Onlarınki çiftçi de bizimkiler ne?..

Bir gazete haberi: İngiltere Başbakanı Tony Blair, Avrupa Birliği'nin tarım destekleme (sübvansiyon) sisteminde reform yapılmasının zorunlu olduğunu söyledi. Blair, Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada yoksul ülkelerin uluslararası ticarete adil bir şekilde katılabilmesi için AB'nin tarımsal destekleme politikalarında reforma gidilmesinin “gereklilikten de öte bir zorunluluk olduğunu” savundu. İngiltere Başbakanı AB bütçesinin yüzde 40'ının tarımsal sübvansiyonlara gitmesinin de yanlış olduğunu söyledi. İngiltere ile Fransa arasında tarım politikası konusundaki anlaşmazlık, Avrupa Birliği'nin geleceği konusunda kaygıları besleyen önemli etmenler arasında yer alıyor.

Gelişmiş bir ekonomiye rağmen İngiltere’nin tarımsal destekler konusundaki tavrı dikkate değer. Özellikle Fransa ile bitmeyen kavganın temelinde yatan da bu tarımsal destekler. Oysa biz AB’ye girmeye hazırlanırken ilk şartları tarımsal destekleri kısmaktı. Tarıma sübvansiyon uygulamayacaksınız dediler bizde kabul ettik. Gerçekten de AB’deki çiftçiler de bizimkiler ne?...

Doğrudan tarımsal desteklerin kaldırılması gündemde. Tam üyeliğe en yakın ülke olan Polonya'nın önündeki en büyük engel tarım. Avrupa Birliği doğrudan tarım desteklerini azaltmaya yönelik girişimlerde bulunurken, yeni üyelere tarımsal fonlardan destek vermemeyi gündeme getiriyor. Polonya'nın itirazı da bu noktada başlıyor. Polonyalı yetkililer "tarımsal destek yoksa üye olmayız" diyorlar.

Geçen yıl Haziran'da İspanya'nın Sevilla kentinde yapılan zirve toplantısında Avrupa Birliği geleceğe ilişkin yeni rotasını çizdi. Bu yeni rotada tarımla ilgili görüşler Türkiye açısından da büyük önem taşıyordu ama fark edenlere. AB üyesi ülkelerin ekonomi ve mali işlerden sorumlu bakanlarının katıldığı bu toplantıda "Tarımda doğrudan yardımlar konusunda uzlaşmaya varılamaması, genişleme takviminde ertelemelere neden olabilir" görüşü ortaya çıktı. Bunun en açık anlatımı, AB'ye tam üyelik için sırada bekleyen ülkelere "Sizi alırız ama tarımsal destekleri unutun” demektir. Biz AB’ye girelim de zaten destekleri unuttuk.

Dünyanın neresinde hangi ekonomiye baksanız altında tarıma gizli veya açık destekler yatmakta. Daha ucuz üretim için ülkeler ellerinden geleni yapıyor, biz hariç. Bu noktada Fransa en fazla tarımını destekleyen ülkelerden biri. Buna rağmen çiftçileri memnun edemiyor. Yollara dökülen domatesleri hatırlayacaksınız.

Dünyanın kendisine gıda yönünden yeten on ekonomisinden biri olarak anlatılan Türkiye’nin bu özelliği giderek kaybolmakta. Tütün yasası, şeker pancarı yasası derken ofis tarafından alınmayan buğday yasası gibi bir olay anlaşılan giderek buğday üretimini de vuracak. Üstelik buna bir de kurak giden havalar eklenecek olursa siz sıkıntıyı seyredin.

AB ülkelerinde nüfusun sadece yüzde 6’sı tarımla uğraşıyor. Oran Türkiye’de yüzde 35’tir. Üstelik destekleme ve teknoloji sayesinde bizden üç kat fazla ürün alıyorlar, hem de elde edilen bu geliri nüfusunun yüzde 6’sına paylaştırıyorlar. Bizde tarıma verilen destek son derece düşük. Üçyüz milyar dolar hasılası olan bir ülkede sadece 2 milyar dolar civarında. AB ülkelerinde bu rakam 80 milyar Euro’ya kadar çıkmaktadır. Kişi başına ne kadar tarımsal destek sağlanmaktadır bir de ona bakalım. Türkiye’de kişi başına düşen tarımsal destek tutarı sadece 113 dolarken, bu rakam İsviçre’de 635 dolar, Norveç’te 489 dolar, ABD’de 317 dolar ve AB ülkelerinde ise ortalama 304 dolar seviyesindedir. Rakamları mukayese ederseniz hazin tablo ortaya çıkar.

AB 40 yılı aşkın bir süredir aralıksız sürdürdüğü “Ortak tarım politikası” için bütçesinin ortalama değerlerle yüzde 60’ını harcamakta. Halen bütçesinin yarısı tarıma harcanıyor. Bu uygulamalar sonucunda AB, tarımda kendi kendine yeterli duruma geldiği gibi birçok tarım ürününde ithalatçı iken ciddi bir ihracatçı oldu. Üye ülkeler arasında tarım ürünlerinin serbest dolaşımını sağladı. AB’de üretilen tarım ürünleri dışardan gelecek ürünlere karşı büyük oranlarda desteklendi, korundu. Tarımsal üretimin önemi vurgulanır ve desteklenirken biz ne yaptık. Her zaman ki gibi uyuduk. Doğrudan destekleme adı altında dağıtılan paraların sakın Tarım için bir destek olduğunu sanmayın, tam bir kandırmaca. Gerçek üretimi yapanlar yerine tarla tapularına göre destekleme üreten yerine kiralayanın cebinde kalıyor.

Şimdi bu manzara ile kendinizi AB ile rekabet edecek sanıyorsunuz. Tabii ki hayal. Çünkü verimlilik ölçüsü olan bir üretimimiz yok. Teknoloji kullanımı hak getire. Sonuçta önce ufak işletmeler maliyetleri karşılayamayacak, sonra da verimsiz büyük işletmeler. Bunların hepsi batacak. Yeni işsizler ordusu dışında ek olarak tarımsal üretimde düşüşler başlayacak ve gelsin ithalat. AB'nin arzuladığı da bu zaten. Kendi ürünlerini satmak için yeni Pazar. Hani kivi diye bir meyve çıkmıştı da nasıl saldırarak almıştık unutmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.