Kadın Kolları acilen kaldırılsın!

Son on yıldır daha belirgin bir şekilde görebiliyoruz ki, artık kadınlar kendilerinin de varolabileceği bir siyaset tarzı pekala oluşturabilir. Bu yönde ellerinden geleni ortaya koymaya çabalayan karşı cinsimize destek vermek boynumuzun borcudur. Hele hele siyaset kazanının yeniden kaynamaya başladığı şu günlerde onların siyasetteki yeri, yurdu daha bir tartışma konusu olmalıdır.  

DYP İl Başkanı Ayşe Araç, Selçuklu İlçe Başkanı Saliha Uysal, Meram İlçe Başkanı Nezihe Demirok ve Karatay İlçe Başkanı Nefise Çukur’la birlikte mahallelerde yapacakları çalışmaları ve taşra hizmetlerini konuştuk, geçtiğimiz Cuma günü. Köy köy kasaba kasaba dolaşacaklarından, mahallelerle kucaklaşacaklarından söz ettiler.

Vatandaşı olduğu kadar partileri de saran anket merakı DYP’li kadınların da gündemindeydi. Kendilerine bu yöndeki kanaatlerimi söylediğimde hiç de memnun olmadılar. Ben “DYP yüzde 15” dedim, “Sen napıyorsun yüzde 18-20’den aşağı olmaz” dediler. DYP’li kadınlar böyle düşünüyor. MHP’liler, SP’liler de farklı düşünmüyordur. Altı çizilen inanç, hep aynı: “Bizim baraj sorunumuz yok!”

Oy kullanmaya başladığım 91 seçimlerinden bu yana partilerimizde koşturup duran kadınların siyasi varlıkları hep kafamı kurcalamıştır. Onlar kime, neden hizmet ederler?

Neden “kadın kolları” vardır? Bu “Erkek kolları”nın varlığını gündeme getirmek kadar saçma değil midir?

Partilerde kadın kollarının varlığı tartışılmalıdır. Erkek egemen siyaset, bunu kısa vadede tartışmaya açıp, kendi yanlışını düzeltmeli. Parti örgütlenmeciliğinde kadını kenarda bırakmak için uydurulmuş “erkek siyaset tarzı” bu yapıyı tutucularımız, köklü gelenekte haremlik selamlık uygulamasının tezahürü olarak görebilirler.

Oysa kamusal alanlarda haremlik selamlık uygulamasının neredeyse kalmadığı bir zamanda, partilerde bütünlüğü bozan, çoğunlukla parti il başkanının ağzına bakan bu yapıdan vazgeçilmesi, demokratikleşmenin bir parçasıdır.

Siyaset ve kadın ilişkisinde ortadaki manzarada 'kadınların erkekleşebildikleri kadar siyasette yer bulduğu' ve aktif siyasetten bilinçli olarak uzak tutulduğu görüşü daha ağır basıyor. Siyasetin içinde ama siyasete katılamayan ya da adeta 'siz şurada oyalanadurun' tarzı bir kadın kolları örgütlenmeciliği dayatılıyor. Bu dayatma kadınları kenarda bırakan, oyalanadurmaktan rahatsız olmayan ya da siyasetten korkutan, kaçıran tablolar ortaya çıkarıyor.

Kadının yok sayıldığı bu durum, bir taraftan siyasetin üzerine oturduğu sosyal ve kültürel ortamdan da besleniyor. Kadın evde nasıl yönetime katılıyorsa, siyasette de katılımcı aktif bir rol üstlenebilmelidir.

Siyasette “kadın hakları” kurumsallaşmadan Türk demokrasisi de kurumsallaşamayacaktır.

Kadının siyasete ağırlığını koyması siyaset tarzını da değiştirecek. Artık verilecek sözler, sigara kağıdının üzerine yazılıp paket bitince yere atılıp çiğnenmeyecek. Daha adil ve şeffaf bir siyaset tarzı gelişecek. Bu, nasıl ve kim tarafından geliştirilir, ona da partilerimiz kafa yorsun. Ancak ne gariptir ki buna kafa yoracak olanlar da erkekler olacaktır.

Memur-Sen İl Temsilcisi Servet Buzcu Cumartesi günü gazetemizi ziyaretinde Meclis’te temsil mekanizması olmadığından söz ediyor, “Meclis’te halk gerçek manada temsil edilemiyor. Çiftçi de memur da milletvekili seçilmeli” diyordu. Ayrıntılı konuşmadık ama o, bunları söylerken kadınların da temsil yerinde sözü olsun istiyordu.

Türk demokrasisinin en büyük zaafı bu değil mi? 72 milyon Meclis’te hakkıyla temsil edilemiyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.