Seyit Küçükbezirci

Seyit Küçükbezirci

Bahtın açık olsun: aşk şairi ‘Heccav’ Devriş Ahmet Şahin

 Şiir yazan, yazdığını şiir sanan çok da, ‘hiciv’ yazan; yani başka bir tanımla ‘Taşlama’ yazan çok az.

Çünkü ‘Taşlama’ya yöre de dokunabilir. 

‘Zülfüyare’ de. Ama genç Şaiir Devriş Ahmet Şahin bu dikenli zakkum tadında yolu seçmiş. Bana göre de başarılı…

Devriş Ahmet’in bu ilk kitabı ‘Dervişname’nin gibi yanı sıra ben yazdım; Konya şiirinin ilk hiciv kitabı olduğu şiiri.

‘Heccav’ Devriş Ahmet, ve Dervişname’yi isterseniz bir de benim yazımdan tanıyın

Buyurun öyleyse…

 

 “Hiciv”i, “Taşlamayı, bir edebi tür olarak kaynaklar şöyle tarif eder:

 

“Hiciv, edebiyat ve sanatta, bir kişi, olay ya da durumun, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirildiği bir tür.”

seyit-kucukbezirci-018.jpg

“Eski Yunan ve Lâtin edebiyatında ilk örneklerine rastlanan tarz, Batı edebiyatında bir şiir türü olarak gelişmiştir. Eleştirici bir anlatımı olan şiirler Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi olarak anılmaktadır. Bu tür şiirler didaktik özellikler içerdiğinden didaktik şiir içinde değerlendirilmesi mümkündür. Ancak açık bir eleştiri söz konusu olduğundan ayrı bir sınıfta ele alınması tercih edilir.”

 

“Divan edebiyatında Bağdatlı Ruhi ve Nef’î, Tanzimat edebiyatında Ziya Paşa, Abdülhamit devrinde Eşref, Milli Edebiyat döneminde ise Neyzen Tevfik, Halit Nihat Boztepe, İhsan Hamami hiciv dalında önemli eserler vermişlerdir.”

 

Çoğu şairler, “Üç Maymun”u oynar; “Züfiyâre” dokunmazlar; etliye sütlüye karışmadan aşkı, sevdayı, çiçeği böceği şiirleştirirler… Ama “Heccav” öyle değildir; “Taşlama Şairi” öyle değildir. Gözü kulağı faltaşı gibi açıktır.

 

Kazak Abdal gibi taşlarlar, öteye geçip söverler; “Münkir münafığın soyu/Yaktı harap etti köyü/Mezarına bir tas suyu/ Dökenin de…” derler. “Münafık”ı bin yıl unutturmazlar.

 

Nef’î gibi, babasını bile “Tan” ederler; şöyle diyebilirler:

 

“Saadet ile nedim olalı peder hane

 

Ne mercümek görür oldı gözüm ne tarhane”

 

Namdır Rahmi gibi, kendisini de taşlarlar:

 

-Heccavlık/Taşlamacılık “Zor Zanaad …” Hele isim, lağap, makam mansıp, mekân verilerek taşlanırsa; şair “Atı satar katır alır, belâyı başına satın alır”….

 

Paşazade Heccav Derviş Ahmet, şimdilik, “Taşlamanın tatlı Suları”nda geziniyor. Hicivleri keskin kılıç gibi değil, baldıran zehiri gibi değil; ucu zehirli oklar gibi değil henüz… Biraz örnek verelim.

 

ADAMLAR /ADEMLER

 

“Çok ince bir çizgi var inan ikisinin arasında

 

Adamları ademlerden ayırmak zor zanaat

 

Ki insanın yegane sınavıdır hayat arenasında

 

Bir yanda onur ve şeref, öte yanda menfaat…”

 

Biraz ileriye de gider; anlayan anlar, ama, aslında iş kolay… çevresine bakarsanız Derviş Paşazade’nin hicvini yakıştıracağınız onlarcasını bulursunuz, “Kaba Softalar”dan…

 

 

 

Fikrimizde, zikrimizde ayandır bizim

 

Sufiyi de, softayı da bilenlerdeniz

 

Senin derdin sadece yafta azizim

 

Biz kabuğu özden ayırt edenlerdeniz

 

 

 

Ben arifim diyenler, önce edeb bilmeli

 

Kaygusuz divanından biraz şiir dermeli

 

Sükutun sırrını bilip, sonra kelam etmeli

 

Kısas haktır, Şeri hükmü sevenlerdeniz

 

 

 

Derviş Paşazade’nin “Dervişname” şiir albümündeki şiirler, aslında, birbirine dolanmış aşk ve hiciv şiirleri; Albüm, hem “şiir”, hem “hiciv” albümü…

 

Hiciv mısraları ile içinize öfke dolmuşken; aşkın gizemli iklimine dalıverirsiniz… Biraz sonra da; bir başka şiirin de “Doru Tay’a Hitabeler” deyiverir. Ve; aşkını tanımlar dört mısra ile:

 

Asalet ve zerafet birleşmiş bedeninde

 

Tanrı övmüş yaratmış, ki bir başka güzelsin

 

Zülayha’yı kıskandıran o mah cemalinle

 

Enginler de koşturan doru taylar gibisin

 

 

 

Yüreğim bir hoş oluyor, ne zaman seni görsem

 

Gözlerimle, gözlerinin derinliklerine insem

 

Ne fırtınalar estiriyorsun içerimde bir bilsen

 

Bir türlü dizginleyemediğim doru taylar gibisin

 

 

 

“Kızıl Saçlı Sevgili”ye de seslenir; kaşla göz arasında…

 

 

 

Bilir misin kızıl saçlı sevgili

 

Sen benim tek ideolejimsin

 

Sana olan sevdam memleket misali

 

Duruşun bayrağı anımsatıyor

 

Gözlerin yıldızı, kaşların hilali

 

El hâsılı vel Kelâm:

 

-Derviş Paşazade bu; kültürde hem “aşk”ı , hem taşlamayı/hicvi kucaklamış; bir koltukta iki karpuz…

 

-Şiir söyleminde “hece”yi seçmiş; ilerleyen yıllarda iyi bir “hececi” olacağı umudum var… Hayırlı olsun.

 

-“İbrahim’in atıldığı ateş” misalini yaşayacağından eminim; özellikle de “aşk vâdisi”nde. Ne denebilir? Belki de Derviş Paşâzade’ye “İlâhi Taksim”de bu görev verilmiştir.

 

Anlıyorum, hem de iyi anlıyorum…. Derviş Paşazade “yani” Hicvin ve Yalnızlığın Şairi” şiirin efsunlu iklimine dalmış bir kere… Şiiri için ne derseniz; deyin. Çünkü çirkin kadın yoktur” misâli çirkin şiirde yoktur.

 

“Dervişname”yi okumanızı, şiirleri, taşlamaları özümsemenizi arzuluyorum.

 

Seziyorum; Derviş Paşazade’nin aslında aşk bâbında da, taşlama bâbında da söyledikleri bu kitabın içeriğinden ibaret değil… Paşazade “ketüm” bir şair. İlerde, “Paşa Gönlü” isterse daha da coşabilir; Size yeni kitapları ile onlarca yeni şiirler, yeni taşlamalar sunabilir.

 

Aslına kalırsanız “dil belası” da “Aşk Yaresi” de çekilecek şeyler değil.

 

Yolun ve bahtın açık olsun “Hicvin ve Yalnızlığın Şairi”.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.