Hüseyin Altunbaş

Hüseyin Altunbaş

Reklam yapmanın da bir adabı var

Reklam yapmanın da bir adabı var


Herkes reklam yapmasın Allah aşkına. Reklam yaptığını zannediyorlar birde. Yazık! Evlere işyerlerine reklam diye el ilanları broşürleri saldırısı var şu günlerde. Bunlara çizgi altı iletişim bile denmez. Dense dense yeraltı iletişim denebilir.

 

Kim hangi zekâ pırıltısıyla hazırlıyorsa, bir de kim hangi zekâ pırıltısıyla buna onay veriyorsa…

 

Şaşılacak şey!

 

Bir de bunlar ücretsiz parasız yapılan işler de değil. Belki akla hayale gelmeyecek, küçük küçük meblağlarla ciddi paralar harcanıyor. Türkiye’de reklama ayrılan bütçe hesaplanıyor ya, aslında bu yer altı iletişim araçlarına harcanan paralar da hesaplansa bizim reklam adı altındaki harcamalarımız ciddi büyüklüğe ulaşır. Ama hepsi fasa fiso…

 

Saçmalık…

 

İpini kopartan reklam ajansı açabiliyor bu ülkede…

 

Bunu ancak piyasa sistemi ayıklayacak. Yani akıllı reklam verenler adabına göre reklam verecek. Böylece herkes ajans açamayacak. Reklam ajansı açmak bu kadar keyfe keder olamayacak.

 

Sistem kendi kurallarını koyacak sonra da buna uygun kurallar, kanunlar çıkacak.

 

Başka yolu yok.

 

Kapı önlerine, kapı altlarına, posta kutularını bırakılan bu safsatalara siz de hiç bakmayın. Atın gitsin. Sizi düşünmeyeni siz hiç düşünmeyin.

 

Yallah!

 

Dershaneler reklam yapmasın

Adabına göre çizgi altı yapılacak tamam ama bizde çizgi üstü de adabına göre yapılmıyor ki! Okullar açılınca dershaneler açıkhavada boy gösterir hale geliverdiler. Biz daha kursuz diye saldırıyorlar oraya buraya… Hakikaten oraya buraya…

 

Saldıracakları yer hedef kitle olacakken… Kime denk gelirse saldırıyorlar.

 

O ne saçma reklamcıklar öyle anlamak mümkün değil! 
 

Ne dedikleri, nereye odaklandıkları, insanların kafasında nasıl kalacakları belli değil. Renk cümbüşü, font cümbüşüyle akıllarda kalmak istiyorlar. Siz ancak bu iletişimde başka yerde kalırsınız ey dershane sahipleri.

 

Sizin reklam diye iletişim yapmanız, reklamcılığa katkı bile değil. Safsata…

 

Ahilik Haftası

Konya’nın açıkhavalarında bolca Ahilik Haftasıyla ilgili mesaj var güya…

 

Belediyenin sosyal içerikli mesaj bombardımanını gören bakıp geçmiştir. Bakıp da mesajı algılayan var mıdır? Bayram değil seyran değil enişteniz sizi niye öptü diye düşünmeyin. O mesajlar Ahilik Haftasından dolayı size ulaştırıldı.

 

Yine halkla ilişkiler kampanyalarıyla çözülmesi gereken bir iletişim meselesini reklamla çözmeye kalkmak…

 

Halkla ilişkiler başka… Reklam başka…

 

Her problemi reklam mecralarından çözmeye kalkmamak lazım.

 

Belediyenin iletişim anlayışı maalesef reklam mecrasından halkla ilişkiler yapmak.

 

Bu reklam mecrasını kirletiyor. Belediyenin mesajlarını gören reklam mecrasından uzaklaşıyor. Tavsiyem Belediyenin tez elden kendi mesajlarını billboardlarla ve hatta megalight’la vermeye son vermesi.

 

Reklam mecralarını duyurum mecrası haline getirmek yerine yaratıcı işler yapılması iletişim sektörüne katkı sağlayacaktır.

 

Çok yorucu işler bunlar, Ahilik Haftası ile ilgili yapılan bu saçma iletişimi bir araştırma ile sorun bakalım. Amaca ulaşmış mı!

 

Diltaş neyin birincisi kimin birincisi!

Açıkhavalarda bir başka övünç kaynağı iletişim var. Diltaş “Ben birinci oldum” iletişimi yapıyor. İlk bakışta çok hoş. Çok da hoşuma gitti. Kullanılan reklam görseli durağan değil, hareketli. Çok doğru.

 

Ama bu neyin birincisi, bu seçim nasıl yapılmış, kaç kişi oylamış gibi daha ödülün reşitliği söz konusu değilken bunun iletişimi markaya nasıl değer katacak?

 

Ödül veren bir dergi. Bilinirliği ve itibarı daha dolgunluğa ulaşmamış birilerinin ödül veriyor olması kimi niye etkileyecek ki! Herkes herkese ödül verebilir o zaman…

 

Diltaş mı çok tanınıyor? Ödülü veren dergi mi?

 

Bak bu bana ödül verdi diye herkes iletişime geçse kimi etkiler! Kimseyi…

 

Burada amaç etkilemekse böyle etki olmaz. Bu iş sadece dostlar alışverişte görsün iletişimi olmuş olur.

 

Diltaş’a değil dergiye yönelik bir iletişim olmuş olur.

 

Derginin verdiği bu ödüller (ödülün adı neyse) daha önce bunların iletişimini yapmış ve duyurmuş olsaydı, nispeten kurtarabilirdi.

 

Bu kadar olumsuzdan sonra…

Bu kadar olumsuz işten sonra şöyle keyifli bir reklam yaratıcılığı ile bu haftayı noktalayalım. Londra’da bir kozmetik markası açıkhava reklam panosunda canlı manken kullanarak dikkat çekmeye çalışmış. Eğlenceli ve keyifli reklam uygulamaları sayesinde markanın mesajı hedef kitleye ulaştırılmış. Markanın vücut losyonlarını bu değişik uygulamayla tanıtılmış. Böylece hem yaratıcılık hem etki anlamında güzel bir örnek gösterilmiş. Zeka ilerisi yaratıcı reklam işleri herkesi olumlu etkiliyor. Diğerleri…


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum