Kültürümüzle İlgilenemedik…

Son zamanlarda sık sık duyduğumuz serzenişlerden biri büyük bir kültüre sahip olmamıza rağmen kültürel bir sıçramayı yapamadığımız, kültürümüzün gelişmesine dair atılımları gerçekleştiremediğimiz oldu…

Gerçekten etrafımıza baktığımızda bu tespitin çok doğru olduğunu görüyoruz.. Modernleşme ve gelenek arasındaki köprünün sağlıklı kurulmadığına şahit oluyoruz..,

Kültür insanın ‘gelişmesini’ ve kendi ‘dünya görüşüne dair bir zihniyeti’ oluşturur; insanın dünyası da bu iki esas üzerinde yükselir. İktisadî zihniyeti köşe dönmecilikten ibaret sayan bir düşünce tarzı bu coğrafyanın kültürünü anlamamış ve almamış demektir.

Üretmeyen, her zaman en kolayını tercih eden; üretimin riskine, zahmetine katlanmayı akıl dışı sayan bir zihniyetin bizim düşünce dünyamızı da  anlamadığı apaçık ortadadır.

Kültürümüz hem zaman itibarıyla çok eskilere dayanır, hem de coğrafya olarak çok yaygındır. Eski olması, birbirine eklenen tecrübeleri gösterir ki onun sağlamlığına delalet eder. Bu haslete sahip olmasaydı, ona karşı açılan bunca mücadeleye rağmen ayakta kalması mümkün olmazdı.

 Maalesef çok büyük zenginliklere sahip olan ve bugünümüze ışık tutması gereken kültürümüzle yeterince ilgilenmedik. Bu da toplumun kültürüne yeterince sahip çıkmamasına  sebebiyet vermiş, milletimiz zamanla kendi kültürü konusunda  tepkisiz, heyecansız hale gelmiştir. Bu nedenle toplumun kendi kültürünü keşfetmesi ve geliştirmesi bizim asli meselemiz olmalıdır.

Yüzyılımızda  en önemli değişim, şüphesiz ki teknolojide yaşanıyor. Teknolojinin inanılmaz hızı toplumların yaşamlarındaki değişimlerin  yönünü de belirliyor.

Değişimin yönü teknolojiyi üreten milletlerin, ürettikleri teknolojiyle birlikte bu teknolojinin oluşturduğu kültürün de ihracı şeklinde olmaktadır.

Bugün ‘süper devlet’ olarak kendini tüm dünyaya kabul ettiren devletlerin bu teknolojiyi  başka ülkelere ‘satarken’ sadece teknolojiyi değil, kendi kültürlerini de ‘pazarladığını’ görmek gerekir. 

Artık her millet kendi kültürünü sadece korumak değil, aynı zamanda bu teknolojik değişimle birlikte yeniden üretmek zorundadır.

Medeniyetler arenasında  varlığımızı devam ettirmenin tek yolu, kültür taşıyıcıları olarak adlandırabileceğimiz, toplumların eğitim sisteminden tutun da folklorüne; sosyal ilişkileri düzenleyen örf ve adetlerine, hukuk  sistemine kadar, bütün bu unsurları yeniden gözden geçirme bilincine sahip olmamızdan geçiyor.

Bu gözden geçirme, menfi eleştiri şeklinde anlaşılmamalı, bilakis günümüz gelişmelerine  ışık tutacak ve kültürümüzü yarınlara daha güçlü bir şekilde taşımamıza yol açacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar