Vatandaaaş izdihama gerek var!

Temmuz ayının sıcaklığında ısı özürlü sanal alemde, iletilerimi kontrol etmek için avare dolaştığım günlere denk gelir izdihama kapılmam. Son yazımı düzenleyip gazeteye göndermek için hazırlandığım sırada aldığım bir ileti (davet) vesilesi ile icabet ettik izdihamın en üst seviyede yaşandığı fikir, sanat, kültür, edebiyat ve aktüalite sofrasına…

Evet, sanal alemin insi ve cinnî şeytanlarla dolup taştığı ahlaki, dini ve milli değerlerin, maskeli amcalar tarafından finanse edilerek organize bir şekilde tahribe kalkışıldığı, öldürme ve öldürtmenin türlü talimatlarının verildiği yani üzerinde yaşanılan küre-i arzın mot-a-mot kopyalanıp sanal zemine yapıştırıldığı bir alemde, Bülent Parlak’ın şahsında ete ve kemiğe bürünüp karşıma çıktı İzdiham adlı şahs-ı manevi…

Bülent Parlak, Siirt’te bir üniversite öğrencisi… Ancak şu ot gelip saman giden, edep insanlık, yararlı bir şeyler yapma hususunda ilkokul birinci sınıf derslerini hala alttan alan kültür ve kimlik fukarası yığınlardan değil… (Bu ifadelerime kızanlar olacaktır elbette… İyi ben de kızın diye söylüyorum zaten… Belki bir işe yarar!)

Nerde kalmıştık ha… Bülent Parlak diyordum… MSN’ime “Edebiyat Dünyası” isimli siteden ulaşmış. “İzdiham” isminde yayın hayatına yeni başlamış (temmuz ayı için söylüyorum) sitenin hem kurucusu hem sahibi hem de editörü sıfatıyla… Velhasıl… Kendisi hem siteyi hem kendini tanıtmak hem de görüşlerimi almak için sanal dünyama nüfuz etti. Yukarıdaki gibi internetin necasetinden karşılıklı bir va esefa çektikten sonra, başladık muhabbete… O benim ahiret sorgularıma tahammül; ben onun çizdiği şablonları anlama makamından, işbirliği moduna geçtik nihayetinde… Her şeyden önce kendini gösterme derdinde değil, ışığı gösteren bir parmak olmanın bilincinde bir insan Bülent… En önemli referansı da samimiyeti… Ve işte o samimiyet onu çok kısa sürede yüksek tırajda bir sitenin editörü yaptı. Çok kısa bir zamanda ulusal basında tanınmış bazı yazarlar bile en önemli aktüel bir kaynak olarak görmeye başladılar “İzdiham” ı… Her ne kadar referans gösterme inceliğinden yoksun olsalar da…

Siteyi fırsat buldukça takip ediyorum. Site teknik olarak bir sanal tartışma formuna benzese de bir haber ve yorum havuzu demek daha doğru olur. Ayrıca herkes siteye haber ve yorum da gönderiyor. Özellikle sitenin 02/02/2007 tarihli sayısı dopdolu… Bu yazıyı ne zaman okursanız okuyun ama bu sayıya meraklıları mutlaka arşivden ulaşsın. İlk sayfada 14 Şubat vesilesi ile yazdığı şu satırlar dikkat çekiyor.

 “Hatırlamak seçmek değil midir? Yoksa hiçbir şeyi unutmazdık değil mi? Sadece sevgilisinin koluna girmiş halde yürüdüğü için etrafına rahatlıkla bakınan kız. Daktilonun bir buçuk yıl önce anımsattığı ufak tiyatro salonunun köşesinde atkısını yere düşüren ile aynı kız. Saçlar kusursuz.  Özen gösterilmemiş doğal bukleler. Güçlü bir vücut değilse de hamarat olduğu besbelli ve elbette hemen ilk bakışta sezinlenen bir iç rahatlığı. On sekiz yaşında bir kız çocuğu sahibi olup, kocasının yanı başında, saygınlık kazanmış dizlerine yaslanmış kestane ayıklayan herhangi bir annenin güzel kızı. Tüm perişanlığıma rağmen içimde bir sevgi, dünyevi olmayan ama dünyevi olana karşı duyduğum bir sevgi. Teşekkür mü etmeliyim, yoksa lanet mi?Düştüğüm her anı hatırlıyorum. Sonra karanlık bir bulut çöküyor üzerime…”

En önemlisi de ulusal basında ve hiçbir sitede yer almayan şair Betül Dündar’ın röportajı da şiir severler için “izdiham”da yerini almış bekliyor. Biz de yazımızı Bülent Parlak’a başarı dileklerimizle ve sitede yer alan Betül’ün şiiri ile noktalayalım.

O beni bildi…

bir cezaydım dünyanın kalbine kaçmış
hayret!
iki parçadan biri kırıldığı yerde
ben hangisiydim onu bildi
diğeri dağılmadan durdu tende

ahın heybetiyle büyüyen nefesi ben mi sandı
tuz olmuş da bir yaraya yürüyor… ey alev!
yüzümde akşamlaşan kargaşayı kor yaptım
alevlensin gök alevlensin tanrının bağrındaki sancı
adımla saydım eskimesin diye bu rüzigâr
el verdim dil oldum büyüsün için aşk:
o ki yedinci alfabeden bir harf
bir su idim ona, emerken yaprağımdaki çiyi
titreyen hâtıra, mızmızlanan ân, sözde sultan
hepsi olmuşum ben bilmez kendini
o bunu bildi

gövdemin sol yakasını kederin yurdu mu sandı
toprak olmuş da canıma yürüyor… ey sabır!
ben nereye gideyim

onun rüyasından geçtim diye Leylâ kaldı adım
Betül Dünder    
www.izdiham.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum