Eceli gelen...

Râğib El- İsfahani Müfredat isimli meşhur eserinde Kudüs'ün kelime tahlilini yaparken k-d-s maddesinde şu bilgilere yer vermiştir: قدس/ K-d-s  تقديس:" Gözle görülen necaseti gidermek, anlamındaki tathirden/temizlikten farklı olan ve şu ayette zikredilen ilahi temizliktir:  انما يريد الله ليذهب عنكم الرجس اهل البيت ويطهركم تطهيرا: Ey ehl-i beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor (33/Ahzab 33). و نحن نسبح بحمدك ونقدس لك: Biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz(2/ Bakara 30);yani emrine uyarak eşyayı temizliyoruz. Kimisine göre ise; نقدسك sözü;"Seni takdis ile nitelendiriyoruz",anlamındadır.قل نزله روح القدس: Deki; onu Ruhu'l-Kudüs, indirmiştir.(16/Nahl 102); yani Cebrail, zira o, Allah'tan kuds'u; yani nefislerimizi kendileriyle temizlediği Kur'an,hikmet ve ilahî feyzi indirmektedir. Beyt-i Mukaddes; necasetten, yani şirkten temizlenen ev. Ard-ı Mukaddes/Kutsal Toprak sözü de böyledir: يا قوم الدخلوا الارض المقدسة التي كتب الله لكم: Ey kavmim, Allah'ın sizin için belirlediği kutsal toprağa girin(5/Maide 21).حظيرة القدس: Kimisine göre cennet,kimisine göre de şeriat anlamındadır. Bu her iki anlamda doğrudur. Zira şeriat, kuds'un; yani temizliğin elde edildiği etrafı örülmüş bir alandır. Bu tahlil bize Kudüs'ün kelime manası itibariyle de kutsiyetini göstermiştir. Tarihi veriler de kelimenin bu manasını teyit ediyor. Kur'an ve sünnetten edindiğimiz bilgi de.

  Bütün bu veriler ışığında bir de Hz.Musa'nın kendisine tabi olan Ben'i-İsrail'le birlikte Mısır'dan hicret yurduna yani, Beytu'l-Makdis'e yönelişi var ki; bu konu üzerinde durulmayı fazlasıyla gerekli kılıyor. Burada durup şu soruları sormak konunun vuzuha kavuşturulması açısından önem arz ediyor. Bir peygamber hazır Firavun'un zulmünden kurtulup kızıl denizi aşmışken hicret yolunda(Tîh Çölü) neden 40 yıl eğleşir veya oyalanır? Bu bekleyiş, oyalanmak veya eğleşmek kelimesiyle ifade edilebilir mi? Hz. Musa(A.S) Kudüs'ü hiç görmüş müdür.? Bu sorulara verilecek cevapların bizi hakikate bir adım daha yaklaştıracağından kuşku duymuyorum. Bir peygamber için oyalanmak veya eğleşmek söz konusu bile edilemez. O halde bu bekleyişin başka bir nedeni olmalı diye düşünüyorum. Dile kolay tam kırk yıl. Hz. Muhammet (S.A.V)'in Mekke'den Medine'ye hicreti ve bu hicretin kendisinde gerçekleştiği süre ile mukayese edildiğinde iki hicret arasındaki fark daha da belirgin hale gelecektir. Hz. Musa bi'z-Zat kendisi Kudüs'ü hiç görmemiştir. İyi de neden? Bunun nedenini Mısır'dan çıkışta kendisine tabi olanların henüz şirk'ten ve unsurlarından tam olarak  temizlenememiş olmalarında aramalıdır. Bunun yanında bir de kendilerini hicret yurdunda Hz. Muhammed(SAV)'i Medine de hasret ve özlemle bekleyenler gibi bir topluluğun bekliyor olmamasında ve kendilerini bekleyen ve mücadele gerektiren durumların varlığında aramalı. Nerede kaldılar? Neden geciktiler? Bu ve bunun gibi gecikme kaynaklı bir endişenin ve telaşın  hiç kimsede olmaması ve yollarını gözleyenlerin yokluğunu da burada ifade etmeliyim.Hz Musa(A S) kavmi'nin şirk'ten arınması için bu süre içinde gayret etmiş ne var ki buna muvaffak olamamıştır. Kavminden yani, kendisiyle birlikte yola revan olanlardan ümidini kesmiş ve onların sulbünden gelecek nesle bel bağlamıştır. Buna da ömrü kifayet etmemiştir. Makamının bulunduğu mahal bunun delilidir. Kudüs'e girişleri Hz. Musa dönemi değildir. Çıkılan bu yolculuğu tamama erdirmek kardeşi Hz. Harun'a da nasip olmamıştır.Kutsal topraklara girişleri Hz.Yûşâ iledir. Hz.Yûşa, İsrailoğullarını yeniden toparladı ve Tîh çölünden birlikte çıktılar. Hz. Musa (a.s.)'a:" Ey Musa! Sen ve Rabb'in, gidip savaşın. Biz burada oturup duracağız! Demişlerdi" (Maide suresi, ayet: 24) Bu Ayet-i celile Ben-i İsrail'in Hz. Musa'ya karşı küstah tavrını tescil etmesi açısından manidardır. Buradan şunu da anlıyoruz: Ben-i İsrail dün olduğu gibi bugün de temizlenmeye,arınmaya niyetli değildir. Buna niyetli olmadığı gibi kirletmek ve kutsiyete helal getirmek mümeyyiz vasfı haline gelmiştir..Bu durum onda tabiat halini almıştır. Tabiat-ı asliye'sinin gereği olarak Mescid-i Aksa'ya tasallutu ecelinin de yaklaştığına delil teşkil ediyor.

  

  Yukarıda verilen bilgiler bize şunu ihtar ediyor: Kudüs herhangi bir toprak parçası değildir. Mescid-i Aksa da sadece Filistinlilerin yani,arap'ların değildir. Bu nedenle Aksâ'nın hürmetini çiğnemek bütün ümmetin hürmetini çiğnemektir. Kudüs ve etrafı mübârek kılınmıştır. Bu hususiyet Kur'an ve sünnetle sabit olmakla birlikte,tarihi veriler de buna şahitlik etmektedir bu toprak parçasının kendisiyle tesmiye edildiği ''Kudüs'' ismi de. Bu topraklar zulmü kaldırmaz. İsrail ve ABD'yi ben bileme taşına benzetiyorum.Bileme taşı hükmünü yürütmek için kılıçları keskinleştiriyor. Ama unuttukları bir durum var burada. Bileme taşı bir süre sonra kılıçları keskinleştirirken kendi hüviyet-i asliyesini kaybedecek,dişleri aşınacak ve sonuçta işlevsiz kalacaktır. Sünnetullah'a göre de zulüm'le payidar olunamayacağı bedihîdir. Bir gün gelecek İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki, bütün hayatı gözlerinin önünden GAZZE ŞERİDİ gibi geçecek diyordu Necmettin Erbakan Hocamız hayattayken. Evet ABD ve İsrail'in bu son çıkışları iki amaca hizmet edecek gibi duruyor.1.'si: ABD'nin bölgede ki etkinliğinin giderek zayıflaması ve ara buluculuk vasfını yitirmesi. Çünkü ABD bu son çıkışıyla taraf olduğunu net olarak ortaya koymuş ve ara buluculuk vasfını yitirdiğini Trump eliyle dünyaya deklere etmiştir. Bu durum ABD' ye itimat edip,istinat edenlerin de sukut-u hayalini intaç edecek ve sonrasında ABD'siz iş görme kabiliyetlerini oluşturacaktır. 2.'si ise: Safların ve tarafların belirginleşmesi ve bu bağlamda muslümanların saflarında ki dağınıklığın yerini birlik ve beraberliğe  bırakması. ABD'nin şer gibi duran bu son çıkışı kim bilir belki de hayırların celb-i şerlerin def'i için yeni bir vasat oluşturacaktır. Bu yeni durum cami duvarına işemeyi marifet sayan siyonizmin ecelini intac edecek,Kudüs ve Mescid-i Aksa bu vesileyle eski safvet ve temizliğine kavuşacaktır. Yeter ki biz saflarımızı sık ve düzgün tutalım. Öyle görünüyor ki; Mescid-i Aksamız hem kudsiyetine halel getirenlerden kendisini temizleyecek hem de bizlerin temizlenmesine vesile olacak inş. Son olarak ''Eceli gelen cami duvarına... diyerek noktayı koymuş olalım. Selam ve dua ile...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.