Bir Şiir, Bir İnanç, Bir Hayal

Bir şiiri olmalı insanın, bir inancı, bir hayali. Yaradılıştan adil, merhametli ve sevgi dolu olan insan bu özelliklerini yitirmeden dünya serüvenini yaşayabilmeli, hep şiir kalmalı. Ancak bu öyle kolay bir şey değil. Hayat insanı kışkırtıyor, cezbediyor ve yontuyor. Adalet ölçüsünü, merhamet duygusunu, sevgi hasletini sürekli törpülüyor, inceltiyor ve nihayet koparıyor. Oysa insanın bütün bunlardan korunabileceği sığınaklar var. Hayatını güzelleştirecek şiiri ikame etmeli, varlığını ayakta tutacak inancı bulmalı ve yarına yürüme gayretini sağlayacak hayal kurma yetisini diri tutmalı. Bu üç savunma mekanizmasını yitirmeyen insan, nefsi, arzuları ve hırsı karşısında daha dirençli olur ve hayatın kendisini eksiltmesine müsaade etmez. 

 

Peki bu üç kavramdan, yani, şiir, inanç ve hayalden kastımız ne? Bunu biraz açalım. Şiiri Yves Bonnefoy şöyle tarif ediyor: “Şiir, hiç bitmeyen bir görev ve içimizde saf kalan şeyin ne olduğunu beraber düşünerek bizi onu bulmaya sevk eden ve aynı zamanda hakikate dayalı bir toplum kurmamıza katkı sağlayan devamlı bir arayıştır.” Hayat sürekli bir akışkanlıktır. İşte şiir bu akışkanlığı sağlar ve bu hareket ve davranışlara estetik kazandırarak hem fiziksel bir düzen oluşturur hem de ruhsal bir dinginlik kazandırır. Günümüz hayat tarzında eksiltilen, yok edilmek isten şey işte bu şiirdir. İnsan bundan uzaklaştığı için buhranlar, cinnetler içinde debeleniyor.  

 

İnançlı insan ise en korunaklı yeri bulmuş demektir. Nahl suresi 99’ da Yüce Allah söyle buyuruyor: “Hakikat şudur ki, iman edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üze­rinde onun (şeytanın) hiçbir hakimi­yeti yoktur.” Evet inanmak insanı güvende tutar, bu da dünyadaki en büyük kaygıyı silmek demektir. Güvende olan insan özgür insandır, güvensizlik kafesini kırmış ve hayatını huzura dayamıştır. Huzur insanın yaratılışından beri aradığı bir şeydir. Oysa cennette bulmuştu o huzuru ama inancının sarsılması onu dünyaya atıverdi ve güveni de huzuru da yitirdi. Ne zaman ki tövbe edip hakikate sarıldı, o kavramları yeniden kazandı. Ancak dünya serüveni bitmedi. İnsanlık çoğaldı; kimi Allah’ın merhametine sığınıp huzur buldu, kimi şeytanın ayak izlerini takip ederek huzursuzluğun dalgalarıyla boğuşmayı seçti.  

 

Hayalin önemini Marian Anderso  tam olarak şu sözüyle dile getiriyor: “HayaIIerini ve ideaIIerini bıraktıysan bari yaşamayı da bırak.” Hayallerini yitiren insan ne ileri doğru yürüyebilir ne de durduğu yerde mutlu olur. Artık dünya onun için bitmiştir. Hayat süreklilik arz eder ve insan gemisinin yelkenlerini dolduran rüzgâr hayalleridir. Şiirden estetiği, inancından güveni alan insan hayallerinden kazandığı ivmeyle artık dünyaya meydan okuyabilir. Ondan çekinmez, korkmaz ve nerede ne yapacağını bilir. Yeter ki şiiri yalan, inancı sahte, hayali ham olmasın... 

 

EY İNSAN! 

 

Doğaya bak doğaya 

Dağdan ovaya kadar 

Bakma beye, ağaya 

Arzın bir sahibi var 

 

Dalı yaprağına denk 

Yerli yerinde her renk 

Tesadüf mü bu ahenk 

Tarzın bir sahibi var 

 

Geçmez katında nakit 

Para pul değil akit 

O her günde beş vakit 

Farzın bir sahibi var 

 

Yoksa kalbinde nuru  

Nefsine gem, en zoru 

Kadını kızı koru 

Irzın bir sahibi var 

 

Bu iklimdir etinde 

Uyursan gafletinde 

Malik'in zimmetinde 

Gürzün bir sahibi var 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.