Kahrolsun hurafeler ama... (1)

Hurafe kelime manası itibariyle lügatimizde “Dine sonradan girmiş yanlış inanç.”1 anlamına gelmektedir.Geniş manada ise, bir öğretiye, bir düşünce sistemine, bir inanca veya inanç sistemine sonradan girmiş kaynağı bilimsellikten uzak söylentiler de dense yanlış olmaz kanaatindeyiz. İnhiraf  ise hurafeyi meydana getiren bireysel ya da kitlesel fiil ya da fiillerdir ki biz bu ifadeyi yine kelimenin lügatimizde yer alan tanımına istinaden kullanıyoruz. Evet hurafe: “Sapma, başka bir tarafa meyletme.”2 tarifiyle sözlüğümüzde yer almıştır.

Avrupa’da aydınlanma çağında hurafelere ve inhiraflara karşı alınan tavır –sadece dar alanda alınan bir tavır olarak algılansa da- İslam Dininin zuhurundan beri belki Avrupa’dan daha hassas bir biçimde alınmıştır. Lakin bizde batılılaşma hareketlerinin inhiraf noktası olarak görebileceğimiz; eski olan daha doğrusu özüne inilememiş bu sebeple de tevili yapılamamış geçmişe ait her meseleyi, her düşünceyi hurafe kabul etmek alışkanlığıdır ki siz buna bir ölçüde çağımızın kronik aydın hastalığı da diyebilirsiniz. En basit örneği dünyanın balığın ve öküzün üzerinde durduğunun ifade edildiği Hadis-i Şerife olan tavır ise bunun belgesel örneğini taşıyan son dönem eserlerinden biri de “Seyahatname”dir.

Evet yukarıda da arz ettiğim gibi bahsi geçen hastalığın kadrine uğrayan son dönem eselerimizden biri de Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”sidir. Genellikle hazretin Erzurum soğuğunu ifade sadedinde kullandığı kedi örneği sık sık nazara verilmiş eserin güvenilirliği üzerinde peşin hükümlere delil olarak gösterilmiştir. Ancak geçtiğimiz hafta Türkiye’nin büyük gazetelerinden birinde Hilmi Yavuz üstadımız konuyla alakalı bir yazı kaleme aldılar. Yazıda bir sempozyumda konu ile ilgili ilginç tespitlerin ortaya konduğu bir tartışmadan bahsediliyor:

“Koordinatörlüğünü Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Nuran Tezcan'ın yaptığı sempozyumda, başta Evliya Çelebi üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Prof.Dr. Robert Dankoff ve Prof.Dr. Pierre MacKay olmak üzere Türk ve yabancı Türkologlar katıldı. Prof. Dankoff'u özellikle zikretmem boşuna değil: YKY'nin 10 cilt olarak yayımladığı 'Seyahatname', Prof. Dankoff'un katkıları olmasa, her halde basılabilme imkânını bulamazdı. Dankoff'un yanı sıra Dr. Yücel Dağlı'nın ve Seyit Ali Kahraman'ın çabalarını da unutmamak gerekiyor elbet. Nihayet elimizde dört başı bayındır bir 'Seyahatname' var...

Sempozyumda, Çelebi ile ilgili birçok konu tartışıldı, ama Alphan Akgül'ün bildirisi dışında, 'Seyahatname'deki olağandışılıklar üzerinde durulmadı. Akgül'ün meseleye, Sartre'ın 'fantastik' tanımından yolaçıkarak getirdiği açıklamaya katılmakla birlikte, 'Seyahatname'deki olağandışılıklara ilişkin alternatif, dolayısıyla farklı bir okuma yapmak istiyorum.”3

Yavuz, buradaki tartışmada dikkati bir ilmi eserde bilimle hurafenin birbirinden kesin çizgilerle ayrıldığı döneme getiriyor ki yazıda yer alan ilgili yeri ve konuyu bir sonraki yazımızda işlemeye devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum