KABİRDEKİ ANNENİN OĞLU İLE KONUŞMASI

-Oğlum, iki haftadır gözüm yollarda kaldı. Neden ziyaretime gelmedin? O koltuk değnekleri nedir?

-Anneciğim, sol ayağım kırıldı. Doktor iki hafta evden çıkmayacaksın dedi. Bu nedenle sana gelemedim ve seni çok özledim. Fatihamı kabristana bakan evimden gönderdim.

-Vahh yavrum vahh! Sana gelen bana gelsin kuzum! Sana bir şey olduğunu anladım, o gün ciğerim sızım sızım sızladı. Anneler hissedermiş. Neyse ki küçük kardeşin toprağımı sulamaya hep geldi.

-Evlatlarım, torunlarım nasıllar? Uzun süredir ziyaretime gelmiyorlar, arayıp sormuyorlar. Ben onlara iyilikten başka ne yaptım ki?

-Anneciğim, onların daha önemli işleri var. Senden daha fazla sevdikleri çocukları, torunları var. Bende seni ziyarete gelmemeleri nedeniyle onlara kırgın ve dargınım. Sana olan sevgileri yürekten değil dillerindeymiş.

-İyide yaşarken benim önemli işlerim onlar ve torunlarımdı. Ben onları da sen ve küçük kardeşin kadar sevmiştim ve hiç ayırt etmemiştim.

-Oğlum! Sen ve kardeşin mezarıma uzaktan gelirken mezar komşularım bana müjde verirler, ‘Haydi yine gözün aydın, evladın ziyaretine geldi. Ellerindeki su ile toprağını, dualarıyla ruhunu serinletiyorlar’ diyorlar. Ben burada sizinle hep gurur duydum. Oğlum sizin de ziyaretçilerin çok olsun.

-Evlatlarım! Dünyadayken kapısı çalınmayan, ziyaret edilmeyen insanların yakınları, mezarlarında da yalınız. Ne geleni var, ne dua göndereni. Toprakları kupkuru ve serinlemiyorlar. Dünyada ziyaret etmeyenler onları burada da ziyaret etmiyorlar. Orada da gariplermiş, burada da garipler.

-Allah ikinizden razı olsun. Beni burada yalnız bırakmadınız. Fatiha ve duanızla, yazın o sıcaklarda serinledim, kışın o soğuklarda ısındım.

-Ben dünyadayken de, her şeyimle, sağlığımla, ilacımla, ihtiyaçlarımla hep siz ilgilenirdiniz.

-Ne güzel dua ediyorsunuz. Bana ve onlara da dua ettiğinizi komşularda duyuyorlar. Onlarda sizi çok sevdiler. Duanız da, ’Rabbim bizi de annemize ve burada kilere komşu eyle!’ diyorsunuz. İmanla gel oğlum, bu mezarlık çok büyük, size de yer var.

-Oğlum! Geçenlerde komşu bayanlar bana, ’senin dünyada yaşayan eşin niye seni ziyarete gelmiyor? ’ dediler. Bende onlara, ’o benim cenazeme gelmedi ki, mezarıma gelsin!’ dedim. Babanız yaşıyor mu? Yine sizlere zulüm ediyor mu evladım?

-Canım annem! İçimi sızlattın, acımızı tazeledin. Yine aynı, eskiden olduğu gibi, zulüm etmeye devam ediyor. Biz ona hayatımızda üff demedik, hiç saygısızlık yapmadık ve yine de ona iyi evlat olamadık. Arkamızda dağ gibi duran babamız olmadı. Elde ne kötü evlatlar var, onları babaları seviyor ve arkalarında dağ gibi duruyorlar.

-Oğlum, ben yaşarken sana çok haksızlık, kıskançlık ve zulüm yapan, saçını genç yaşta ağartan, seni hasta eden ve benim ahımı alan yakınlarımız vardı. Ben aranızdan ayrıldıktan sonra da zulüm etmeye devam ettiler mi?

-Anneciğim, şiddetini daha da artırdılar. Zulüm yapmaya ahh almaya devam ediyorlar. Aramızda sen varken, senden çekindikleri ve kınanacakları için daha az zulüm ederlerdi. Şimdi zulümleri ve ahımız ayyuka çıktı.

-Oğlum, 2025 yılı Haziran ayında senin komşunun kızı Rumeysa Melisa Şipal kızımızda aramıza geldi. Rabbim anne ve babasına sabır versin. Sen ne vefalı komşusun ki her geldiğinde ada 195 de olan kızımızı da ziyaret ediyorsun. Ben ve komşularım buradan görüyoruz. Aferin sana! O ibret almayanlarda er geç aramıza gelecekler.

-Oğlum! Kusuruma bakma, konudan konuya geçiyor ve soruyorum. Buranın dehşetinden oluyor. Dünyada ne var ne yok? İnsanlar yalan, riyakarlık, gıybet, fesatlık, kıskançlık, küfür, sabırsızlık, gurur-kibre ve zulme devam ediyorlar mı?

-Anneciğim! Senin yaşadığın yıllar iyi yıllarımızdı. İnsanlar bu kötü huylarını daha da artırdı. Dünyayı yaşanmaz hale getirdiler. Çoğumuz, toprağın altında yatan sizlere imreniyoruz. Sizler dünyadakilerden daha emin yerdesiniz.

-Gece uyumayan insanların gecelere sığmayan acıları vardır. Herkes aynı anda geceyi yaşar ama herkesin karanlığı farklıdır.

-Oğlum! Salon düğünlerinde kadın, kızlarımız açık saçık erkeklerle karışık oynamaya devam ediyorlar mı?

-Sevgili anneciğim! Düğünler, salonlar şimdi daha da berbat hale geldi. Kadınlar, kızlar dansöz gibi, erkeklerle karışık oynuyorlar. Eskiden bu oynama ve açıklığı tv de yılbaşlarında çıkan dansözlerde görürdük. Şimdi yılbaşını beklemeye gerek yok.

-Ey oğlum! Gelinler, kızlar kaynanalarına, büyüklerine kaynanalık yapmaya devam ediyorlar mı? Onlarda kaynana, eş olduklarında görecekler. Gençler bizim zamanımızda olduğu gibi evlenmeye korkuyorlar mı?

-Evet anne. Hem de aynı hızla gidiyorlar. Yarın kaynana olduklarında görecekler hanyayı, Konya yı. Gençler evlenmeye korkuyor ve evlenme oranı düştü. Oğluna iyi eş bulmak, kızına iyi eş bulmaktan daha zor hale geldi.

-Oğlum! Evlenen damatlar, dün tanıştıkları gelin kızların yollarına yine gül saçmaya devam ediyorlar mı?

-Anneciğim! Kendilerini binbir emekle yetiştiren anne ve babalarına, kardeşlerine bir gül vermeyen damatlar, bir yıl sonra boşanacağı kızın yollarına gül dökmeye devam ediyorlar.

-Oğlum! Toplumda özgüveni yüksek olan manyak, psikopat ve narsist oranı arttı mı?

-Anneciğim her yıl bu tip insanların sayısı hızlı artmakta ve toplumu yaşanmaz hale getirdiler. Narsistlerin sayısı her ailede, akraba içerisinde ve çevremizde artmaktadır.

-Ey Oğlum! Biz dünyadayken çalışan kadınların sayısı hızla artıyordu, yine öylemi? Çocuk doğum oranı yine düşük mü? Biz dünyadayken boşanma, yıkılan yuvalar hızla artıyordu, yine öyle mi?

-Anneciğim! Daha da arttı. Gereksiz dünya işlerinden dolayı kadınların hamile kalmaya ve doğurmaya vakitleri kalmadı. Durumlar çok vahim. Yeni evlenenlerin çoğu bir yıl içerisinde boşanıyorlar. Özgürlükleri azalacağı için, özellikle kadınlarımız, kızlarımıza evlilik zor geliyor. Evliliğin şartlarına ve eşlerine itaat etmiyorlar, sabretmiyorlar.

-Oğlum! Kusuruma bakma, konudan konuya geçiyor ve soruyorum. Buranın dehşetinden oluyor! Biz dünyadayken her gün onlarca cinayet işleniyor, insanlar öldürülüyor ve dışarı çıkmaya korkuyorduk. Yine öylem mi?

-Anneciğim senin yaşadığın günlerden daha kötü günler yaşamaktayız. İnsanlar ahlaksızlaştı, sabırsızlaştı ve cinayetler daha da arttı. İnsanlar planlayarak, tasarlayarak yapıyor. Faili meçhul cinayetler daha da arttı.

-Oğlum! Biz dünyadayken kaliteli insanlar yalınızdı. Sende yalnızdın. Kaliteli insanlar yine yalınız mı?

-Evet anneciğim? Kaliteli insanlar yine yalınız. Yalnız insanların çizgisi sabittir, birilerine yaranmak için çizgisinden sapmaz. Dürüsttür, dürüstlüğü sever. Menfaate göre samimiyet göstermez. Yalaka değildir. Esnek ve gevşek hiç değildir. Nettir, yüreklidir. İçi ve dışı birdir. Kimsenin oyuncağı olmazlar. Bu nedenlerle sevilmezler.

-Sevgili oğlum! Biz yaşarken insanların bazıları faiz ve zinadan çekinmiyorlardı. Onlar gelsinler de buradaki faiz ve zina günahı işlemişlerin kabirdeki durumlarını görsünler. Onların kabrinden ateş ve pis eksik olmuyor.

-Anneciğim şimdide aynı, gerileme yok. Musibet ve belalar arttı Toplumun bu hali bizleri de çok korkutuyor. Onlarca yıldır ülkemizde yağmur yağmıyor. Toprağın altında olan sizlerde kuraklığı hissediyorsunuzdur. Üzerinizdeki bitkiler kurumasın diye gün aşırı sulamaya geliyoruz.

-Oğlum! Eskiden ev reisi kral, kadınlarda kraliçeydi. Biz dünyadayken genç kadınlar efendilerini doğurmaya başlamışlardı. Eşlerini köle ve kendilerini de kölenin eşi yapmaya başlamışlardı. Biz aranızdan ayrıldıktan sonra düzeldiler mi.

-Hayır anneciğim! Şimdi kadınlar evde erkek, erkeklerde hanım oldu. Rollerde artık değişti. Şimdiki kadınlar efendilerini yetiştiriyor, eşini ve kendisini de çocuklarına köle yaptılar. Vehametin farkında değiller. Çocuklarını taparcasına seviyorlar.

-Oğlum! Biz dünyadayken, insanlar çok gururlu, hata ve suçlarını kabul etmez, mazeret üretir ve reddederlerdi. Yine mi öyleler?

-Sevgili anneciğim! Gurur kibir daha da arttı. İnsanlar hata ve suçunu kabul etmiyorlar. Söyleyenlere kinleniyor, nefret ediyor ve öldürmeye kalkıyorlar.

-Oğlum! Biz dünyadayken vefasız ve nankörler vardı. Bunların sayısı arttı mı?

-Anneciğim! Bu gibiler çok arttı. Hem de tam dibimizde ve yakınımızdalar. Zor günler dostu düşmanı ayıklamak içindir. Tanırsın insanları. Acıda olsa bazen iyidir zorla sınanmak.

-Oğlum! Kusuruma bakma, konudan konuya geçiyor ve soruyorum. Buranın dehşetinden oluyor. Oğlum! Ben dünyadayken TV de açık, saçık, kültürümüzü dinamitleyen film ve diziler vardı. Şimdi yine var mı?

-Anneciğim! Şimdi daha kötü. TV açmaya korkuyoruz. Film ve dizilerde kimin eli kimin cebinde belli değil.

-Ey oğlum! Ben dünyadayken insanlar haklıdan değil de hep haksızdan, kendi yakınından, kendi sevdiğinden yana olurlardı. Yalancı şahitlik yaparlardı. Yine aynısını mı yapıyorlar.

-Sevgili anneciğim bu haksızlık, yalancı şahitlik, tarafgirlik, haklıdan değil de haksızdan yana olmak daha da arttı. Yusuflar zindan da Zuleyhalar dışarıda dolaşıyor. İnsanlar haksızdan yana oluyorlar. Birbirlerine zulüm ediyor, arş-ı ala titriyor. Bu nedenle başımıza musibet ve bela yağıyor.

-Oğlum iki yıldır yakın bölgemizde yerden ve havadan bomba sesleri geliyor. İnsanların iniltisi arş-a yükseliyor. Uzun süre ne olduğunu anlayamadık. Komşularımdan öğrendim. Gazze ve Filistin’deki kardeşlerimize katliam ve soykırım yapılıyormuş. Müslümanlar bu duruma karşı ne yapıyorlar.

-Anneciğim iki yıldır içimiz sızlıyor, yüreğimiz yanıyor. Onlara dua ediyor, gıda gönderiyor birde Siyonist sermayenin ürünlerini boykot ediyoruz. Elimizden başka bir şey gelmiyor. Düşmanın silahı ile silahlanmadığımızdan hazırlıksız yakalandık.

-Oğlum! Kusuruma bakma, konudan konuya geçiyor ve soruyorum. Buranın dehşetinden oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.