Hüseyin Altunbaş

Hüseyin Altunbaş

Mustafa Sarıgül nasıl bir ürün?

Siyasi ürünleri değerlendirmemiştim şimdiye kadar. Siyasetin halkla ilişkileri diyerek zaman zaman değerlendirmeler yapmıştım. Siyasi pazarlama ve siyasi reklamcılık belki de seçim sathı mahalline girildiğinde gündeme taşınacak. Belki dikkatimizi o zaman çekecek ve yazılarımıza konu olacaktı.

Ama hafta sonu haberlerde Mustafa Sarıgül’ü Tekirdağ’da hedef kitlesiyle buluşma toplantısında görünce siyasi ürün analizi yapmanın zamanı gelmiş dedim. Bununla başlayıp sonraki haftalarda diğer aday ve partilerle devam edelim.

Türkiye’de siyasi pazarlama, siyasi iletişim ve siyasi reklamcılık belki gerektiği gibi yapılmıyor ama hemen herkesin ilgi alanında olan enteresan bir ürün. Ama maalesef sadece satış açısından, yani siyasi satış. Sadece oy verme anını kotarmak…

Pazarlama başka satış bambaşka bir iş çünkü.

Aday, lider ve parti siyasi ürünün önemli bileşenleri! Çoğu partinin ismini bilmememize rağmen adayları biliriz hatırlarız. Yani bir partinin adayı, lideri çok önemli!

Mustafa Sarıgül ambalajını değiştirerek siyaset rafına girmeye çalışan bir ürünse, siyasi pazarı analiz ederek pazarlama, iletişim ve reklam stratejilerini düzenlemeli.

Bir analiz yapalım.

Şimdi Mustafa Sarıgül pazara nüfuz etmek adına ne yapıyor?

 

Türkiye Değişim Hareketi ismiyle bir hareket içinde nüfuz etmeye çalışıyor. Yani ürünün ismi parti değil hareket.

Bu farklılık amaca hizmet eden bir farklılık mı sizce?

Bence değil?

Bayanların saç değişimleri gibi düşünün! Bayanlar saçlarını boyatırken mavi ya da kırmızıya boyatmayı düşünürler mi? Hayır!

Farklılık olmasına rağmen çok marjinal davranmak isteyenler haricinde kimse boyatmaz. Boyatan yok mu? Var! Ama marjinal! Sıra dışı! Toplumun algısı da ona göre.

Bu benzetmeyi siyasi farklılaşmaya uyarlayın.

Parti ismi yerine “Hareket” saçını maviye boyayan bir hanımefendi farklılığından başka tepki almayacaktır. Etrafınıza bakın. Musfafa Sarıgül’le ilgili konuşma yapılırken TE-DE-HE diye bir burun kıvırma, söyleyememe, aman her neyse işte öyle bir şey diyerek daha ürünün ilk adımında tökezleme…

Pazarlamama başlıyor yani. Ürünün olumlu bulaşıcı etkisini anında durdurma…

Hal böyleyken hala bunda ısrar etmek ve de hatta tabelalara bile bunu işlemek bu ince ve önemli detayı görememek, anlamamak demektir. Böyle giderse ilerisi pek parlak görünmeyecektir. Yani TDH bir parti ismi olmaz. Daha doğrusu hareket olmaz, parti olmalısınız.

Bitmedi!


 

Aday imajı (Mustafa Sarıgül imajı) rekabetçi avantaj elde edebilecek özelliklere sahipken ürünün üstünü başka bir kutuyla kapatmak (TDH ile kapatmak) ürünün olası diğer özelliklerinin de fark edilmesini engelleyecektir.

Sarıgül lansmana nasıl başladı? Hepimiz geçmişten hatırlıyoruz. Sarı üzerine odaklı bir iletişimle sarı kravatlar, sarı çiçekler, sarı güvercinlerle hatırlanmayı adayın soyadı üstünden götürmeye çalışmak kesinlikle yapılan en doğru iletişim hamleleriydi. Bu doğru iletişim hamleleri aynen devam eder ve hep aynı Sarıgül soyadını hatırlatma stratejisi tekrarlanırsa onun başka bir vaadi yok mu dedirtecek olumsuz tepkiye dönüşür, dönüşmek üzeredir.

 

Siyaset ürününde ego yüksek olmalıdır. Lider, parti doğru ve sürdürülebilir iletişim planlamasıyla doğru algıyı kitle üzerinde oluşturur ve bunu oy olarak alır.

Parti yerine güya “hareket” adını vererek ve de geride durarak başka bir ismi! vitrine koyarsanız ne olur? Belirsizlik olur!

Vitrin albeni dediğiniz yerse! Vitrine koyduğunuz almabeni! diyorsa, belirsizlik yaratıyorsa siz ne yapsanız boşa demektir! Ya da çok zordur!

 

Yani siyasi pazar, siyasi pazarlama gerektiriyor. Sadece seçim zamanı satış yapma gayretleri seçmeni ikna etmez. Uzun vadeli siyasi pazarlama ancak siyasi ürünleri hedefine taşıyabilecektir. Tony Blair’in İngiliz İşçi Partisindeki 2 yıllık bir süreyi kampanya yaparak geçirmesi sonucunda başarıya koşması bizim siyasi ürünlerimizin alacağı en iyi örnektir.Başarılar.


Siyasi ürünle başladık. Kolayda ürünle devam edelim. Beysu firmasının bir derginin arkasında gördüğüm reklamını sizlerle paylaşayım istedim. Biliyoruz ki Beysu logosunu değiştirdi. Daha fazla olmadı ama çok da yeni değil. Beysu bir reklam yapmış ki evlere şenlik. Kendileri logo değişimini unutamamışlar ki reklamda iki logoyu da kullanmışlar. Başlıkta yeni logo, ürünlerde eski logo. Yani diyorlar ki bizim logomuz değişti ama ürünlerimiz hala eski. Yani siz eski su içiyorsunuz! Size eski su veriyoruz. Öyle mi? Eski su içmek isteyen parmak kaldırsın!

 

 

 

Özsüt Sayesinde Gidip “Şuradan” Pasta Aldım!

Özsüt bir reklam yapmış. Başlığında “Konya’da tatlı yiyip tatlı konuşmaya devam ediyoruz” demiş.

Yani dolaylı olarak diyor ki, aslında biz Türkiye’de çok yerdeyiz. Konya’da da şubelerimiz var. Yani biz güçlü bir firmayız. Tek şubeli bir firma değiliz. “Devam ediyoruz” derken de herhalde kapanmadık demek istiyor!

Bunu derken bir pasta dilimi göstererek çalıştığı alanların pasta börek olduğunu söylüyor. Alt tarafa 3 yuvarlak koymuş, 3 yuvarlakla 3 şubemiz var diyor herhalde!!! Epey dolaylı diyor bunu. Bunu sizin anladığınızı zannetmiyorum.

Bunları derken kısık sesle söylüyor ki logosunu köşeye sıkıştırıyor. Küçücük, minicik…

Tek doğrusu reklamın renk kokusu markanın rengi ile donanmış. Ama bundan müşterinin haberi var mı onu bilmiyoruz.

Yani müşteri bu rengi görünce markaya doğru koşacak mı? 3 şubeyle, bu kadar frekansla koşuyorsa bravo.

Kesinlikle yine reklamdaki pazarlama eksikliği bu reklama da sirayet etmiş. Reklam pazarlama desteği almazsa öksüz kalır öyle değil mi? Her yazımızda vurguluyoruz.

Başlıkta olduğu gibi, bu reklam sizi tahrik etse, o pastayı reklamı yapılan marka yerine, “oradan, buradan, şuradan” yani herhangi yerden alabilme ihtimaliniz nedir?

Yüzde 99’dur. Eeee reklam…

 

Bugün enteresan reklamlarla devam ediyoruz. Hem kendi markasına, hem müşterisine hem de reklamcılığa hakaret bir işle devam ediyoruz.



Sinema severlere hakaret!

Bu reklam aslında sinemaya gidenlere açıktan hakaret ediyor. Siz sinema severler üç boyutlunun ne demek olduğunu bilmiyorsunuz, nasıl yazıldığını bilmiyorsunuz ve 3 boyutlunun hangi organa ihtiyaç duyduğunu bilmiyorsunuz ki, reklamda 3D ve gözlükle bu anlatılıyor, tekrarlanıyor, gösteriliyor.

Reklamda hedef kitle analizi neden yapılır?

Böyle hedef kitlenize hakaret etmemek için yapılır. Sanki bu reklam çocuklara yapılıyor diyeceğim çocuklar bile alınacak şimdi. Gerçekten artık günümüzde 3 Boyutluyuz demek için reklamda gözlük kullanmak, “3D ve 3 BOYUTLU” diyerek üstüne iki kez tekrarlamak müşteriye kör göze parmak hakaret değil de nedir!

Kırmızı zeminde, kırmızı Site ismini yazmak da ayrıca ne bilgisizliği sizce, size bırakıyorum. Sinemada film şeridi kullanılıyor diye yine zekayı zeminden alan yaklaşımı yine size bırakıyorum. Avşar Sinemaları ismini niye yukarıya yazarsın ki! Senin müşterilerini sinemaya çekeceğin faydanı yukarıya yazman gerekmez miydi? Bir de emirle bitiriyor. SEYRET. Oldu! Emredersiniz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum