Seyit Küçükbezirci

Seyit Küçükbezirci

Mayıs 1905…

Mayıs 1905… Irak’ı Osmanlı’dan koparacak kadın Konya’da

            GERTRUDE BELL. 37 yaşında güzel bir İngiliz kadını. 1905’te Konya’ya gelir. Gerekli izinleri Osmanlı Devleti’nden almıştır. “Karaman Karadağ’da Maden Şehri”nde yani “Binbir Kilise”de arkeolojik kazılar yapacaktır.

            Konya’daki Osmanlı idarecilerinin dünyadan haberi yoktur;Bell, onlar için zarif, güzel bir İngiliz asilidir. Osmanlı’ya göre, yapacağı işin hiçbir değeri yoktur; belki de kaçık bir maceraperesttir. Peş peşe ziyafetler verecekler, ağırlayıp uğurlayacaklardır. Gaflet diz boyu.

SİZİ GERTRUDE BELL İLE TANIŞTIRAYIM

Getrude Bell 1868 yılında İngiltere’de, varlıklı bir ailenin kızı olarak doğar. 16 yaşında Oxfort’taki bir okulun tarih bölümüne girer, iki yıl sonra da mezun olur. 1892 yılında İran’a keşif gezisine çıkar, 24 yaşındadır.

            Arapça, Farsça, Türkçe, Fransızca, Almanca ve İtalyanca öğrenmeye çalışır.

            İsterseniz “Gertrude Bell” için, bundan sonra sadece “BELL” diyelim.

            BELL, 1899’da Kudüs’e gider. 31 yaşındadır; Kudüs’teki Türk otoritelerinin bütün itirazlarına rağmen, “Cebel-i Dürzî Bölgesi”ni at sırtında dolaşır. Suriye’yi boydan boya gezerek incelemelerini sürdürür. Aşiretleri, nüfus gruplarını, kervan yollarını, su kuyularını, yer altı ve yer üstü zenginliklerini tespit eder; haritalarına işler.

            Lütfen BELL’in nitelik ve kariyerlerine dikkat ediniz. BELL; yazar, dilbilimci, arkeolog, dağcı, fotoğrafçı, kâşif, Ortadoğu uzmanı, tarihçi…

seyit-kucukbezirci.20111225180302.jpg

KONYA’DA “UMUTSUZ BİR AŞK”…

            On parmağında on yabancı dil; on parmağında on meslek; hem de hepsinde “profesyonel”; zarif ve güzel “İngiliz soylusu” BELL, 1905’te Karadağ’da, kazılarının başındadır. Kırk “amelesi” vardır yoksul köylülerden; “Dünyanın İlk Kiliseleri”ni gün ışığına çıkartmak için “Osmanlı Toprağı”nı kazmaktadır.

            BELL, Karaman’da gün gün “Günlükleri”ni bir defterde tutar; ailesine, dostlarına neredeyse her gün mektuplar yazar.

            Bir ayağı da Konya’dadır. Konya’ya sürgüne gönderilen “Osmanlı Paşaları”nı etkilemiştir, yabancı konsolosların sofralarının soylu konuğudur. Mevlâna Dergâhı’nı, Sille’deki kiliseyi, Aziz Paulus’un ziyaret ettiği Listra’yı, Gilisira’yı ziyaret eder; inceler, resimlerini çeker. “Hatıra Defteri” de denebilecek “günlükleri”nde ney sesinden büyülendiğini samimiyetle itiraf eder.

            Konya’da bir de İngiliz “binbaşı” vardır.

            Binbaşı Dick Doghty-Willie, “İngiltere Ordusu’nun Konya Askeri Konsülü”dür. Bell, “hayatının en büyük aşkı ile, 1907’de, Karaman Karadağ’daki kazılar için ikinci defa Konya’ya gelişinde tanışır. Yalnız, binbaşı evlidir. Bell için bu bir gönül yıkımıdır; etkisinden yıllarca kurtulamaz; çünkü binbaşı eşinden ayrılamamıştır.

            Bell’in yıkılışı bununla da kalmaz; büyük aşkı Binbaşı Dick Doghty-Willie, 1915’te, Çanakkale’de bir Türk kurşunu ile hayatını kaybeder.

            Osmanlıları Arap yarımadasından çıkartmak için kurulan istihbarat örgütünün önemli elemanı Bell, sevgilisinin Çanakkale’de ölümünden sonra İngiliz istihbaratının Kahire bürosunda çalışmaya başlar, Osmanlılara müthiş kin duymaktadır. Irak’a geçer, Arap kabilelerini Türklere karşı ayaklandırmak için çılgınca gayretler gösterir. Arap kabilelerinin gözünde “Çölün Kızı”dır; “Irak’ın taçsız kraliçesi”dir.       

USTASI IRAK’I, ÇIRAĞI ARAP YARIMADASI’NI OSMANLI’DAN KOPARIR

            “Büyük aşkı” İngiliz binbaşı Çanakkale’de vurulunca Bell, Osmanlı İmparatorluğu’nun “can düşmanı” olur.

