Elmalarla armutları toplamak

Büyükşehir Belediyesi, KONMEK adıyla önceki yönetimden birkaç branşla devralmıştı kurumu. Eski belediyeci olarak bu tarafta gelişen bir tartışmaya birkaç kelamla katılmak istedim.

İsim değişikliğinden sonra 4 yıl içinde yeni branşlarla 20 binden fazla mezun vermiş. Ne internet sitesine baktım, ne de yetkili birine sordum. Ancak biraz ilgili olan, ya da bu kurslara yakın çevresinden gelip giden biri, mevcut binaların yetersizliğine ve imkansızlıklara rağmen yapılan çalışmanın büyüklüğünü görmekte zorlanmaz.

 

Bugün 100’den fazla branşta aksayan yönlerine rağmen eğitim faaliyeti verebilen ve 4 yıl gibi kısa sürede marka olmayı başarabilen kurumun, Saraybosna’da açtığı bir şubenin sertifika töreninden başlayan bir tartışmanın vardığı noktada o kadar çok tashih edilecek şey var ki düzeltecek gücü ve mesaiyi ne belediye bulabilir ne de tartışmaya katılacak başka biri…

Burada tartışmaya katılan olarak belediyeyi savunmak benim işim değil, ancak ‘günü kurtarma’ adına yapılan işte yapılanın çamur atmak’ ya da ‘elmalarla armutları toplamak’ olduğunu görünce bir kaç kelam etmek de bana düştü.

 

Konya’nın marka şehir olması gayretiyle yapılan çalışmaların büyüğü küçüğü olmaz. KOMEK de belediyenin marka şehir çalışmalarında vitrinde olan bir markası. 100’den fazla branşta faaliyet göstermesini bırakın bir kenara, geçmişte kursiyer bulunmayacağı düşünülen bir çok branşta bugün sınıflar oluşturulması, bence bu markanın kısa zamanda aldığı yolu gösterir…

 

Bugün meslek edindirme alanında belediyeler arasında İSMEK’ten sonra adından söz ettiren kurum KOMEK’tir… Bir taraftan, meslek edindirme kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı ile anlaşmalı hale getirilmesi ve kursiyerlere kişisel yetenekleriyle kendilerini geliştirebilecek ortam sağlanması, öbür taraftan açılan ve yakında açılacak yurt dışı şubeleriyle Konya’nın dışarıdaki gören gözü, konuşan dili olması; Konya’nın ve dolayısıyla Türkiye’nin tanıtımına üst düzey katkılarda bulunması bakımından, üzerinde durulması, güçlendirilmesi ve destek verilmesi gereken bir organizasyon olsa gerek.

 

Maalesef kurumlarla ilgili yazılabilecek en kolay köşe yazıları belediye konulu yazılardır. Vilayete bağlı devlet kurumlarındaki hantal bürokrasi sıkıntı verir, buralardan sağlıklı ve hızlı bilgi akışı zordur. Yeterli olmasa da beğenmesek de siyasi yapısı ve her zaman bir seçim süreci yaşaması bakımından belediyeler, bahsi geçen kurumlara göre daha şeffaf olurlar. Halkla ilişkileri daha dinamiktir. Biraz zorlamayla biraz reklam tanıtım maksadıyla ulaşamayacağınız bilgi, belge yoktur… Bazen bilginin kaynağına ulaşmadan salladığımızda, kendi kurduğumuz tuzağa düşeriz de elaleme rezil olduğumuz olur. Bir siyaset büyüğümüzün ‘Dün dündür bugün bugündür’ mirası, ne yazık ki, gazetecilik mesleğinin de fırsat buldukça sığındığı bir alan olmuştur. 

 

Kaldı ki internet sitesinden kopyalanmış, resmî ama eskimiş metinle günü kurtarmak, okurla bunu paylaşmak iş değildir. Bazen bizi gazlayan bir okurun gazıyla kendimizden geçip, çıkmaz bir sokakta duvara toslarız da o zaman kendimize geliriz. Hoş bazen onu da fark etmediğimiz olur.

 

Belediyenin açtığı gazetecilik branşına getirilen eleştirilerde de elmalarla armutları toplama yanlışlığına düşülmektedir. Konuyu örnekleyecek olursak Konya halkının Türkiye’de dindar ve geleneklerine daha bağlı insanlardan oluştuğuna ilişkin genel yargılar vardır. Yaşam boyunca bir Konyalı ile karşılaşan İzmirli bir sosyete ya da Ankaralı bir sosyal demokratın zihninde bütün Konyalılar dindar ve daha soğuk bir yaklaşımla ‘tutucu’dur. Kategorize etme eğiliminde olan insan zihninin, toplumsal söylemlerin bileşimini gözardı ederek kendi deneyimlerini gözlemlerini, kategorilere yerleştirmeden genel yargılarda bulunması, 2 çürük elmayla 3 sağlam armudu toplayıp, “5 elma gördüm hepsi çürük” demeye benzer…

 

Nasıl bir şehrin vatandaşları, mesleğin mensupları, bir ilçenin sakinleri, bir takımın taraftarları aynı özelliklere sahip insanlar olamazlarsa, kalıp yargılarımızı önyargılara dönüştürdüğümüzde de yukarıda saydığımız gruplara karşı olumsuz bir tutum takınmaya başlarız. Türkiye’de bir dönem yaşanan ve zaman zaman körüklenen etnik çatışma ve mezhep kavgaları bu tür sakat fikir egzersizlerinden doğmaktadır… Bu sürecin sonucu olarak tüm Konyalıları yobaz, tüm Rus hatunlarını fahişe olarak değerlendiren bir sakatlık kaçınılmaz olur. Siyaset Akademisi’ni Cacık, KOMEK kursiyerlerini paranoyak görmek böyle sakat bir anlayışın sonucudur…Bugün yaşadığımız şehrin, ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu duruma bakılırsa önyargıdan kimsenin yarar görmeyeceği açıktır.

Küllî olmayan yargıların kesinlik ifade etmeyeceğini, kesinlik ifade etmeyen bilgilerin ilim vasfı taşımadığını ve ilim vasfı taşımayan bilginin zandan öteye geçmeyeceğini öğrenmek gerekir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum