Ora

“İstediğin yere ulaşmak istiyorsan oraya varman, orayı görmen, orada kıpırdamadan durman gerekiyor!” dediler. Oranın ne olduğu, ne zaman kimler tarafından inşa edildiği hususunda az çok bilgim var elbette. Büyük ölçüde bizim geçmişimizle ilişkili ora ama bütün geçmişlerde olduğu gibi başkalarının da eli ayağı, gözü kulağı, hesabı kitabı karışıyor işin içine. Bu karışmadan pek de gocunmuyorum doğrusu. Olur böyle şeyler!

Fakat zaman bazen bize gerektiğinden de hızlı görünen bir hızla akıp gidiyor. Ve ben başka yerlerde olup bitenlere karşı uyanık, hazırlıklı, donanımlı ve güçlü olmak gibi bir sorumluluk da duyuyor, geceyi gündüze katmayı gerektiren bir tempoyla çalışmak ihtiyacını hissediyorum. Ne de olsa, bir zamanlar, herkesin saygı duyduğu, hattâ biraz da ürktüğü bir gücün, bir zenginliğin, bir saygınlığın sahibiydim. Burada yeniden doğrulmam, burayı yeniden güçlendirmem, buradan yeni bir çıkışa hazırlanmam gerekiyor ve belki de içten gelen bir dürtüyle buraya sarılmak, burayı ısıtmak, burada büyümek, buradan taşmak istiyorum. Ama ikide bir tuhaf  bir gong çalıyor ve beynimi törpüleyen bir işkence gibi o bildik anons başlıyor: “Orada töner var!” Aslında bizim töremizde böyle şeyler, törenler filan yok. Kendisini oranın sahibi ve varisi sayan, kimi gönüllü kimi çıkarcı mankafa-cinkafa takımı, daha “tören” demeyi bile öğrenememişken, öğrenmeye niyetli bile değilken, bilmediğini bilecek veya kabul edecek kadar bile zekâ ve dürüstlük emaresi göstermezken, hem bütün âleme hem bize “töner”i “tören” diye zorla yuttururken (yutturamazken!) –bazılarının bunu ‘döner’ diye anlamalarını istedikleri ve bundan birtakım menfaatler umdukları düşünülebilir- bu çağrıya uymak zorunda oluşumuz beni kahrediyor. Bütün tönerlerde aynı sıkıntıyı yaşıyorum. Bazen olup bitenin aslında bir tören olması için küçük müdahaleler veya kendimce yorumlar yapıp saçmalığı azaltmaya çalışıyorum. Fakat bu çabamın içimi rahatlattığını söylemem mümkün değil.

İkide bir ayağıma takılan, yürüyüşümü engelleyen bu töner zinciri hakkında konuşmanın yasaklanmış oluşunu da utanarak anmam gerekiyor burada. Buradan bakınca utanç verici görünen bu gerçek, oradan bakınca çok doğal ve zorunlu bir düzenleme gibi görünüyor. Bazı bilim adamları ‘zorunlu’ sıfatından işkillenip onu görmezden gelmeye, ‘doğal’ sıfatını öne çıkarmaya çalışıyorlar ama ‘zorunlu’nun yol açtığı titreşim, duvarlarımızdaki, masalarımızdaki, ceplerimizdeki takvimleri bile zangır zangır titretiyor.

Ünlü bir sosyologun, onun kadar ünlü olmayan bir siyaset bilimcinin bu zangırtılar karşısında pişkin pişkin sırıtmaları, oranın bu özelliğini bir şiir, bir şarkı, bir marş gibi alkışlamaya kalkışmaları, tüylerimi diken diken ediyor.

Tanıdıklarımın çoğu, sadece orada töner var dendiğinde işini gücünü bırakıp tönere katılıyor, varsın töner olsun diyor, töner biter bitmez de yeniden işine başlıyor, orayı ve töneri unutmaya çalışıyor. Ora hakkında neredeyse bilinçli bir bilgisizlenme seferberliği var desem yeridir. Bu durumu benimsemesem de anlayabiliyorum. Ama bazıları var ki, “ora”nın adını değiştirip “bura” yapmaya kalkışıyorlar. İşte buna dayanamıyorum. Oranın zaten buradan çalınan malzemeyle yapıldığını, bu iş için nice canlar yakıldığını nasıl unutuyorlar, unutturmak istiyorlar, anlayamıyorum. Orayı bura yapmak, töneri tören yapmaya benzemez. Önce O’nun üstünü açacaksınız, sonra yanlardan çekiçleyip “U”ya çevireceksiniz. Böylece “ura”yı elde ettiniz diyelim; B’yi nereden bulacaksınız? Arşivlere güveniyorsunuz. Evet, arşivde B bulmak hiç de zor değil. Ama oranın muhafızları, bütün tönerciler, orayı ora bildikleri için oradalar, oranın bura olmamasını neredeyse varlık sebebi sayıyorlar. Durum buyken orayı buralaştırmaya çalışmak hem boş bir çaba, hem hiç de ahlâkî değil. Daha kötüsü de şu: Siz orayı buralaştırmaya çalışırken, burayı oraya çevirme gibi bir tehlikeye de düşebilirsiniz. Allah korusun, böyle bir felâket olursa, kalbinizin huzur ve güven içinde çarpacağı hiçbir yer kalmamış olur yeryüzünde ve size mekân diye gösterecekleri “şura” mezarlık olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.