Kar!

Bir keman sesi eşliğinde yağmakta olan karı izliyordum. “Batının neyi” diyordu arkadaşım kemana. Ne de güzel demiş, yeniden imreniyorum. Her zaman ki kulak tırmalayan sessizliği alt edebilen ses ise ‘ti’ sesleriydi. Pencerede beni gören kedim beliriverdi hemen, zaman zaman düşen kar tanelerine pati çalarak eğlendiriyor beni. Kedim yavruyken kara verdiği ilk tepki geliyor gözümün önüne, gülümsüyorum. Kendimce şenelmeye uğraşıyorum işte.

*

Pencereyi açıp, çocuk seslerini dinlemek istiyorum. Ama nafile! Ben bildim bileli hep sessiz olur burası gündüzünde, akşamında… Çünkü bu mahallede çocuk olmak yasak! Ancak düşlerinizde yakalamaya çalışırsınız kar tanelerini, dönersiniz kendi etrafınızda, bir kartopu sıkıp usulca yere bırakıverirsiniz. Kızak yapmak şöyle dursun kardan adam bile yapamazsınız bu mahallede. Bir kardan adam hayal ediyorum mahallenin ortasında, kardan adam bile değil hatta öylesine resmi ki boynunda ki atkı değil, kravat! Ya da biz buna kardan adam değil de ‘kardan bey’ diyelim! Oldu olacak başındaki de bir yün başlık değil de melon şapka olsun!

Acaba bizim mahalle ne zaman şenelir? Penceresinden izleyen var mıdır benim gibi? Oynayan demiyorum dikkatinizi çekerim, diyemiyorum… Evet, şimdi oldu! İzleyende kravatıyla izliyor olmalı…

*

Kedime bakıyorum, yine mânidar bakışlarıyla bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Geçen kış, elimde bir avuç darıyı kedimin konuşlanabileceği alanların civarına serperdim. Sonra ikimizde işbaşında; kedim gelen kuşları, ben kedimi izlerdim. Neticesinde tombul kış kuşlarından kedime güzel bir kahvaltı çıkıyordu. Eh, olağan gidişat böyle efendim, napalım?

*

Ertesi sabah için bu içten pazarlık için söz veriyorum kedime, o da sözünü beklermiş meğersem, hemen kayboluyor gözümün önünden… İyiden iyiye tenhalaştı gözümün önü. Raftan Sezai Karakoç’un Gün Doğmadan’ını çıkarıyorum. Hemen oracıkta zaten, sadece içimden okumak istiyorum. Eh, okunur mu yirmi sekiz harfle “Kar Şiiri”, içimden okuyorum. Sizlere de okutmak istiyorum ister içinizden okuyun, isterseniz serenat yapın…

***

Kar Şiiri  

 

Karın yağdığını görünce

Kar tutan toprağı anlayacaksın

Toprakta bir karış karı görünce

Kar içinde yanan karı anlayacaksın

 

Allah kar gibi gökten yağınca

Karlar sıcak sıcak saçlarına değince

Başını önüne eğince

Benim bu şiirimi anlayacaksın

 

Bu adam o adam gelip gider

Senin ellerinde rüyam gelip gider

Her affın içinde bir intikam gelip gider

Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın

 

Ben bu şiiri yazdım âşık çeşidi

Öyle kar yağdı ki elim üşüdü

Ruhum seni düşününce ışıdı

Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın

(1953, Ocak)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.