, salt ulusal bir mesele olmaktan çıkmış, uluslararası bir boyut kazanmıştır. Bugün dünyaya baktığımız zaman, özellikle kalkınmış ülkeler, bütçelerinden silah harcamalarına bir buçuk milyar dolar ayırırken, yılda on yedi milyon çocuk açlıktan ve sefaletten ölmektedir. Hepimiz yüreği burkularak televizyon ekranlarından bu acı tabloyu seyrediyoruz.
Maalesef bugün dünyanın değişik bölgelerinde eğitim çağında bulunan çocukların eline defter-kalem verilmesi gerekirken, silah verilerek askere ya da çatışma bölgelerine gönderilmekte veyahut ta pamuk tarlalarında ve ağır işlerde işçi olarak çalıştırılmaktadır.
Diğer taraftan, çocuk suçluluğu meselesinde ülkemize dönüp baktığımızda özellikle cinsel saldırılarda, şahsa ve mala yönelik suçlarda artışlar var ve bunun da beşte birini çocuklar oluşturmakta/kullanılmaktadır. Burada salt sorunun kaynağı, ceza yaşının 18 yaşından sonra başlaması ya da cezalarda indirim değil, bence eğitim sorunu yatmaktadır. Buna paralel olarak gelir dağılımındaki adaletsizlikler, işsizlik, terör ve cehalet, işin vahametini artıracak boyuttadır.
Türkiye’nin gerçekleriyle yüzleşmemiz gerekir.
Niçin toplumumuzda daha eğitim yaşında olan çocuklarımıza ekonomik değer olarak bakılmaktadır? Herhalde bunda anne ve babaların kusurları kadar, kültürel yozlaşma, mensûbiyet duygularının kaybedilmesi, aile yapımızın değerler alanında derin sarsıntılar geçirmesi, sosyalizasyon süreci yaşanmamışlık, ekonomik açıdan dar gelirli veya yoksul ailelere sahip olmamız gibi durumlar büyük rol oynamaktadır.
Elbette saydığım bu hususların çözüm yolları vardır. Başta, işsizlik ve istihdam probleminin halledilmesi gerekiyor. Sadece çocukların aileye dönüş projelerinin hazırlanması yetmiyor ve bizatihi yeni istihdam alanlarının yaratılması, ortaya çıkarılması gerekiyor. Belki o zaman çocuklar ailelere tekrar dönebilir.
Çocuk suçluluğu alanıyla ilgili Adalet Bakanlığımızın yayınladığı sonuçlar var elimizde. Bu sonuçlar, hepinizin malumu, gazetelere de intikal etti. Son yıllarda Türkiye’de çocuk suçluluğunda iki kat artışın olduğu ifade ediliyor. Bu toplumsal olayın nedenlerini, salt bireyin kendisinden kaynaklanan irsi/genetik sebepler, bedensel bozukluklar, ergenlik çağının yol açtığı sorunlar olarak görmek yeterli değildir. Bunun arka plânında yatan bir takım çevresel faktörlerden de bahsetmek mümkündür. Bunların başında aile yapımız geliyor. Aile yapımız korunmaya muhtaç haldedir. Son yıllarda ülkemizde kökü dışarıda olduğunu düşündüğümüz kimi paravan kuruluşlar kişisel gelişim seminerleri altında aile yapımızın kutsallığına büyük darbeler vurmaktadırlar. Bazı televizyon dizileri ve magazin programları yoluyla Türk örf ve geleneklerine aykırı yayınlar, aile yapılarımızın korunmasında gitgide tamiri güç sorunlara yol açıyor. Evlilik gibi ciddi olunması gereken müesseseler yıpratılarak hafife alınıyor. Bu durum aile yapılarında parçalanmayı hızlandırıyor. Özellikle boşanmalar, çocuk suçluluğunun artmasına güç veriyor. Ülkemizde çocuk suçluluğunun artmasında en önemli etkenler arasında fonksiyonsuz aile yapıları geliyor. Çocuklarımızın sevgi, şefkat ve merhamet eğitiminden uzak bir şekilde yetişmeleri, ailede şiddet olgusu, iş gücünde çalıştırılan çocuklarımıza iş yerlerinde fiziksel saldırı, cinsel taciz gibi istenmeyen olaylara maruz kalmaları, maalesef onların sokağa itilmelerine sebebiyet veriyor.
Çare, suçlu çocuk yoktur, suça itilen çocuklar vardır zihniyetine sahip olmaktır. Bununla birlikte, sokağa bırakılan çocuklarımızı yeniden kazanmak için mutlaka manevi ve ahlaki değerlerle eğitmek gerekmektedir. Buna ek olarak, aile yapılarımızı kuvvetlendirmeli ve yeni istihdam alanları oluşturmalıyız. Unutmayalım ki, yarınlar ya çocuklarımızın elinde kaybedilecek ya da kazanılacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum