Emetullah Akkaya
Tazim Ve Takva İlişkisi
“Kim Allah’a ait nişanelere tazimli davranırsa bu kalplerin takvalı olmasındandır.” ( Hac-32)
Takva; Allah’a karşı mesuliyet duygusunun en üst seviyede yaşandığı, fıtratın muhafazasını, fücurdan olabildiğince uzak durabilmeyi, hayatı nefs ile girişilmiş büyük bir mücadeleye dönüştürmeyi, aklın ve yüreğin peşinden gitmeyi değil, vicdanın eteklerine sarılabilmeyi esas alan ve yukardaki ayette belirtildiği üzre takva ile arasında sıkı bir ilişki olan tazimi yani en başta Allah’a ve Allah’ın istediği tüm mukaddesata saygıyı iç içe geçirme eylemini ifade eden derin bir hürmet halidir.
Takva ve tazim ayet-i kerimede birlikte zikredilmiştir. Müminlerin Furkan 74.ayette “ Rabbimiz bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla. Bizi Takva sahiplerine önder kıl.” şeklinde dua etmesi gerektiği bildirilir. Takva sahiplerinden olmak ve hatta onların öncüsü, lideri olmak her Müslümanın arzu etmesi gereken bir lütuftur. Takva sahibi olma gayreti içerisinde bulunmak bir süreç, takva sahiplerine önder olmak muazzam bir telakki ve tekamül nişanesidir.
Bu da ancak rabbimizin (c.c) ve efendimizin (s.a.v) bizden istediği tazim hiyerarşisini hakkıyla yerine getirmemizle mümkündür.
Cenab-ı Mevlamızı zikrederken celle celalühü celle şanühü, Allah azze ve celle gibi ifadeler kullanırız. Peygamber efendimizi zikrederken fahr-i kainat, iki cihan serveri, alemlerin mürşidi ifadelerle muttasıf anarız onu.
Mekke için; Mekke-i Mükerreme, Medine için; Medine-i Münevvere, Kabe için; Kabe-i Muazzama deriz. Ve bu söylemleri eylemlerimizle destekleriz.
Efendimiz bir gün rüyasında biri diğerinden yaşlı iki kişi görüyor. Elinde de bir misvak var. Misvağı küçük olana verecekken bir ses işitiyor. “Büyük olana ver!” diye. “ Küçüklerimizi sevmeyen, büyüklerimizi saymayan bizden değildir.” buyuruyor.
Büyüklere bilhassa da anne-babaya saygı göstermek hem efendimiz tarafından hem de selef-i salihin tarafından bizlere her fırsatta tavsiye ediliyor. Anne babanın yüzüne bakmak dinimizce ibadet kabul ediliyor.
Hz. Aişe bir gün efendimize kadının yanında en kıymetli kişi kimdir diye soruyor. “Kocasıdır.” cevabını alıyor. Peki erkeğin yanında en kıymetli kişi kimdir dediğinde “ Annesidir.” deniliyor kendisine. Anne babaya tazim ne kadar gerekli ise eşlerimizin anne babasına tazim göstermek de aynı derecede mühimdir. Akıllı bir Müslüman kadın tekamül etmiş şahsiyeti gereği asla eşi ile kayınvalidesinin arasının bozulmasına sebep olmaz. Böyle bir durumun eşinin gönül dünyasında derin yaralar açacağının farkındadır. Eşine duyduğu sevgi ve saygı onun bu girdaba düşmesine engel olacak kadar büyüktür. Çünkü Müslüman kadın efendimizin ;
“Bir insanın bir insana secde etmesi caiz değildir. Eğer caiz olsaydı haklarının büyüklüğü sebebiyle kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” hadisi şerifindeki ağırlığın altında ezilmekten korkar.
Tazim göstermemiz gereken şeyler bunlarla sınırlı değildir. Bizler yere ters koyulan ekmeği düzelten, önderlerinin, biricik liderlerinin “Yemek yerken yaslanmayın” tavsiyesine uyup, nimete saygıdan dolayı arkasına yaslanmayan ümmetiyiz.
Hucurat suresindeki sesimizi ve sözümüzü efendimizinkinden daha çok yükseltmemeyi emreden ayetin kapsamını, bizlere dini öğreten, bizleri Allah’a yaklaştıran din büyüklerimize de hürmet etmemiz gerektiğini, Kur’an’ı bütün mektubatın üzerinde görmeyi idrak ederiz.
Büyük üstad kurra hafız Abdurrahman Gürses hoca efendi Musa Topbaş hocanın evinde Kur’an okuyacaktır. İstiaze ve besmeleyi tam okumuştur ki birisi kulağına eğilip şöyle der: “Hocam biraz kısa tutsanız, sizden sonra Necip Fazıl Kısakürek konuşma yapacak. Büyük üstad : Sadagallahül azim, der.Kendisine niçin Kuran okumadığı sorulduğunda :
“İnsan kelamının Allah kelamına tercih edildiği yerde ben Kur’an okumam” cevabını verir.
Bazen iman ile buluşmamış insanların iyiye, güzele, doğruya tazim etmesi bizleri hayrete düşürür. Tıpkı Sumud filosundaki 46 ülkeden bu yolculuğa katılan 440 aktivist gibi. Müslüman olmamalarına rağmen İslam’a ait bir mücadelenin merkezinde yer alma şerefine nail oldular. Allah-u alem pek çoğunun islamla şerefleneceklerini umuyoruz. Tıpkı Hakim bin Hizam gibi…
Hz. Hatice’nin yeğeni olan Hakim bin Hizam nübüvvet öncesi efendimizin yakın dostu idi. Fakat ne yazık ki Müslüman oluşu Mekke’nin fethine kadar gecikti. Hakim bin Hizam Müslüman olmadan önce de iyilik yapar, insanlara cömert davranırdı. Müslüman olduktan sonra efendimize önceki iyiliklerini sordu. Efendimiz (s.a.v) ona : “ Sen geçmişte yaptığın bütün bu iyilikler sayesinde Müslüman oldun.” buyurdu.
İnşallah İslam’a ve İslam şeairine tazim gösteren ama henüz Müslüman olmayan kişilere bilhassa da Gazze yolculuğunda bulunan bireylere rabbimiz tez zamanda Hakk’ın nuruyla aydınlanmayı nasip etsin.
Ve yine rabbimiz inşallah bizlere, eşlerimize, zürriyetimize ve ümmet-i Muhammed’in cümlesine de mukaddesatına sahip çıkan, davasına sadık, samimi müminler olabilmeyi nasip eylesin. Amin.