Ümit Savaş Taşkesen

Ümit Savaş Taşkesen

Allah Belasını Versin O Sloganın! Atmayın!

Bilmiyorum kaç protesto yürüyüşünde duydum ama hiç söylemedim. İçim cız etti. Sloganın yapısını düşündüm hep, bu sloganın bize vermek istediği mesaj nedir diye? Dün de Konya’da, öğleden sonra Karatay Medresesi önünden geçip Alaaddin’e doğru yürürken denk geldiğim Gazze yürüyüşünde duydum. Zikir gibi söyleniyordu çoğu yürüyüşte bu yürüyüşte neyseki az duydum. Devamında ne kadar söylendi, bilmiyorum. Umarım kimse ağzına dahi almamıştır. Kılıçarslan meydanına doğru, trafik kesildiği için arabayı bir yerlere park edip, mecburen yürüyerek Zafer’e doğru gitmeye çalışıyordum. Bilboard’larda 7 Ekim Aksa tufanı yıldönümünde, Pazar akşamı yapılacak program? Yürüyüş? Miting?in afişi asılmıştı. Plastik yapıştırıcının zemine düşen ıslaklığı orda duruyordu, yeni asılmıştı demek. Bu sırada Meydandan çıkan bir kortejin sloganı, ilahiler duydum. Pazar mıydı bugün müydü? Sonra bir başka whatsapp mesajı, Pazar günü öğle vakti Gazze yürüyüşü… olsun, daha çok olsun diyorum. Neden bunlar birbirinden ayrıyı düşünmek istemiyorum şimdi. Belki böyle bir eylemde dahi bir arada olamamak bir göstergedir? İslam dünyasının bölünmüşlüğü, bir araya gelememesinin sembolik bir göstergesi. Çok uzakta aramamak gerekiyor sanırım. O bölünmüşlük burada başlıyor olmasın… belki bu başka bir yazı konusudur. Benim işim, Konya ya da başka şehirlerde yapılan yürüyüşlerin, Gazze protestolarının cılızlığı ile ilgili ve de orda atılan bir sloganla ilgili şimdilik…

Bilmiyorum, bu yürüyüşleri organize eden ekiplerin içinde hiç bulunmadım. Geçtiğimiz yıl, İlahiyat fakültesinde yapılacak bir protesto için öğrenclierimin duyurduğu bir whatsapp grubuna girdim. Dünyaya güçlü bir ses vermekten bahsediliyordu. Grup oluştu, içinde beşyüz yediyüz bine yakın duyarlı üniversite öğrencisi vardı galiba. Neredeyse gösteriye bir gün vardı. Ben de merak ediyordum, nasıl bir organizasyon yapılacak, katılımcılardan ne isteniyor, nasıl bir bildiri söylem eylem birliği sağlanacak. Afiş vs hazırlanacak mı? Hiçbir şey yok. Düzenleyenlere soru sordum, cevabı olmayan sorular, bu gençlerden ne bekliyorsunuz, nasıl bir eylem söylem türü bekliyorsunuz da dünyaya güçlü bir ses gelecek Konya’dan… cevap yok. Anlaşılan, gençlerden beklenen sadece kurşun asker gibi orada durmaları, sayıca kalabalık olmaları, kurşun asker gibi dikilmeleri, hatiplerin bilinen sözlerini alkışlamalarıydı. Başka bir şey yapmalarına gerek yoktu… nitekim öyle de oldu. Bunları yazarak gruptan çıkmıştım. İzledim. İçler acısıydı benim için o manzara!...

Protesto biraz show, gösteri, katılımcılık, teatral görsel bir mesaj vermeli, görene okuyana, izleyene. Yaşanan bu trajedi, insan olma vicdanını harekete geçirip herkesi kapsayıcı bir söylem, görsel, ses, slogan, müzik, marş ile düşündürmeli. Tek başına çarpan yürekler olmamız gerekirken bir türlü kuşatıcı olamıyoruz, neden? Dünkü yürüyüş kortejine de o yüzden katılamadım. Organize edenleri, yürüyenleri, dertlileri, sancısını çekenleri saygıyla selamlıyor, kalben bir ve tek olduğumuzu vurguluyorum. Ama bayraklar, sloganlar, marşlar hemen yolun kenarında ilgili ya da ilgisiz kitleyi ne kadar etkiliyor, kuşatıyor ve sizinle birlikte yürümeye davet ediyor? Hata sadece onların! değil eylem ve söylem biçiminizin de olabilir mi? 2014 yılında yine Ramazan ayında Gazze saldırıları sırasında Londra’daydım. Yaklaşık beş tane büyük yürüyüşe katıldım. Hayatımda yaşadığım en unutulmaz yürüyüşlerdendi. Çevremdeki insan çeşitliliği, İngiltere’deki insanların bireyselliği ve dünyaya karşı duyarsız yapılarını yaşayarak çok iyi bildiğim halde bu eylemlerde yürüyen insanlar, çocuklar, bebekler, engelliler vd. bir çok eylemciyi yakından gözlemleme, slogan atma, protesto etme gururunu yaşadım. Yaşanan acı öylesine büyüktü ki çoğunluğu müslüman olmayan milyonları meydanlara döküyor, topluyordu. Kortej yürüyüşünde, öyle klıçarslandan meydana değil, on onbeş km yürüyüş yolunda karşılaştığım manzara çok çarpıcıydı. Yürüyüş sırasında birileri durup içkisini, viskisini parkta içip bitirip korteje katılıp solgan atarken yan tarafında namaz vakti geçmesin diye namazını klan müslümanlar kolkola slogan atıyorduk. Tekbir sloganları duymadım. Ölümü kutsayan sloganlar da duymadım. Ritmik, akılda kalıcı, protesto edici, mesajı net veren herkesin katıldığı sloganlar. İlk kez duyup hemen katıldğım, ezberlediğim hala aklımda olan sloganlardı bunlar… Michael Rosen gibi edebiyatçı hatiplerin, sanatçı ya da aktivistlerin belagat, incelik ve coşku dolu konuşmalarını dinledim. Titizlikle hazırlanmış, vurucu, yeni bir şeyler söyleyen konuşmalar. Herkesin dikkatle dinlediği konuşmalar, konuşmacılar… Oysa en son katıldığım yürüyüşün sonunda Mevlana Meydanındaki hatipleri dinlerken, konuşmaların ne kadar özensiz ve bilindik klişelerle, sloganlarla bezenmiş, etkisiz, dinleyici kitlenin de medyanın da duymaktan duyarsızlaştığı, hamaset ve cesaret örneği gibi düşünülen ama hiçbir işe yaradığını düşünmediğim beylik laflardan oluşan ve üzerine hazırlanıldğını düşünmediğim konuşmacılar dinledim. Bu meydandaki dinleyicilerin tepkisine baktığımda şunu düşündürdü konuşan ve dinleyen açısından ne söylenildiğinin önemi yok! Aynı fakültedeki gençlerden beklenildiği gibi: Eylemi gerçekleştirmek için burada kalabalık olmak. Arada yüzyıllardır söylenen hamaset, lanet, yok olacağı vs vs üzerine dualar temenniler içeren sözler. Yazık oluyor. Bunun değişmesi, eleştirilmesi, yeni bir söylem ses eylem biçimi bulunması gerekiyor. Klişeleri tekrar… Çok uzadı biliyorum. Gelelim atmayın o sloganı dediğim slogana:

“Oluk oluk kan aksa/ Kurtulacak el Aksa” sadece kafiyesinden ve akılda kalıcı olduğundan dolayı atılan bir slogan. Anlamı üzerine hiç düşünülmemiş. Yapısı üzerine de belki? 600.000 kişinin üzerinde şehit var, iki yılda sadece. Söyleyin Allah aşkına daha ne kadar oluk oluk kan aksın… Kan ve ölüm daveti gibi sloganınız. Anlamı itibariyle de çağrıştırdıkları ile de berbat bir slogan. Ölümü kutsallaştıran. Alev Alatlı nekrofili yücelten söylem diyordu. Bu Lanet olası sloganı atmayın lütfen. Allahtan bela diliyor gibi geliyor. O kadar oluk oluk kan akmadan da Aksa’nın kurtulma yolları var. Bulalım. Düşünelim. Bela çağıran sloganları binlerce kişi birlikte zikir gibi atmayalım. Meydanda görüşmek üzere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum