Saman çöpleri…

Hayatımız yaptığımız tercihlerin toplamıdır. İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün, hiçbir şey erişilemeyecek kadar yüksekte değildir. Bir başka söylem biçimiyle hiçbir şey imkansız değildir. Kafana koyduğun her şeyi yapabilirsin. Nerede bir istek varsa, orada bir yol vardır. Bazı insanlar da amaçsız  yaşar. Böyle insanlar bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmezler; ancak suyun akışına kapılarak akarlar.

 

İnsanoğlu taştan sert, gülden nâziktir. Yani kırmaya ve kırılmaya müsait bir yapıya sahiptir. Özellikle taş yürekli kişiler kırıcıdır. Günübirlik menfaatleri için kırarlar dökerler. Hatır gönül bilmezler. Gül tabiatlı gönül dostları ise, değil hemcinslerini, karıncayı bile incitmekten kaçınırlar. İsterler ki, insanlar ne kırsın, ne de kırılsın. Acı ama gerçek ki, asil kişilerin yanında karşıt kişiliklilerde vardır. Onların nezaketten haberleri yoktur. “Şehr-i Konya”daki gazetecilik mesleğindeki bazı sonradan görmeler, dondurucu soğuklarda ve çıldırtan sıcaklarda kamuoyunu bilgilendirme görevi yapan basın emekçilerinin sırtına basarak yükselen sayıları bir elin parmakları kadar olan makam ve mevki sahipleri dün yaşadıklarını unutarak mesleğin çimentosu olan isimleri rahatsız etmeyi hüner sayıyor. Bunlar sayılı günlerin bir gün biteceğini unutmuş gözüküyor… Zafer sarhoşluğuna kapılan, menfaatleri uğruna kırıp dökmeye devam edenler, kendilerine verilen “iktidar kredisi”ni kötüye kullanmaya devam ederlerse herkes eteğindeki taşı dökmeye başlar…

Dilleri zehirli, bu taş kalplilere mukabil, gazeteciliğin hizmet erlerinin “incinsen de incitme” ilkesini şiar edinmiş oldukları “Şehr-i Konya”da iyi bilinir. Kalemleri, fotoğraf makineleri ve kameralarından başka geçim kaynağı olmayan “İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı” düsturu gereği onlar taş atana gül atmayı büyüklük kabul ederler. Aşağıdaki beyitlerden de anlaşılacağı üzere Rahmet-i Rahman’a ulaşan kanaat önderleri kendilerine ne kadar kötü muamele yapılırsa yapılsın karşıtlarına hayır dua ile karşılık verirler…

 

Ardımca taşlar atanı
Hak tahta ağdırsın anı.

 

Her kim bana ağyar ise
Hak Tanrı yar olsun ana.

 

Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür olsun ana.

 

Edebiyat literatürümüze geçen bu dizeleri sözleri söyleyenler idealist dervişlerdir. Kanımca, ne kimseyi dövelim, ne de kimseye dövülelim. Yani ne kıralım, ne de kırılalım. Atasözlerimiz arasında yer alan: “Pek eğilme basarlar, pek yükselme asarlar”, “Pek yaş olma, sıkılırsın; pek de kuru olma kırılırsın” gibi ifadeler de bu konuda bize bir fikir vermelidir. “Başına vur, ekmeğini elinden al” diye niteleyebileceğimiz fertlerden oluşan toplumlarda suiistimaller çok olur. Çevremizde yaşanan olayları dedektif gözü ile inceleyiniz, birçoğunun iyi niyetin kötüye kullanılmasından kaynaklanmış olduğunu göreceksiniz. Bugünkü hengamede kişiliğimizi koruyabilmek için gerektiğinde kendimizi göstermek zorundayız. Şâir: “Döğene elsiz gerek. Söğene dilsiz gerek” diyorsa da günümüzde elsiz ve dilsiz ayakta durmak çok güç. Ya “gelen paşam, giden ağam” diyerek çıkarınızı kişiliğinize tercih edeceksiniz, yada yeri gelince elinizi ve dilinizi kullanmasını bileceksiniz. (1)

Bizim mesleğimizde nezaket ve zarafet esastır. Elimizi de, dilimizi de kullanmasını iyi biliriz. Birilerinin özür dilemesini bekliyoruz. Buna hakkımız olduğuna inanıyoruz. Özür dileyecek isim veya isimleri şimdilik açıklamayı düşünmüyoruz. Umarım buna zorlanmayız. Yoksa eteğimizdeki taşlar çok baş yarar…  Unutulmasın ki, saman çöpleri suyun akışında kaybolup giderler. Kişiliğimizden taviz vermemek şartıyla, kimseyi kırmadan, incitmeden öbür dünyaya göçebilmek en büyük hedefimiz olmalıdır.

 

---

1 - (Prof. Dr. Ahmet Sevgi… Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı Bölüm Başkanı – YÜZAKI’ndan)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.