            İngiliz istihbaratçı Bayan Bell, İngiliz casusu Lawrence’nin hocasıdır; ustasıdır. Lawrence ile 1909 yılında, Konya/Karaman/Karadağ’dan ayrıldıktan iki yıl sonra, Kuzey Suriye’deki “Karkamış harabeleri”nde karşılaşmıştır. Aralarında sarsılmaz bir “usta/çırak ilişkisi” oluşmuştur. Bell’in topladığı stratejik bilgilerin tümü Lawrence’in elindedir; o bilgilere göre “Arap isyanı”nı hazırlayıp yürütmektedir.

            Bell, Haşimi ailesinden Faysal’a “Irak Tacı”nı giydirir. Çırağı Lawrence, Arap Yarımadası’nda, harita üstünde cetvelle devletler kurmaktadır. Suudi Arabistan’dan Ürdün’e kadar…

İNTİHARA GÖTÜREN YALNIZLIK

Bell, Irak Tacı’nı Faysal’a giydirdikten sonra mesleği arkeolojiye döner, İngiltere’ye gitmez. Bütün servetini “Bağdat Müzesi”ni kurmak için harcar.

            Babasına yazdığı son mektubunda; “Sevgili Baba, artık durmalıyım. Daha fazla yürüyemeyeceğimi hissediyorum” diye yazarak intihara giden yolun ipuçlarını verir.     

            Bell, 12 Temmuz 1926’da, 58 yaşında aşırı dozda uyku ilâcı alarak intihar eder. NASIL BİR HIRS; NASIL BİR KİN…

            Arkasında 9 kitap, bin 600 mektup, 7 bin fotoğraf ve bugün bile kan ve ateş içindeki Arap Yarımadası’nı bırakarak hayattan ayrılır. Bell’in zehirli tohumları yüzyıldır sürekli çimlenmektedir.

OSMANLI’NIN CAN DÜŞMANI, ARAP YARIMADASI’NIN KAHRAMANI

            Mehmet İpçioğlu, Memleket’te yazdığı yazılarda “Sömürgeciliğin Keşif Kolları”nı uzun uzun anlatır. Orta Doğu’da devletler oluşturan, Arap isyanları gerçekleştiren üç istihbaratçıya dikkat çeker; Onlar’a “Nemrud’un üç Atlısı” der.

            “Nemrut’un Üç Atlısı” yazısında Mehmet İpçioğlu, şunları yazar:

“Arap yarımadasında Uyanış adıyla okutulan bir dersin kahramanları sıralamasında Henry Layard birinci sırada, Gertrude Bell ikinci sırada, Thomas Edward Lawrence üçüncü sırada yer alıyorsa Arap baharında Türklerin zemheri yaşamasından daha doğal ne olabilir ki?          Arapların kahramanı olan bu İngilizlerin üçü de tarihçi.

            Üçü de siyaset bilimci.

            Bedevi Arap çöllerinde at koşturarak yıllarca kardeşçe yaşamış olan Arap çocuklarının kanına Türk düşmanlığı aşılayan Nemrud’un süvarileri bunlar.

            Layard, Bell’i; Bell de Lawrence’i yetiştirmiş.

            Şu meşhur Arabistanlı Lawrence’i.

            Lawrence’i herkes tanır da Layard’la Bell’i arkeologların dışında hemen hemen kimse tanımaz.

            Oysa Osmanlı topraklarına göz diken İngilizler on dokuzuncu yüzyılın başında bölgeye yönelik politikalar belirlerken hem diplomat hem de bilim adamı olarak adamlarını yetiştirmiş, bunları Osmanlı coğrafyasına keşif kolları olarak göndermişlerdir.”

KARAMAN, KARAMAN KARADAĞ HAKKINDA ÇOK DEĞERLİ BİR KİTAP

            Karaman bölgesinin inanç turizmi açısından sahip olduğu değerleri, 20. yüzyıl başlarındaki Karaman’ı, Irak’ı ve Arap Yarımadası’nı Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparan İngiliz istihbaratçı Bell ve O’nun çırağı Lawrence’yi şu kitap olmasaydı yakından tanıyamayacaktık.

            Konya’nın ve Karaman’ın geçmişi ile ilgili çok önemli bu kaynağın adı:“Karadağ’ın gizemli konuğu Gertrude Bell”.

            Kitabı Rıza Duru hazırlamış, Duru Sarrafiye yayınlamış.

            Gerekli emek ve harcamadan kaçınmadan “Karadağ’ın Gizemli Konuğu”nu Konya ve Karaman bilim/kültür dünyasına armağan eden Rıza Duru’yu, Duru Sarrafiye yöneticilerini tebrik ediyorum, kutluyorum.

            Keşke işin uzmanları, bilim adamları, tarih meraklıları da bulabilse, ulaşabilse…  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum