Kasım Çakır
KADIN KRİZE GİRİNCE YALAN SÖYLER YUVA YIKAR MI?
Konya’da yaşanan binlerce olaydan birisiydi. Bir aile dostumuzun gelini baba evine gitmiş ve dönmemiş.
Genç kadın (gelin) eşinden ve babası damattan 15 gün babasının evinde kalmak için izin istemişler. Damatta eşini ve küçük çocuğunu aracıyla götürüp baba evine bırakmış. Aylar geçmiş ve kadın evine dönmemiş. Damat, damadın annesi, babası kadını getirmek için girişimde bulunduklarında tepki görmüş ve azarlanmışlar. Damadın babası kızın babasına dünür olarak telefon açtığında kızın babası açmış ağzını, yummuş gözünü. Damada ağza alınmayacak küfürler etmiş. Damadın babası da oğluna yapılan küfürlere dayanamayıp oda aynısını ona söylemiş.
Dost dediğin dostun zor gününde yanında olur. Üzüntüler paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça artar. Bizde ailecek bu dostlarımızın üzüntüsünün paylaşmak için oturmaya gittik. Üzüntümüzü kendilerine ilettik, neden bunlar olduğunu damat, babası ve annesinden dinledik.
Damat bey, ’Kasım abi bir yıl öncesine kadar önemli bir kavgamız, tartışmamız olmadı. Hanımım kaynana yanında oturmuyor, evlerimiz ayrı ve yakındır. Evimi, hanımımı, çocuğumu maddi ve manevi yönden hiç ihmal etmedim. Son bir yıl içerisinde benim annem önemli bir hastalık geçirdi. Bu nedenle 3-4 ay annemi evinde ziyaret ettim, sonra evime geçtim. Onlar benim annem, babam, kardeşlerim. Onlarla bir evlat, kardeş olarak hiç mi görüşmeyeceğiz. Yine son bir yıl içerisinde Konya dışında üç ay ara ile üç yakınımız vefat ettiler. Ben, babam, annem cenazelere gittik, üç gün kalıp geldik. İşte son bir yıl içerisinde bu nedenle babam, annem, kardeşlerimle daha çok görüştük. Bu bir yıl benim kendi evimde de sorunlar, tartışmalar yaşanmaya başladı. Eşimin suratı asık, sorduklarıma tersleyerek cevap verip, tenkit ederek, eleştirmeye, azarlamaya, saygısızlık yapmaya, kırıcı sözler etmeye başladı. Ben sabır ettim, kendisine bana yaptıkları gibi davranmadım.’
-‘Kasım abi! Kısacası benim hanımım son bir yıl içerisinde kıskançlık, çekememezlik krizine girmiş ve çıkamadı. Bunu belli etmedi, gizli, kapalı yürüttü ve bizler anlayamadık. Kendi psikolojik durumunu gören ailesine ‘ben kıskançlık krizine girdim!’ demedi de, ailesine beni suçlayarak, yalan söyleyerek, iftira edip ailesini benden nefret ettirdi, kinlenmelerine neden oldu. Bir yıl içerisinde kendi kurmuş olduğu senaryoyu yalan söyleyerek yönetti. Nihayet bu yuvayı bu hale getirdi. Tek nedeni hasetlik, kıskançlık, çekememezlikti.’
Bu aile dostumuzun başına gelenleri dinledikten sonra oturduğum semtte bir teyzenin anlattıkları aklıma geldi. Olaylar, tarih tekerrürden ibarettir. Bundan 3-5 yıl önce yaşlı bir teyze işyerimizin önündeki masada oturmuş, masada ilaç poşeti, yanında da üç çocuk vardı.
-Ben teyzeye; ‘geçmiş olsun, bunları doktora sen mi götürdün, anneleri bugün yok mu?’
-‘Aman sorma Kasımım annesi bunları benim başıma attı, babasının evine çekti gitti.’
-‘Teyze neden, niye çekti gitti anlat bir bakalım!’
-‘Kasım oğlum, oğlum ve ailesi, ben aynı binada oturmaktayız. 3-4 ay virüs nedeniyle hasta yattım. Yanımda bir Allah, birde oğlum vardı. Oğlum her gün ilaçlarımı verdi, eksiklerimi, alışverişimi yaptı getirdi, götürdü, bende parasını oğluma verdim. Olacak ya, ölümün ne zaman geleceği belli olmaz. Ilgında 4 ay içerisinde üç akrabamız vefat etti. Bu oğlum, ben, kardeşi aracına bindik cenazeye gittik. Cenaze yakınınız, el gibi aynı gün gelinmez, görevimizi yaptık üç gün sonra çıktık geldik.’
-Bir hafta önce oğlum sabah kapımı çaldı üç çocuğu ile bana geldiler. Ben şaşırdım, korktum, ‘gelinime bir şey mi oldu?’ dedim. Oğlum, ‘yok yok anne içeri gireyim de anlatayım’ dedi.
-Oğlum anlattı, ‘Anne bir yıldır huzurumuz yok. Üzülürsün diye ben sana söyleyemedim. Benim hanım kıskançlık krizine girdi, çıkamadı. Bir yıldır beni azarlar, tersler, tenkit eder, saygısızlık yapıyor ve kötü sözler söylüyor. Senin hastalığınla ilgilendiğim, seninle cenazelere gidip geldiğimden beri böyle. Altı aydır sırtını dönerek yatmaktadır. İkinci altı ayda da yatağımı terk etti ve diğer odada yattı. Krizden çıkamadı, bugünde evimizi terk etti ve baba evine çekti gitti.’
-‘Kasımım inan ki ben ve çocuklarım gelinime bir şey demedik. Biz onu kendi kızımız, çocuklarım onu kendi kardeşleri gibi gördü. Bir döğüşümüz, kavgamız, nizahımız olmadı. Ama ne bilelim oğlumuzun benimle ilgilenmesi, kardeşleriyle arasının iyi olması, oturup kalkmalarından gelin rahatsız olmuş ve kendi kendisine kıskançlık krizine girmiş.’
-‘Bir iki sefer getirmeye gitti oğlum ve diğer akrabalar. Ne demiş biliyor musun, ’ben o kadınla aynı binada yapamayız, oturmam. Ya o satıp gidecek ya biz satıp başka mahalleye gideceğiz!’ demiş.
-Ne yapayım Kasımım ‘geçim ölüyün körü’ derler. Yarın yuvası yıkılır da bana iftira eder, ‘benim yuvamı kaynanam yıktı’ der. Kıskancın sözlerinden ve iftirasından korkulur. Böylelerinin aklı başından çıkar, merhametleri olmaz, ne dediğini bilmezler. Ben oturduğum evi satıp Karatay’a diğer oğlumun yakınına taşınacağım. Onun hanımı iyi insan evladı, o bana bakar belki.’ Dedi.
Toplumumuzda şu yaşananlara bakınız. Aile içi kavgaların, çatışmaların en az yarısının nedeni hasetlik, kıskançlık çekememezliktir. Kıskançlık krizi ile başlar olaylar, tartışmalar yapıyı bam başka mecralara taşır ve başlangıcı unutulur, söylenmez.
Toplumumuzda bayanların bazıları çok kıskanç ve bunu hep yapıyorlar. Kıskançlık krizine giren bazı bayanlar kendisini haklı göstermek için, yalan söyleyerek, damat ve tarafına iftira ederek kendi anasını, babasını, kardeşlerini kandırıyorlar. Bu toplumda binlerce yuva hiç yere bazı kadınlar yüzünden yıkıldı gittiler. Olan herkese oluyor, çocukta var ise bu yaralar ömür boyu kapanmıyor. Bayanların çoğu kendi baba evinde olanlara eşinden, eşi tarafından daha fazla değer veriyor, daha fazla seviyorlar.
Kız anne ve babaları kızlarının sözlerine çok bakıyorlar, inanıyorlar. Kız anne ve babaları bu hatayı çok yapıyorlar. Kız anne babaları, torunların dede ve neneleri, bu konuda çok uyanık olunuz. Sadece kızlarınızı, torunlarınız dinlemeyiniz! Karşı tarafı, damatlarınızı, dünürlerinizi iki defa dinleyiniz. Devlet mahkemelerine gitmeden önce saygılı bir şekilde aile mahkemeleri kurunuz. Bu mahkemelerde haklıyı haksızı, suçluyu, suçsuzu ortaya çıkarınız.
Bir insan hasetlik, kıskançlık, çekememezlik yapıyorsa nedeni İMAN zayıflığıdır. Kıskançlık krizine girenin aklı başından çıkar, ne söylediğini bilmez, ağzından çıkanı kulakları duymaz. Onlarda vicdan, merhamet olmaz. Krizden çıkmak için karşı tarafa her türlü zararı verir. Kardeşine karşı Hasetlik, Kıskançlık krizine giren insan kardeşine de acımaz. Kardeşleri Hz Yusuf’u krize girdikleri için kuyuya atmışlardı. Kıskançlık böyle bir hastalıktır.
"Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanları kıskanıyorlar mı?" (Nisâ sûresi, 54)
"Haset etmekten sakının. Zira, ateşin odunu (veya otları) yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir." (Ebû Dâvûd, Edeb 44. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 22)
“Bir kulun kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.” (Nesâî, Cihâd, 8)