"Sivil İhanet" üstüne...

“Sivil ihanet” ya da işkembeden atmak

 

Beladan, kötülükten, iftiradan, çamur atılmaktan ne kadar uzak durmak isteseniz de, birgün karşınıza çıkıveriyor böylesi bir şey. Üzülür, bunu hak etmediğinizi düşünürsünüz. Kimi zaman susar “kem söz sahibine aittir” dersiniz ama kimi zaman da karşınızdakine gereken yanıtı vermek zorunluluk olur.

 

Kabara Yayınevi, Haziran 2007’de bir kitap yayınlamış. Yazarı Neval Kavcar, kitabın adı “Anadolu’dan Türk Mührü Siliniyor-Sivil İhanet”. Kitabın ön kapağında, başta Soros olmak üzere yurdumuza göz dikmiş, hayırhah görünüp çeşitli oyunlar tezgâhlayan vakıf ve kuruluşların isimleri yer alıyor. Yazar kitabında, bu kuruluşların arasında saydığı Tarih Vakfı’nı ağırlıklı olarak ele almış ama Konya’ya ayırdığı bölümü okuduktan sonra kitabın ne kadar ciddiye alınabileceği konusunda büyük bir kuşkuya düştüm.

Kitabın önsözünde “Adlarına vakıf diyen, dış kaynaklarca kurdurulan ya da kontrol altına alınan bazı sivil toplum kuruluşları, “Anadolu’dan Türk Mührünü Silme” gayreti içine girmişlerdir. Her biri farklı faaliyet alanlarındaki etkinliklerle aynı noktaya vurmaktadırlar.” diyor.

 

Yazarın iddiasına göre Tarih Vakfı, yerel tarih grupları oluşturuyormuş ve şehrimizde bu oluşumun çekirdeğini SÜ İletişim Fakültesinin değerli öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Caner Arabacı ile bir zamanlar aynı üniversitenin Alman Dili ve Edebiyatında Öğretim Üyeliği yapan Prof. Dr. Ali Osman Öztürk teşkil ediyormuş, bunların fikir yapıları Konya Fikir Sanat Kültür Adamları Birliği ile uyuştuğu için birlikte hareket ediyorlarmış. Bu birlikteliği de şöyle yorumluyor yazar: “Aslında yerel tarih gruplarının tüzel bir kişiliği olmadığı için, faaliyetlerini somutlaştırmak için bir derneği paravan olarak kullanmaktadır.” Bunlar çok ağır suçlamalar. Bu suçlamalara değerli öğretim üyelerimiz, kurucularından biri olduğum Konya Fikir, Sanat, Kültür Adamları Derneğinin değerli başkanı, folklor ustamız Seyit Küçükbezirci gereken yanıtı elbette vereceklerdir. Ben kitabın payıma düşen kısmına yanıt vereceğim sadece. Burada sadece şunu belirtmekle yetineyim.

 

Bu kitap 2007’de yayınlanmış, Seyit Küçükbezirci’nin sahibi olduğu Selçukya Eğitim Kurumu kapanalı yıllar oldu. Kitaptan kısa bir bölüm aktarayım da ciddiyetinin farkına varın Konya Yerel Tarih Grubu, 15 günde bir, şimdilik geçici mekân olarak kullandıkları Selçukya Eğitim Kurumları bünyesinde (İnce Minare arkası) toplanmaktadır. YTG’nin çekirdeğini teşkil eden Ali Osman Öztürk ise yıllardır Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde öğretim üyeliği yapıyor. Kardeşim 700 sayfalık bir kitap yazmışsın insan azıcık bir araştırma yapar. Neyse.

 

“Konya Fikir, Sanat ve Kültür Adamları Derneği”nin, Çalı Kültür Sanat, Dergisi’nin ortaklaşa düzenlediği, “Doğa ve Fotoğraf” gezisinin ikincisinde Kilistra’ya gezi düzenlenir. Bu gezide kentin dışında kalan eski bir Rum yerleşim yeri olduğunu söyledikleri Sille köyüne de gittiklerini bildiriyor. Konya YTG” diyor, yazar.

 

Bir yazar işkembeden atarsa işte böyle sonuçlara varır.

Yazarın suçladığı YTG’nin çekirdek kadrosu, yani Ali O. Öztürk ve Caner Arabacı hocalar Konya bozkırını adım adım bilen insanlardır. Onun için Kilistra ile Sille köyünü birbirine karıştırmaları mümkün değil. Araştırma yapmadığın için bunu sen yapabilirsin ancak.

Çalı 1997 Şubatı’nda yayınlanmaya başladı. Bizim doğa ve fotoğraf gezilerimiz ise nerdeyse 1990’lardan bu yana her hafta olmak şartıyla bugüne kadar süregeldi. Kilistra gezisini dernekle ortak düzenlediğimizi yazıyor yazar. Ah, nerde o günler. Onca ısrarıma rağmen Seyit abiyi bile tek bir geziye götüremedim.

 

“Yerel Tarih Grupları ve dolayısıyla Tarih Vakfı mıknatıs gibi, nerede azınlık eseri varsa oraya yöneliyor” diyor, yazar.

Bu kadar körlemesine, fanatik bir yaklaşım olabilir mi?

Kilistra ve Sille birer azınlık eseri değil. Önce bunu bilmiyor yazar. Anadolu topraklarında Friglerden bu yana onlarca kavim yaşadı ve hepsi iz bıraktı. Sille’de Friglerin ve Bizans’ın izleri hala duruyor. Yazarın deyimiyle Sille köyünün adı da binlerce yıl öncesinin bir efsanesine dayanıyor. Kilistra’da ise on kilometre karelik bir alanda Bizans medeniyetinin izleri var. Kilistra’nın yeni adı Gökyurt ama ben bütün yazılarımda özellikle eski adını kullanıyorum. Yer adlarının böyle değiştirilmesine karşıyım. Binlerce yıldır buralar bu adla kayda geçmiş. Tarih araştırmacılarına sorsun yazar, bu konuda ne zorluklar çekmişler. Yazar şöyle diyor bir yerde: “Tarih Vakfı’nın derdi Türk boylarının değişen isimleri değil. Rum köyü olarak nitelendirdikleri yerlerin isimlerinin değişmesi tabii ki.” Şuna kafası basmıyor yazarın. Anadolu’ya giren Türk boylarının, yerleştikleri yerin isminin illaki Türkçe olması, diye bir dertleri olmamış. Kilistra’yı Gilistra yapıp öylece kullanmışlar. Yani böyle konularda hiçbir kompleksleri yok.

 

Kurucusu olduğum dernekle sahibi olduğum Çalı dergisinin etkinliklerini hep ortak göstermiş yazar. Keşke böyle olabilseydi. “Yerel Tarih Grupları ve Tarih Vakfı nerede bir azınlık eseri varsa oraya yönleniyor” diyor. Etkinliklerimizi bir tablo halinde vermiş. Verdiği ilk örnek bakın neresi. “Taşkent (Konya) Çetmi-Bolay Yaylalar”. Ne büyük suç. Siz Toroslardaki o azınlık eserlerine gidersiniz ha. Neval hanım kitabını yayınlamadan önce bir zahmet çıkıp gelseydi ona Taşkent’in, Bolay’ın, Çetmi’nin ve yaylaların güzelliklerini yaşatır, has Türk insanını tanımasını sağlardım.

Listede sıralanmış azınlık yerlerini sıralayayım ama gülmeyin lütfen. Binbir Kilise, Yaban Atları-Zengibar Kalesi, Taşkale, Meke Gölü-Çıralı Göl, Kilistra Antik Kenti, Yeşildağ-Beyşehir-Deliktaş-Fasıllar-Beyşehir Gölü (Konya).

 

700 sahifelik bir kitapta Konya bölümünde hiçbir doğru yoksa kâğıt israfından başka neye yarar bu kitap.

NOT: Şehrimize, sadece tarihçilerden oluşan 40-50 kişilik bir grup gelmiş, tarihi yerleri gezdirmemi istemişlerdi. Onları, Çatalhöyük’e, Sille’ye, Kilistra’ya götürdüm. Şehir merkezindeki tarihi mekânları gezdiler. Zamanları olsaydı, Zengibar Kalesine, Bolat Deresine, Binbir Kiliseye, Eşrefoğlu Camisine, Kubadabad Sarayına, Mahmuthisar Tekkesine, Karacadağ’a da götürürdüm. Şu, kadim Konya’da öyle çok azınlık eseri var ki…

Neval Kavcar, bana gönderilen kitabın ilk sayfasına bir not düşmüş. “Bir dahaki baskıda, kültür merkezi ile ilgili ek not koyacağım” diyor. Bu yetmez, bence yazar Konya’ya gelip başta Seyit abi ve Caner hocam olmak üzere kültür insanlarını, kültür dünyasını tanımalı ve o bölümü yeniden yazmalıdır. Hiç yazmasa daha akıllıca bir iş yapmış olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum