Kitle Kültürü ve Yabancılaşma

Kitle kültürünü karakterize eden üç süreç; kentleşme, sanayileşme ve modernleşmedir ki bu üç sürecin geçiş dönemleri aynı zamanda kitle kültürünün oluşumuna da zemin hazırlar. Bu üç süreç    geleneksel    topluluk yapılarının çözülmesine, eskiden aile ve cemaat bağlarıyla, toplumsal konum ve rolleri sıkı sıkıya tanımlanan bireylerin yabancılaşmasına neden olur. Böylelikle bireyler toplumdaki konumlarını ve rollerini yeniden tanımlama ihtiyacı duyarlar. Kitle kültürü işte bu ortamda hayat bulur.   "Kitle   kültürü   bu   anlamda   bir yabancılaşma kültürüdür de."

Kitle kültürü, kültürel yabancılaşmayı kaçınılmaz hale getirmiştir. Kültürel yabancılaşma değişik boyutlarda gerçekleşen sosyal bir olgudur. Bireyin kendine, bireyin içinde bulunduğu topluma yabancılaşması ve toplumun bütününün geleneksel kültürüne yabancılaşması olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Kültürel yabancılaşma aynı zamanda sanayileşmiş toplumların teknolojileriyle birlikte kültürlerini de sanayileşmemış toplumlara empoze etmeye çalışmaları sürecidir ve Orhan Türkdoğan Hocamızın ifadesiyle kitle kültürü “azgelişmiş, 3. Dünya Ülkeleri diye adlandırılan bu toplumlara geri kalmışlıklarının sebebini milli kültürlerinde aramalarını telkin eden bir anlayışı da barındırır.” Bu ülkelere geri kalmışlık zincirlerini kırmaları için de öncelikle geleneksel   kültür  ve   değerlerin terkedilmesi gerektiği sürekli bir şekilde empoze edilir. Kültürel yabancılaşma çoğunlukla azgelişmiş toplumların karşılaştığı bir süreç olduğu için, modernleşmeyle eş anlamlı bir kavram olarak da kullanılmaktadır. Birey kendi kültüründen uzaklaşmadıkça modernleşemez, yani yabancılaşamaz. Bu   yüzden   kitleselleşmeli, Batı'nm sunduğu idoller, ikonlara (film yıldızları, hamburger, kola kültürü...) bağlılığını ifade etmelidir. Bu batılıların azgelişmiş ülkelere sürekli yaydığı bir mesajdır. Batılılar şöyle düşünmektedir. "Doğulu herhangi bir kişi de modernleşme arzusu uyandırabilirse, onun mazisinden devraldığı, herşeyi koparıp atmak ve kendi kültür, din ve kişiliğini oluşturan bütün faktörleri yakıp yoketmek hususunda kendileriyle işbirliği bile yapılabileceğini kavradılar. Modernleşmek demek sadece tüketimde modernleşmek demektir."

Kitle Kültürünün Oluşmasında Kitle İletişim Araçlarının Rolü Büyüktür

Kitle iletişim araçlarının açık amacı bir toplum içinde haber ve bilgi akışını sağlamaktır. Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Bu iletişim bombardımanı toplumsal bilinci dumura uğrattığından; kalıplaşmış şuur (manipülasyon) oluşturmaktadır. Bu anlamda kitle iletişim araçları bir bilinç oluşturma endüstrisi olarak da karşımıza çıkmaktadır. Ne olduğumuzu ne olmamız gerektiğini, dışa karşı nasıl bir görüntü vermemiz icap ettiğini tayin eden hep bu iletişim araçlarıdır.

Kitle iletişim araçları kitle propagandası yoluyla, halka kendi kendilerine gitgide daha az düşünmeyi, muhakeme etmeyi ve konuşmayı önerirken, iletişim araçlarının sunduklarını daha çabuk kabul etmeyi öğretir.

Kitle toplumunda insanlar, zihinlerini sabahtan akşama büyü gibi saran istediği değerleri yücelten, onaylamadığı değerleri öldüren iletişim araçlarına sahiptir.

Kitle iletişim araçları bireylerin zevklerinde, dünya görüşlerinde hatta sosyal tercihlerinde ve kararlarında standart bir yapı ortaya koyarak, kitle kültürüne imkan tanımış olur. Çünkü kitle kültürü kendi yapısına uygun pasif birey yaratırken, uyutucu bir kültür de meydana gelir. Bu açıdan kitle kültürünün uyutucu özelliği kitle iletişim araçları, vasıtasıyla bireylere empoze edilir.  Diyebiliriz ki kitle kültürünün en büyük üreticisi bu araçlardır. İletişim devrimi insanların beklentilerini artırarak, kitle kültürünün gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlamıştır.

Kitle iletişim sonucunda oluşan kitle kültürü beraberinde birçok olumsuzlukları da getirmiştir. Bu kültür sonucunda birey artık "Ben kimim?", "Kültürüm ne?" sorularını sormaya başlar. Tam anlamıyla bir aidiyet kaybı yaşar.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar