Bayramınız bayram olsun

Ramazan gidiyor. Bayramı geliyor…

Bayramı da gidecek, her güzel şey gibi gidecek…

İçimden hüzünlü şeyler yazmak geliyor nedeni belli.

Dünyada yüzü gülen çocuk sayısı azalıyor her geçen gün.

Bayramı bayram gibi geçiremeyenlere dua edelim bu günlerde.

 

***

Bayramın başka bir neşesi var bana göre. Şu meşhur “Nerde o eski bayramlar” diyecek yaşta değilim belki ama aması var.

Ben de çocukluğumun bayramlarını özlüyorum doğrusu. Bayram sanki çocuklara bayram da büyüklere işmiş gibi… Çok işle güçle geçirmiyorum bayramı ama etrafımda olanları görüyorum. Klasik laftır, “Bayram telaşesi…”

Yanılmıyorum sanki ne dersiniz?

Şimdi “bayram geliyor ne hissediyorsun” diye herkes annesine, teyzesine sorsa elbette sevinçlidirler ancak sanmam ki öyle büyük mutluluk pıtırcıkları olsunlar.

Sanmam ki “ay keşke her gün bayram olsa” desinler.

Zaten biz bunları yazarken ve siz de okurken onlar muhtemelen “Şurayı sildim mi, çocuğun şu kıyafetini ayarladım mı, tatlının şerbetini döktüm mü” filan gibi şeyler düşünüyorlardır.

Genelde annelerimiz için bayram ‘iş’ olarak düşünülüyor. Muhtemeldir ki bu bizim geleneklerimizle ilgili…

Bir Hristiyan’ın yumurta bayramında, “Camları sileyim, çocuklara da bayram alışverişi yapalım bir de bayram yemeği hazırlarız oh ne güzel içimize sinsin” dediğini sanmam. Bu olan biten biraz da bu topraklarda olduğumuzdan bana göre.

***

Bayramda özlenen çocukluğun sebebi biraz da bugünün ‘sıradan’lığı bence. Çok kıymetini bilerek bayramı geçirmiyorum, kendimi de içine katarak eleştiriyorum.

Niye sosyal medyadan bayramlaşıyoruz? Cidden anlayamıyorum birkaç bayramdır telefonuma mesaj gelmez oldu. Facebooklar, Twitterlar, Whatsapp’lar sağ olsun. Mesajın bile bir samimiyeti varmış onu fark ediyorum.

Whatsapp’tan gönderilmiş bir gülücük smileyı ne kadar samimi olabilir bilemiyorum ki? Yüz yüze gelsek, ne bileyim kaç zamandır görüşemediğimizden falan dert yansak. O klişeleşmiş “Nasılsın, iyiyim çok şükür, sen nasılsın” muhabbetleri yapsak sanki daha bi’ biz olacağız daha bi’ samimi…

Kendimde yapıyorum bazen bunu, yapmasak mı artık diyorum?

Hani bir yerlerde toplaşsak üç bardak çay içip iki lafın belini mi kırsak? Sanki daha güzel olur, daha bir bayram gibi olur…

Bu bayram bunu deneyelim bence. Elimizden telefonları bırakmamız mümkün değil biliyorum en azından elimizde telefonumuzla arkadaşımızın zilini çalalım.

Evdedir evde… Çalın siz zili.

***

Bayram gelip, geçecek “vay gitmem ben zil falan çalmam” demeye gerek yok bana kalırsa. O eve gelen çocukların gülücüklerinden mutlu olmak mesele.

Bayrama tatil -dinleme zamanı- gözüyle bakarsak “2 gün yatacaktık onda da gelen giden bitmedi” deriz tabii. Diyenlere kızmıyoruz… Kızamıyoruz. Kendimiz de yapıyoruz çünkü. Mesele bayramı bayram gibi geçirebilmekte bunu anlamamız lazım… O zaman saydığımız olumsuzlukları da azaltırız. Böyle neyin sevinci, diye kızanlar olabilir. Dünyanın her yerinde insanlar acı çekerken neyin bayramı diye eleştirenler olabilir. Yazının başında da ifade ettim. Onların da bu bayramları ölümlerden, hastalıklardan, kayıplardan uzakta bayram gibi geçer inşallah.

Duamızdır bu…

Dünyanın acılarına ortağız.

Doğu Türkistan’da babasıyla saf tutan çocuk, Filistin’de kurşunlardan kaçan genç adam, Afrika’da açlıktan bebeğini besleyemeyen anne, Arakan’da, Myanmar’da ölüme giden baba, umarım… umarım bayramınız bari bu bayram bayram olur. Umarım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.