Seyit Küçükbezirci

Seyit Küçükbezirci

Bir mizah gazetesi: Baba Topçu

ZIRHLI TÜMEN GARNİZONUNDA BİR MİZAH GAZETESİ: “BABA TOPÇU”

   “Sen nelere kadirsin ey minel aşk”.

   Dilime düştü bu derin özdeyiş. Bugünlerde “yaza yaza” geçen elli beş yılını yaşıyorum; gün gün, ay ay, yıl yıl…

   Neden böyle diye sual ederseniz; “Hikmeti üstüne sual edilmez”.

   Yılları irdeleye irdeleye, dura düşüne geldim 1968’e kadar… “Yazıya müptela olalı on yıl olmuş; o tarihlerde…

   “Aşklarımdan biri” bâbında bir girizgâh yapayım izninizle…

   Bu anlatacağımız hikâye “Baba Topçu” üstünedir.

GAZETECİ YARATILMIŞSANIZ EĞER...

   1950’li yıllarda İstanbul’dan haftada bir trenle gelen Afacan’ı, Ceylan’ı, Fatoş’u anında hatmederdim. Onbir yaşında, defterimden çıkardığım 32 sayfa ile “Sesimiz”i yayınladım, elle yazarak. Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Seyit Küçükbezirci; İdarehane Kasap Sinan Sokak No:18; yani bizim ev. Artık, tek nüsha, sadece bana özel dergimi yayımlamıştım ve “Medya patronuydum.

   Sonra, her hafta bir “formo”sı yayınlanan Kurtdereli Mehmet Pehlivan, Çakırçalı, Yörük Ali, Tibet Kasırgası Karabatak Hüseyin, Türkistan Yıldızı, Çocuk Kahramanlar.

Köroğlu, Dadaloğlu, Seyrani. Ticaret Lisesi’nin birinci kat duvarında, tekrar “Sesimiz”… 16 yaşında, duvar gazetem ile ikinci “Medya Patronluğum”...

   “İlk gençlik”; Özdemokrat Konya, Yeni, Konya, Sabah, Zaman gazetelerinde dursuz duraksız yazılar, tefrikalar.

   Biliyor musunuz? İlk aşkım”a, 6 Şubat 1962 de Şehir Postası ile kavuştum. “İlk aşkım”la yaşamın beş yıl sürdü; “İstanbul gazeteleri gibi bir Konya Gazetesi” serüvenimize kurban oldu.

   “Birleşik Yeni Konya”, Anadolu’da Hamle maceralarından sonra; asrer oluyorum. Polatlı Topçu ve Füze Okulu’nda.

“GAZETECİ” GAZETESİZ OLAMAZ...

   1969. Hadımköy Akpınar Garnizonu’nda, asteğmenimin. Muhteşem bir “Obüs bataryası”. 155 milimetrelik kundağa motorlu obüsler. jederha gibi.

   Eğitim, “ateş idare”, tatbikat. Ama “gündüz hayalimde gece düşümde gazetecilik”.

Bir fırsat çıktı; Hadımköy’de Tümen’de her yıl “Topçu Gecesi” düzenleniyordu. Gece için hazırlıklar başlamıştı. “Renkli, sinemaskop bir gece” olacaksa, “gazetesiz” olmazdı. Ama, böyle bir “teamül” yoktu; “teamül” denince de akan sular dururdu.

   Olsun, şansını denemeliydim. Çıktım Tabur Komutanımız’a. Babacandı, İlhan Albay’ım. Düşüncemi anlattım, sizin istedim. “-Alay”a arz edeyim, Alay da Tümen’e arz etmeli” dedi.

   Babacan komutanım İlhan Albay, topçunun şahıydı, ama “Gazetecinin gazetesiz olamayacağını” bilemezdi.

“BABA TOPÇU”NUN DOĞUŞU...

   “Alay” olur dedi, Tümen “münasıb” dedi; İlhan Albay “-Çıkar bakalım gazeteni gazeteci” diye emir buyurdu.

Uçuyordum, “Askeri Garnizon” da bir gazete; hem de, bir “mizah gazetesi”. Olacak iş değildi; akla ziyandı. Ama, olmuştu işte..

   Şarkı, türkü, atasözü, deyim, fıkra ne varsa “Topçu”ya çevrilecek; çevirdim. Takılmalar, ince ve zarif alaylar; şakalar, nükteler.

   Sıfatlardan “Baba”dan başka bir şey olmayı kabul etmeyen; “kaşalot” diye gizliden gizliye iğnelenen; ciddi, oturaklı, gökelekliTopçular’la mizahı bir araya getirebilmek? Olmuştur işte.

   “Sahibi: Dede Topçu; Yazıişleri Müdürü: Baba Topçu; idare yeri: IO Korugan: Fiyatı: Bir Tebessüm” olan “BABA TOPÇU”yu İstanbul’da bastırdık..Hadımköy Tümen Merkezi’nde düzenlenen geleneksel “Topçu Gecesi”nde büyük sükse yapıldı. Askerde mizah?. Olmaz denen olmuştu, olamaz denen yapılmıştı. “Piyadenin babası/Tankçılar’ın dedesi / Muharebenin hocası” topçuların bıyık altından gizil gülümsemeleri hala hafızamda.

“AŞK İLE-BİR DAHİ, BABA TOPÇU”...

   “Baba Topçu”nun 1969 nüshasından: Bu Vatan Kimin / Biraz Daha Okusaydın Hay Oğlum / Baldan ve Kaymaktan Tatlı Olan Nedir? / Brova Hey Be Arslan / Piyadenin Topçuyu Görüşü / Sen Bir Şey Olamazsın, Olsan olsan Topçu Olursun / Bağcının Gözü Omcada Olur. Neler neler. Kırk şakanın kırkıda topçuya dair…

“Piyadenin Topçuyu Görüşü”nü okuyalım, birlikte:

   “-Piyadenin gözü arkada olurmuş; topçu geliyor mu? Diye. Topçunun arkasında olmasını ister; topçunun ardında olduğunu bilmezse içi rahat etmezmiş. Fakat, topçu ne kadar sür’atli gelse; atış hız rekorları kırsa gene az bulurmuş. Çünkü Topçusuz edemez; Ondan çok sür, çok hız beklermiş. Piyadenin bu sabırsızlığı türküye de geçmiş. Bir piyade bakın ne diyor:

      Şu arkamdan gelen topçu

      Gelir, ama neden sonra

      Bir mermiye razı oldum

      Ama ama neden sonra”

“TOPÇUNUN AŞK MEKTUBU” BABA TOPÇU’DA

   İkinci “Baba Topçu”yu, emir yüksek yerden gelince, 1970 Topçu Gecesi” için hazırladım. 1969’da gördüğü yüksek beğeniden dolayı, sayfa sayısı dörde çıktı, başlık kırmızı basıldı, “Büyük Komutanlar”ın çizgi resimleri kondu.

   Bir gece otobüsle Konya’ya geldim; gündüz gazeteyi, rahmetli Emin Ergene’nin karınca gibi kalan “Karınca Matbaası”nda dizdirip bastırdım; ikinci gece oniki saatte İstanbul Hadımköy’ye döndüm. İki gece bir gündüz de “Baba Topçu doğdu.

   3.Kolordu Komutanı, Zırhlı Tümen Komutanı, Topçu Alay Komutanı şaka çizgi portrelerle… resim altlarında komutanların zarif fıkraları.

   “2.Baba Topçu”nun “münderecatı zengin mi zengin… “Generalin Tıp İmtihanı / Albaya Güzel cevap / Çivi gibi bölük yazıcısı / Topçu’nun aşk mektubu.”

   Yerimiz az daha olsaydı; “Topçunun Aşk Mektubu”nu yayınlamak isterdim.

-----------------------------

MESAJ TAHTASI

-----------------------------

HATTAT HÜSEYİN ÖKSÜZ  HAT SANATI BÜYÜK ÖDÜLÜNÜ  KONYA’YA KAZANDIRDI

Ankara’da, Cumhurbaşkanlığı Senfonu Orkestrası Konser Salonu’nda yapılan törende, Yrd. Doç. Dr. Hattat      Hüseyin Öksüz, Kültür ve Turizm Bakanlığı “Büyük Ödülü’nü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün elinden aldı.

   Olayı, ulusal ve yerel gazeteler, TV’ler coşkuyla ulaştırdı izleyicilerine.. Haberlerde; “-Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2012 yılı Kültür ve Sanat Büyük ödüllerini, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Binası’nda gerçekleştirilen törenle İslâm seçen, Fatma Çiçek Derman, Salih Balatbabalar, Hüseyin Öksüz, Alparslan Babaoğlu ve Cahide Keskiner’e verdi” deniliyordu.

   “Büyük Ödül”ün sanat dallarına göre dağılışı:

   -Hat sanatı dalında, Hüseyin Öksüz,

   -Minyatür dalında, Cahide Keskiner,

   Tezhip dalında, Prof. Dr. Fatma Çiçek Derman,

   -Ebru dalında, Alparslan Babaoğlu,

   -Cilt dalında, İslam Seçen,

   -Sedefkarlık dalında, Salih Balakbabalar

   Biliyor musunuz, çılgınca sevindiğimi…

   Şanımızın Konya dışına taşması; yurt içinde olsun, yurt dışında olsun, bir ödül, bir başarı, beni deli divane eder.. Rahmetli A.Sefa Odabaşı, benim böyle “Konyalı Başarıları” karşısında deli divane oluşlarıma, hayretle,      “Sen Konya perestsin” demişti.

   Fotoğraf dalında Reha Bilir ve ekibinin getirdiği “Dünya İkinciliği” ödülü karşısında da; Konya Büyükşehir Belediyesi’nin, Ahmet Kuş’un Türkiye Yazarlar Birliği ödüllerini alışlarında da böyle sevinmiştim.

   Bilimde, sanatta, sanayide, ticarette Konya’nın dışına taşmalıyız. Başarılarımızı her coğrafyada göstermeliyiz. Her konuda Konya’nın dışına taşmalıyız. “Keller yağırlar birbirini ağırlar” artık bize yakışmıyor.

   Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Öksüz, aynı zamanda bir “Konya Fikir, Sanat, Kültür adamları Derneği” üyesi. Derneğim adına da, kendi adıma da KardeşimizYrd. Dr. Hüseyin Öksüz’e onlarca teşekkür, onlarca tebrik. Bizi sevindirdiği için, bizi ihya ettiği için…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.