Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

M. Akif'i yeniden anlamak

 

 

Dava şairi merhum Mehmet Akif’i bütün yönleriyle genç kuşaklara anlatmak yeniden anlatmak zorundayız. O, daima Müslüman dünyanın vahdeti için çalışmış, bu uğurda kelam ve kalemiyle sesini sonuna kadar yükseltmiş sancılı bir yürektir.

M. Akif, tam bir insan-ı kâmil örneğidir. Teşrifat ve merasim onun iğrendiği davranış tarzı olmuştur. Gösteriş, yalancılık, dalkavukluk, şakşakçılık gibi ahlaki düşüklüklerden hep nefret etmiş, bu tür kişiliksiz tipleri çevresinden hem uzaklaştırmış ve hem de onlardan uzak olmuştur.

M. Akif, makam-mevki gibi hülyalar uğruna hiçbir kimsenin karşısında eğilmemiştir. O, hesabi bir insan değil, daima hasbi bir insan olarak onurlu duruşlar sergilemiştir. Gerek Meşrutiyet ve gerekse ondan sonraki yıllarda doğru bildiğini hep haykırmıştır.

M. Akif, gerektiğinde açlığa, susuzluğa razı olmuştur, ama onursuzca yaşamaya asla!. Yakın mesai arkadaşı Kur’an Meali ve Akifnâme adlı eserlerin sahibi Hasan Basri Çantay anlatıyor:

“Seferberlik zamanı.. M.Akif bir arkadaşıyla oturmuş kuru fasulye yemeği yerken, nezaret erkânından birisi çıkagelir. Selamdan sonra bu şahıs, yazılarında ileri gitmemesi gerektiğini nazik bir dille kendisine iletir. Bunun üzerine M. Akif pürhiddetle ayağa kalkar ve muhatabına:

“Nazırına söyle. Önce kendilerini düzeltsinler. Bu gidiş devam etiği sürece bizi asla susturamazlar. Ben fasulye yemeğine razı olduktan sonra kimseden korkmam” der.

Evet o, hiçbir zaman dilsiz şeytan olmamıştır.

M. Akif, aç kalmıştır, açık kalmıştır ama inancından ve doğru bildiği görüşlerinden taviz de vermemiştir. O, kiralık bir kalem olmamıştır. Bütün hayatı yoksulluk içinde geçmesine rağmen, halinden müşteki olduğu görülmemiştir.

M. Akif, tam bir ahlak adamıdır. Zühd onda ete-kemiğe bürünmüştür, adeta. Dünyalık adına bir dikili ağacı bile olmamıştır. Buna rağmen, cömert bir insandır. Onun sahaveti konusunda anlatılacak birçok olay vardır. Anlatıldığına göre oturduğu odasında mefruşat olarak tek bir kilim seriliymiş. İhtiyaç sahibi bir yoksula, kilimden başka verecek bir şeyi olmayınca, kilimi verivermiş. Kurtuluş savaşının bütün dehşetiyle devam ettiği, kahraman Mehmetçiğin bütün cephelerde ölüm-kalım mücadelesi verdiği müthiş bir kış gününde paltosunu bir yoksula vererek eski bir ceketle gezdiği söylenir. İşte gerçek fedakârlık ve hasbilik budur.

Neslimiz M. Akif’i iyi tanımalıdır.

O, yılmaz bir mücadele adamıdır.

M. Akif, Meşrutiyet yıllarında çıkarmış olduğu “Sırat-ı Müstakim” dergisiyle, Milli Mücadele yıllarında savaş cephelerinde imanlı konuşmalarıyla, halkta mücadele ruhunu parlatmak adına cami kürsülerinde verdiği vaazlarla, emperyalizmin her çeşidine karşı koymuş, destanlık çapta bir dava adamıdır.

Onun yazmış olduğu şiirlerinin her bir mısraı, ümmet coğrafyalarının acılarını, hüzünlerini, diriliş muştularını dile getirir. Onun şiirleri, İslam’ın son adası Anadolu’nun çığlığıdır. Çünkü bir millet, tarihten silinmek istenmektedir. Onun evi, dini, tarihi, medeniyeti, kültürü yakılmak ve toprakları gasbedilmek istenmektedir. O, bütün bir cihana dört tarafı ateşle çevrilmiş bir ortamdan sesini yükseltmiştir. Bugün onun bu toparlayıcı, birleştirici, bütünleştirici üslubunu daha iyi anlamalıyız, herhalde.

Bazı insanların tesirleri, çağlar sonra anlaşılır ve yanardağlara dönüşür. Ben inanıyorum ki, artık bu çığlık bütün bir yüreklerde anlaşılmıştır, bugün. Onun “Safahat” adlı eseri ve geriye bıraktığı “Külliyat” iyi anlaşılmalıdır. Bugün bütün bir dünya Müslümanları olarak M. Akif’in şifa veren kelimelerini ve haykırdığı mesaj yüklü dilini iyi anlamalı ve iyi kavramalıyız.

Merhum M. Akif’imizi bütün bir Asım’ın nesli olarak rahmet ve minnetle anıyoruz. Makamı cennet olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.