Hastane mi, sağlık ocağı mı?

Cumartesi günü devlet hastanesinde doktor eksiklikleriyle ilgili yazıma çok sayıda olumlu tepki aldığımı belirtmek istiyorum.

Özellikle gerek yüz yüze gerekse cep telefonun vasıtası ile görüştüğümüz insanlarımızın ortak noktası tabii ki sahipsizlikti.

Her kesimden insan çok güzel konulara değindi.

Mesela bir vatandaşımız dedi ki;

“Kardeşim 2 minibüs diyaliz hastası Konya ve Ereğli’ye gidiyor. Hastanede diyaliz ünitesi açılamaz mı?”

Bir başka vatandaş da

“Ortopedi malzemeleri atıl halde bekliyor. Yazık değil mi devletin malına. Ortopedi doktoru gelse kötü mü olur?”

Şunu iyi biliyorum ki, bize iletilenleri yazacak olursak sayfalar yetmeyecek.

48 yataklı hastanenin şu anki profilini eğer çizecek olursak bununla birlikte çok sayıda insanın da karizması çizilecektir.

Kadın Doğum, Dahiliye, KBB gibi önemli branşlarda doktor mevcut değil. Adı hastane ama doktor eksikliği nedeni ile ancak pansuman ve iğne yapılabiliyor.

Hastane sadece bölge halkına hizmet vermekle kalmıyor. Çok önemli bir yol güzergâhında bulunması nedeni ile meydana gelebilecek kazalarda da ilk müdahaleyi yapacak konumdadır.

Şu anki pozisyonu ile bunu yapabilecek durumda olmadığımız bir gerçek.

Bu kadar eksikliğine rağmen iktidar partisi AK Parti bana göre sağlık konusunda gerekli çalışmaları yapamamış ve sınıfta kalmıştır.

Karapınar insanı dikiş atılması için Konya ve Ereğli’ye gitmek değil, insan gibi kendi hastanesinde tedavi olmak istemektedir.

Hastanenin şu anki konumu büyük bir sağlık ocağından farksızdır. Bu görüntü tarihi ve doğal güzellikleri olan bir ilçeye yakışmamaktadır.

ÇİFTÇİ DE ESNAF DA ZOR DURUMDA

Hasat dönemi olmasına rağmen geçmiş yıllarda yaşanan hareketliği görmek mümkün değil.

Kuraklık sadece çiftçiyi değil esnafları da derinden yaraladı.

Çiftçi, elektrik borcunu, gübre ve diğer giderlerini ödeyemez hale düştü.

“Harmana satış” yapan esnaflar ise çiftçiler kadar zor durumda.

Ürün elde edemeyen çiftçi esnafa olan borcunu ödeyecek durumda değil.

Yapılacak şey harmana satış işi bırakılmalı.

Bundan hem esnaf hem çiftçi hem de dostluk zarar görüyor.

Birkaç gün önce buğday pazarı esnafını ziyaret ettim.

Çoğunluğu kapı önünde oturuyordu.

Sebebi ise kuraklık nedeni ile yeterli ürünün elde edilememesiydi.

Allah hakkımızda hayırlısını versin demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

ÇEVREYE SAYGI!

Çevre konusunda yazmaya devam edeceğim böyle giderse.

Birkaç gün önce yurt dışından yabancı turistler ile gezdik.

Meke gönle gelinceye kadar her şey normaldi.

İşte ne olduysa Meke gölüne gelince oldu.

Gölün son durumu görmek için hakim bir bölgeye geldiğimizde utanç verici manzara ile karşılaştık.

Her yer içki şişesi ile dolu idi.

Yanımda bulunan arkadaşlar ile birlikte şişeri otlar arasına saklamaya çalışsak da bunu başaramadık.

Polonyalı turistler “pislikleri” görünce çok şaşırdılar.

Biz ise utandık.

Göl çevresini meyhaneye çevirenleri sadece insanlara saygıya davet ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum