M. Faik Özdengül

M. Faik Özdengül

Çekingen Kişilik

Kişilik bozukluklarından söz etmeye başlamıştım geçen hafta.

Kişilik örgütlenmesini kısaca nesnelerle ilişki kurma biçimi olarak belirtmiştim. Çocuğun sehpayla, televizyonla, oyuncağıyla, diğer arkadaşlarıyla veya yemek tabağıyla yani kendisi dışındakilerle ilişki kurma biçimi. Bunu da büyüklerinden öğreniyor elbette. Onları modelliyor. Baba anneyle nasıl ilişki kuruyor? Anne ya da baba eşyayla nasıl ilişki içinde? Tekmeliyor mu? Korkarak mı yaklaşıyor? Kapıyı açmadan önce dua mı okuyor? Elindeki kalemi ısırıyor mu? Misafirlere nasıl davranıyor ve ev ahalisine nasıl? Bütün bu davranışlar modelleniyor ve diğeriyle bir ilişki biçimi oluşturuluyor ve biz de buna kişilik diyoruz. Oluşturduğumuz bu ilişki kurma biçimiyle yani kişiliğimizle sosyal ortamlara giriyoruz. Geçen hafta pasif-agresif kişilik bozukluğundan söz etmiştim. Yine hatırlatıyorum. Kişilik örgütlenmesi ve kişilik bozukluğu ayrı şeyler. Kişiliğimiz yaşamımızı ve ilişkilerimizi bozuyorsa o zaman bozukluktan söz edebiliriz. Bir şekilde sosyal yaşamımızı sürdürebiliyorsak ne ala. Kriterlerimiz var onlara davranışlarımızı uyarlayıp bozukluk olup olmadığına ve bir terapi alınıp alınamayacağına karar veriyoruz.

 

Bugün de çekingen kişilik bozukluğundan söz etmek istiyorum:

“Sosyal ortamlarda rahatsızlık, yargılanmaktan korkma ve aşırı çekingenlik...
Çekingen kişilik bozukluğu sosyal ortamlarda rahatsızlık hissetmek, başkalarının kendisini yargılaması ve çocukluktan itibaren süregelen çekingenlik olarak kendini gösterir. Ayrıca aşırı derecede utangaçlık olarak ortaya çıkar. Bu psikolojik rahatsızlığa sahip insanlar kendilerini küçük görür ve başkalarının fikirlerine aşırı derecede önem verir. Hastalığın özellikleri arasında kendini yetersiz görmek, eleştiriye ya da kritize edilmeye karşı aşırı derecede hassas olmak ve sosyal ortamlarda bulunmaktan korkmak sayılabilir.


Çekingen kişiliğe sahip insanlar ancak yargılanmayacaklarına inandıkları takdirde başkaları ile iletişim kurabilirler. Sürekli olarak kendi hatalarına ve eksikliklerine yoğunlaşırlar. Bu kişiler sosyalleşmek ve başka insanlar ile iletişim kurmak isterler fakat acı çekmekten, reddedilmekten ve başarısız olmaktan korkarlar. Yargılanmak ve kaybetmek o kadar acı vericidir ki bir ilişkiye girerek risk almaktansa tamamıyla yalnız kalmayı tercih ederler.
Çekingen kişilik bozukluğunun sebepleri tam olarak bilinmemektedir. Bazı araştırmacılar kişinin yetiştirilme şekli ile alakalı olduğunu iddia etmektedir. Örneğin ailesi, kardeşleri ya da arkadaşları tarafından sürekli eleştirilen ve reddedilmek kişinin kendisini değersiz olduğunu düşünmeye itmiş ve herkesin aynı şekilde davranacağını düşünmesini sağlamış olabilir.


Bu kişiler çoğunlukla kendi değerlerini fark etmezler, aksine itici ve kişilik olarak yetersiz olduklarına inanırlar. Kendilerini istenmeyen kişiler olarak görürler, toplumdan soyutlanmış, yalnız ve mutsuzdurlar.


Çekingen kişiler dünyayı düşmanca, soğuk ve aşağılayıcı bir yer olarak görür. İnsanlar her an kritize etmeye, eleştirmeye, küçük görmeye ve umursamaz davranmaya hazır gibi algılanır. Dolayısıyla bu kişiler en ufak bir eleştiri karşısında bile büyük acı duyarlar. Korkuları öyle bir boyuta varır ki, en önemsiz olayda bile başkalarının kendisini küçük düşüreceğine ve ne yaparsa yapsın insanların hep kendisinde hata bulacağına inanır.


Belirtileri
1. Kritize edilmekten ve kınanmaktan dolayı büyük acı çekerler
2. Yakın hiç bir arkadaşları yoktur
3. İnsanlarla ilişki kurmaktan kaçınırlar
4. Başkaları ile iletişim gerektiren aktivitelerden ve görevlerden uzak dururlar 5. Yanlış yapma korkusundan dolayı sosyal ortamlarda utangaçlık
6. Olası zorlukların abartılması
7. Kendine güven eksikliği ve yetersizlik hissi


Tedavi
Zaman zaman bu hastalar psikoloğa yada psikiyatriste başvurarak terapiye kendi başlarına başvurabilirler, fakat bu durumlarda korkuları öylesine yüksek boyuttadır ki terapi sırasında en ufak bir zorluk ile karşılaştıklarında geri çekilmeye kalkabilirler. Pozitif yorumlara ve nazik yaklaşımlara cevap verebilirler ama en ufak eleştiri bu kişiler için dayanılmaz olur. Doktor ve hasta arasında pozitif bir ilişki kurulabilirse, kişi kendisine sorun yaratan bazı savunma mekanizmalarından vazgeçebilir. Dolayısıyla terapi oldukça faydalı olabilir. Bu kişiler genelde belli bir dereceye kadar insanlarla iletişim kurma yeteneğine sahiptir, terapi ile bu yetenekleri geliştirilebilir. Her hangi bir yardım alınmaz ise bu kişiler yaşamdan tam olarak kendilerini soyutlayabilir ve tamamıyla izole olabilirler.


İlaç kullanımı bu hastalarda fazla önerilmez, aksine psikoterapinin daha faydalı olduğu görülmüştür. Bu hastalarda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta kişi ile terapist arasında güven ilişkisinin kurulmasıdır, böylece hastanın zamanından önce terapiyi bırakması önlenmiş olur.”

www.pozitifdegisim.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum