Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Fethin Mana ve Önemi

Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın zatının fiziki anlamda tasviri değil,  niteliklerinin manevi anlamda tavsifi yapılmıştır.  Varlık alanında bize her şey O’nu anlatır, O’nu hatırlatır. O’nu tanımanın yollarından birisi de sıfat ve isimlerini bilmekten geçer. İsmin çoğulu, esmâdır. Esmâ-i hüsnâ en güzel isimler demektir.  Bu bağlamda İslam bilginleri gerek Kur’an’da ve gerekse hadislerde Allah’a nispet edilen yüzlerce isim tespit etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de: “En güzel isimler (el-esmâü’l-hüsnâ) Allah’ındır. O’na o isimlerle duâ edin”(el-A’râf 7/180) buyrulurken, Peygamber efendimizden rivâyet edilen bir hadis’te de; “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Bunları sayan cennete girecektir” (Buhari, “Da’avat”69) şeklinde isimler üzerinde durulur. Bu rivâyette geçen  ‘saymak’ diye tercüme edilen ‘ihsâ’ hem Allah’ın en güzel isimlerini ezberlemek ve hem de bu isimlerle amel etmek anlamına gelir. Böylece insan İlâhi ahlâkla ahlaklanmış ve olgun insan mertebesine yükselmiş olur.

Allah’ın en güzel isimlerinden birisi de ‘el-Fettâh’ olup, anlamı; kapalı olan her şey inayetiyle açılan, her zorluk hidayetiyle giderilen İlâhi Zât demektir. el-Fettâh’ın varlık alanında tecellisi; kapalı ve güç olan şeylerin açılması ve çözüme kavuşturulması anlamında el-Fetih’tir. Kur’an-ı Kerim’de el-Fettâh, “Fettâhu’l-Alîm (Sebe 34/26) terkibinde geçer.  Bu âyette el-Fettâh ism-i şerîfi, adâletle hükmeden hâkim anlamına olup,  âlim/bilen vasfı ile desteklenmiştir. Zira âdil vasfı ile hüküm veren hâkim birçok durumda çözüme kavuşturduğu davaların içyüzünü bütün incelikleriyle bilemediği için içtihadında hata edebilir. Ama Allah öyle değildir.  O hem fettâh ve hem de âlim vasfıyla hareket ettiği için, kulları hakkında verdiği hükümde asla haksızlık ve zulüm düşünülemez.  Yine O, hükmedenlerin en hayırlısı anlamında hayru’l-fâtihîn’dir. (el-A’raf 7/89).

Her hayırlı işin ahahtarı; el-Fettâh’tır. Müslümanlar bir işe başlayacakları zaman: “Ey kapıları açan Allah’ım! Bize de hayırlı kapıları aç!” şeklinde duâ ederler. Çünkü varlık alanında her şey, el-Fettâh ism-i şerîfinin tecellisiyle ortaya çıkar. Savaşta bu ismin tecellisi fetih; barışta gönülleri kazanma ve iş hayatında bereketlere ulaşma şeklinde gerçekleşir. Toprağa atılan bir tohum, yumurtadan çıkan bir civciv, tomurcukları açan bir gül, kanatlarını çırpmaya başlayan bir kuş yavrusu hep Allah’ın el-Fettâh ism-i şerîfinin tecellisiyle varlık alanına gelir. Gönüllere rahmet, rızklara bereket, zorluklara kolaylık, başarı kapılarının ardına kadar açılması hep bu ismin hayatta görülen tecellileridir. Çünkü insanın eline verilmiştir, kâinatın anahtarı. İlim, irfan, akıl, irade, kudret hep bunun için verilmiştir insana. Eğer  ‘niçin’  sorusunun muhatabı olan insan, kendisine verilen ilim, akıl, irade ve kudret gibi anahtarları yerli yerince kullanırsa, kenz-i mahfiyi/gizli hazineleri açabilir. Bu sebeple Allah’ın el-Fettâh ismi sadece dillerde, gönüllerde kalmamalı, davranış tarzı olarak hayata da yansıtılmalıdır. İşte bu bağlamda tarihe baktığımız zaman Kudüs Fâtih’i Salahaddîn Eyyûbî, İstanbul Fatihi Sultan Mehmet Han gibi komutanlar bu ismi sadece dilleriyle telaffuz etmekle kalmamışlar, bizzat Allah’ın el-Fettâh ismini hayatlarında tecelli ettirmek suretiyle madde ve mana planında Fâtihlik düzeyine çıkmışlardır. Nasıl ki peygamberler, insanların hayatında “üsve-i hasene/güzel model” olarak takdim edilmişse, aynı şekilde “fethi” gerçekleştirmek suretiyle “fâtihliğin nasıllığını ortaya koymada da model oluşturmuşlardır. Bundan dolayı bazen ülkeleri düşmanlarının ellerinden çıkarıp peygamberlerine açan ve “Biz sana apaçık zafer/fetih verdik” (el-Fetih 48/1) buyuran; bazen görüldükleri zaman Allah akla gelen sâlih kullarının kalbinden perdeyi kaldırıp göklerin esrarına ve kibriyasının cemâline giden kapılar açıp: “Allah’ın insanlara açacağı rahmeti durduracak yoktur; O’nun durdurduğunu da ardından salıverecek yoktur” (Fatır 35/2) diye ferman buyuran, ayrıca duyu ötesi âlemin ve rızk kapılarının anahtarını elinde bulunduran Yüce Allah, elbette el-Fettâh olmaya daha layıktır. O halde insan, bütün müşkülleri çözme konusunda gayret göstermeli ve Allah’ın el-Fettâh isminden kendi hissesine düşeni alma yolunda manevi fetihlere hazır olmalıdır. “Keşfû-Kulûb”lar, “Mefâtîhu’l-Gayb”lar, “Fütühât-ı Mekkiyye’ler”, “Fevâtihu’l-Cemâl”ler, “Futûhu’l-Gayb”lar, “el-Fütûhâtü’r-Râbbâni”ler “Fethu’l-Bab”lar, “Fethu’l-Bâri”ler, “el-Fethu’l-İlâhiler gibi eserler yazan irfan dünyamızın yıldızları, hep Allah’ın el-Fettâh isminin gönül, kelam ve kalemlerinde tecelli etmesi sayesinde muhteşem ürünlerini vermiştir. Gönüller fâtihi olmadan beldeler fâtihi olmak güçtür. Bunun yolu, satırlardan sadırlara yönelen seyr-i illallah’tan geçmektedir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.