Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Kur'an Müslümanlığı

Kur’an Müslümanlığı tabiri, ilk bakışta ne kadar güzel, hoş ve ne kadar masumane bir çağrışım yapıyor değil mi? Ama ne yazık ki hiç de öyle değil.

Son yıllarda Müslümanların zihnine sokulmak istenen ve sinsi bir şekilde yaygınlaştırılan bir akım geliştirilmek istenmektedir. Bu akımın ana gayesi Müslümanları Peygamber’den uzaklaştırmak ve Peygamberi devre dışı bırakarak öndersiz, lidersiz, örneksiz, İslâm’la hiç ilgisi olmayan bir din türetmektir.

Allah Rasûlünü tamamen dışlayan, “o bir postacı idi, vazifesini tamamlayıp gitti” gibi, iki cihanın serveri Efendimiz için küçük düşürücü sözler sarf etme bedbahtlığında bulunan bu İslâm dışı akımın adına da ne gariptir ki, “Kur’an Müslümanlığı” denmektedir.

Sanki Kur’an, Efendimizi devre dışı bırakmamızı emrediyormuş veya Kur’anda Peygambere itaat etmeyin şeklinde talimat varmış gibi bir hava estirilerek ve “Allah’tan başka hiç kimseye itaat edilmez, buna Peygamber de dâhildir, Peygambere itaat şirktir” gibi tamamen kafa karıştırmaya yönelik sözlerle Peygamber düşmanlığı yapmak çok büyük bir alçaklık, aynı zamanda küfrü gerektiren âdi ve bayağı davranışlar zümresindendir.

“Allah’tan başka hiç kimseye ibadet ve kulluk edilmez” düsturunu kasıtlı olarak ters yüz ederek, “Allah’tan başkasına itaat edilmez” anlayışına dönüştüren bu sapık akımın öncüleri ve bağlılarının, her şeyden önce bu anlayışın Kur’ana aykırı olduğunu bilmeleri gerekir.

Zira Kur’an’da; “Eğer gerçek mü’minler iseniz, Allah’a ve Rasulüne itaat edin” (8/1), “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûl’üne itaat edin…” (8/20) ve “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin…” (4/59) ayrıca “Kim Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur” (4/80) ve “De ki: Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin…” (24/54) gibi çok sayıda açık, net ve kesin emir ve buyruk olduğu halde bu Âyetlerin zıddına bir çağrıda bulunarak Müslümanları zındıklığa sürüklemek isteyenler kimlere hizmet ettiklerinin farkında mıdırlar?

Kur’an’dan başka kaynak tanımama yani Efendimizin buyurduğu Hadis-i Şerifleri tamamen reddetme ve Peygamberi hayattan dışlama anlayışını hâkim kılmak isteyenler, her şeyden önce Allah’a ve Kur’an’a isyan bayrağı açtıklarını bilmelidirler. Çünkü bizzat Kur’an’ın ifadesiyle Peygamberi sevmek Allah’ı sevmek, Peygambere karşı gelmek Allah’a karşı gelmek demektir.

Kur’an şu Âyetle bu anlayış sahiplerine en güzel cevabı veriyor: “De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (3/31) Allah Kur’an’da; “Peygamber size neyi getirmiş ise onu alın (yapın); neyi de yasaklamışsa ondan da sakının” (59/7) buyurarak açıkça Rasûlüne itaat etmemizi, O’nun emir ve yasaklarına uymamızı emretmektedir. Ayrıca “Biz her Peygamberi sırf, Allah’ın izniyle itaat edilmek üzere gönderdik” (4/64) buyuran bizzat Kur’an’dır.

Yukarıdaki Kur’an Âyetleri bütün açıklığı ile ortada dururken, Kur’an’a aykırı bir şekilde üstelik Kur’an’ın adını kullanarak Peygamber düşmanlığı yapmak bir Müslüman’ın kabul edebileceği durum olamaz.

Peygamberler; insanları doğru yola sevk etmek, dünyada ve ahirette mutlu, mesut, bahtiyar olmamızı temin etmek, Rabbimize nasıl kulluk ve ibadet edileceğini göstermek üzere bizzat Yaratıcımız tarafından seçilen nadir kişilerdir.

Bilhassa son din İslâm’ın ve son kitap Kur’an’ın hükümlerini uygulamak ve açıklamak üzere gönderilen ve Hâtem-ül Enbiyâolan Peygamberlerin sonuncusu, kıyamete kadar tek rehber ve tek önder olarak kabul ettiğimiz Efendimiz Muhammed Mustafa’yı (SAV) hayatımızdan çıkarmak, yaşantımızdan dışlamak ve Peygambersiz bir din anlayışını hâkim kılmaya çalışmak kadar Allah’a isyan edilen, Yaratıcıya baş kaldırılan bir davranış düşünülemez.

Efendimizin yolu Allah’ın yoludur, O’nun ahlâkı Kur’an ahlâkıdır, O’nun izinden yürümek Kur’an’ın kesin emridir. Kitabımız Kur’an’ın hükümleri; Efendimizin yaşayışı, mübarek sözleri ve uygulamaları ile açıklık kazanmıştır. Hz. Muhammed; Kur’an’ın öğreticisi, açıklayıcısı, uygulayıcısıdır. Bizim asla vazgeçemeyeceğimiz dünyada tek önderimiz, rehberimiz, sevgilimiz, Peygamberimiz ahirette de Allah’ın izniyle şefaatçimiz ve kurtarıcımızdır Hz. Muhammed (SAV).

Efendimiz; kendisinden sonra türeyecek olan bazı bedbahtların ve alçakların; “Kur’an Müslümanlığı” adı altında yapmaya çalıştıkları Hadis, Sünnet ve Peygamber düşmanlıklarını Allah’ın izniyle görerek şöyle buyurmuştur: “Bana itaat eden, şüphesiz Allah’a itaat etmiştir. Bana isyan eden de, hiç şüphe yok ki Allah’a isyan etmiştir.”

Efendimizin bu sözü ile yukarıdaki Kur’an Âyetleri birbiri ile nasıl da uyum sağlamaktadır. Zaten O, Kur’an ifadesiyle “kendi nefsinden bir şey söylemeyen” ve “yüce bir ahlâk üzere” olan Allah’ın seçtiği ve özellikli kıldığı Muhammed Rasûlüllah’(SAV) tır.

Allah’ın bizim için seçtiği “Müslüman” isminin önüne ve arkasına bir takım eklemeler yapmak ve farklı manalar katmak doğrudan Kur’an’a aykırı bir davranıştır. Peygambersiz bir din, rehbersiz, örneksiz bir yaşantı, Sünnetsiz bir hayat düşünülebilir mi?

“Kur’an Müslümanlığı” gibi kuzu postuna bürünmüş bir canavar olarak fitnesini saçmaya devam eden bu akıma karşı dikkatli olmak gerekir.

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de; “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, gayet izzetlidir. Sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”(Tevbe 128) buyurmuştur.

Yüce Allah, ayrıca O’nun; “Âlemlere rahmet olarak gönderildiğini” (Enbiya 107) haber vermiş, “Ey Peygamber! Biz seni hem bir şâhid, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı, hem de Allah’a bir davetçi ve nurlar saçan bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab 45-46) buyurmuştur.

Bu Âyetlerden anlıyoruz ki; Efendimiz rahmet, merhamet, şefkat ve ihsan Peygamberidir. O nurlar saçan bir kandil, bir güneştir. O sevilmeden, O’na uyulmadan, O’nun yolundan gitmeden Allah’ın rahmetine ulaşmak mümkün değildir.

O’nu Peygamber olarak seçip insanlığa gönderen Yüce Allah’ın, “Allah’a ve Rasûlüne itaat edin” ve “Peygamber size neyi emretmişse onu yapınız, neyi yasaklamışsa ondan kaçınınız” emirleri ortada iken, Peygamberi değil kendilerini konuşturanlara itibar edilmemelidir.

Bu kesin emirlere rağmen bazı kendini bilmezlerin, “Kur’an’dan başka kaynak tanımayız” diyerek Efendimizin hadis-i şeriflerini ve sünnetini kabul etmemeleri ne büyük gaflet ve ne büyük dalalettir.

Sünnete ittiba etmeyenin durumu; tembellikten ise yoldan sapmak, sünneti ehemmiyetsiz görmek ise büyük cinâyet, sünneti kabul etmemek, reddetmek ise Allah’a isyan etmek ve İslâm dairesinden çıkmaktır. Zira O’nu seçen ve O’na itaat etmemizi emreden bizzat Allah’tır. O’na isyan etmenin, O’nu, O’nun sözlerini ve sünnetini reddetmenin Allah’a isyan anlamına geldiğini ve O’nun nefsinden konuşmadığını bize bildiren bizzat Kur’an’dır vesselam. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar