M. Faik Özdengül

M. Faik Özdengül

Deveyi terk et! - 2

Başını kaldırmaya başladığını görmüştüm. Biraz kaldırıp kulak kabartıyor. Sonra yeniden içine gömülüyordu. Söylenenler ulaşmaya başlamıştı. Hancı da görmüştü. Bize anlatır gibi yapması ona yardımdı. O da katman katmandı. Derken yüzünü çevirdi yavaşça. Gözü yaşlıydı. Gönlü nasıldı kim bilir. Davet ettik yanımıza. İtaat etti. İhtiyacı belliydi. Hem sırtına hem gönlüne dokunacak bir el, bir ses. Ney gibi ayrılığı anlatan bir yoldaş. Hancı anlıyorum seni dedi ve acıyı anlattı. Anlaşıldığına inandı. Sonra da içerisi aydınlanmaya başlayınca nasihat da kattı sözlerine. Düşünce dünyasında boşalan yerleri yenisiyle doldurdu.

Ayrılık yüzünden bu topraklar bile çoraklaşır… sular bile sararır, kokar, bulanır!

Adamın canına can katan rüzgâr, ufunetli bir hale gelir, veba kesilir… ateş kül haline gelir, savrulur!

Cennet gibi olan bağlar, bahçeler sararır solar, yapraklar kurur, dökülür… bir hastalık yurdu olur!

Her şeyi anlayan akıl bile olsa dostların ayrılığıyla yayı kırılmış okçuya döner.

Cehennem bile ayrılık yüzünden, gençlik çağına hasret çeken ihtiyarın titrediği gibi titrer, yandığı gibi yanar kavrulur.

Kıvılcım gibi insanı yakan, mahveden ayrılığı kıyamete kadar anlatsam yine yüz binde birini olsun anlatamam.

O halde onun yakıcılığını anlatmaya kalkışma sus, ya rabbi, beni sen kurtar, sen kurtar de ancak.

Dünyada neyin visaliyle neşelenirsen o vuslat zamanında ondan ayrıldığını bir düşün hele!

Senin neşelendiğin şeyle çok kişiler neşelendi… fakat sonunda sahibine vefa etmedi, yel gibi geçti gitti!

Gönül, sana da vefa etmez,seni de terk edip gider. O senden vazgeçmeden sen ondan vazgeçmeye çalış.(Mesnevi, 3/ 3690-3699)

Artık sabrın boğazını sık ta aşkın kutlu olsun dedi. Yanındaki Hancı’dan daha önce duyduğunu anlatmaya koyuldu: insanda iki hal vardır ancak; ya ister, ya istemez. Şimdilik hep istememek, insanlık huyu değildir. Kendisinden tümden boşalmış, varlığı hiç kalmamış kişinin halidir bu. Varlığı kalmış olsaydı onda, o insanlık huyu da kalırdı; yâni isterdi. Ulu Tanrı onu olgunlaştırmak istedi mi? Bundan sonra onda öylesine bir hal belirir ki oraya artık ikilik, ayrılık sığmaz, tümden ulaşmak belirir, birlik meydana gelir. Hancı devam eti bu kez: Fakat içine bir istek gelmesin, bir düşünceye kapılmasın; bu, adamın elinde değildir. Isteği, düşünceyi Tanrı cezbesinden başka bir şey gideremez insandan. “De ki: Gerçek geldi, aslı olmayan gitti.”( Fihi Ma-Fih. 30. bölüm)

Deveyi terk et. Dedi ardından ve Gülümsedi. Yanındaki de gülümsedi. Deve de nereden çıktı? Deyince kapının yanında deminden beri hırkasını yamamaya çalışan ihtiyar. Bu kez sohbet Mecnun’un kıssasına vardı dayandı.

Devemin dileği geride, benim dileğim ilerde;

Dilekte onunla benim aramda ayrılık var.

Mecnun, Leylâ’nın bulunduğu yere giderken aklı başında olunca deveyi o tarafa sürerdi. Fakat bir soluk da Leylâ’ya daldı mı kendisini de unuturdu, deveyi de. Devenin de köyde bir köşesi vardı. Fırsat buldu mu geri döner, köye giderdi. Mecnun kendine geldi mi bir de bakar, görürdü ki iki günlük yolu gerisin-geriye dönmüş-gitmiş Böylece üç ay yollarda kaldı da bu deve, başıma belâ oldu diye bağırıp deveden yere atladı, yaya olarak yürümeye koyuldu.

Deveyi terk et dedi yine ardından. Dinleyenlerin iştiyakı gözlerinde görününce  daha da konuştu:

Birisi, bir dostunun kapısına gelip kapıyı çaldı. Dostu “Kapıyı çalan kim?” deyince.

“Benim” diye cevap verdi. Dostu “Git, şimdi zamanı değil. Böyle bir sofra, ham kişinin makamı olamaz.

Hamı, ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir, nifaktan ne kurtarabilir? “ dedi .

Adamcağız gitti, tam bir yıl dostunun ayrılığıyla yanıp yakıldı.

Yanıp pişerek tekrar döndü, geldi. Dostunun evinin etrafında dolaşmaya başladı.

Kapıya varıp ağzından edepten dışarı bir söz çıkmasın diye yüzlerce korku ile edepli edepli halkayı çaldı.

Sevgilisi “Kim o?” deyince “Gönlümü alan sevgili sensin” diye cevap verdi.

Sevgili “ Mademki bensin, ey ben, gel içeri gir! Ev dar, iki kişi sığmıyor dedi.

İğneye geçirilecek iplik iki ayrı iplik olursa geçmez. Mademki birsin, bu iğneden geç!

İpliğin iğne ile münasebeti vardır, geçer. Fakat deve, iğne yordamından geçmez ki.

Devenin vücudu riyazat ve ibadet maksadından başka bir şeyle incelir mi?

Bu işe Tanrı eli kudreti gerektir. Çünkü Tanrı, her hayali, bir iradesiyle var eder.

Her olmayacak şey, onun eliyle mümkün olur; her serkeş onun kokusuyla sakinleşir.(Mesnevi.1/3056-3068)

Yamadım dedi ihtiyar. Nihayet yamadım. İddiaya girmişler meğerse. İğneyi iplikten geçirdim. Sevinçle gülüyordu. Adam önüne konanlardan, yavaşça yemeğe başladığında.

www.pozitifdegisim.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.