Ayağına Taş Takılan Kalbine Baksın

Siz şehirlerarası bir yolda giderken kamyonların arkasındaki yazıları okur musunuz bilmem. “Kardeşim ben yola odaklanırım. Bana ne adamın kamyonun arkasına yazdığı yazıdan…” diyebilirsiniz. Ancak benim gibi böylesi ilginç merakları olanların da bulunacağı kesin.

Ben Türkiye'de okuduğum gibi Burkina Faso’da kaldığım dönemde oradaki kamyon yazılarını da merak ettim. Bunlara ait bir dizi fotoğraf arşivimi bile bulmak mümkün. Yanımdaki kardeşlerime tercüme ettirdim. Onların ne demek istediğini, orada bu ifadenin neye mal olduğunu anlamaya çalıştım.

Geçenlerde bir yere gidiyorum. Önümde bir kamyon var. Arkasında şöyle yazıyor “Ayağına taş takılan kalbine baksın.” Bunu okuyunca inanın ben kalbimden vurulmuşa döndüm. Adam ne kadar da büyük bir şey söylemişti. Unutmamak için hanımdan not almasını istedim. O da not aldı da şimdi sizinle paylaşıyorum. Bu kadar büyük bir sözün sahibi kimdir? Bu cümleyi nereden mülhem yazmıştır bilemem.

Bu hayatta neler yaşamayız ki… Sadece ayağımıza değmez bu taşlar. Bazen kafamızı bile yarar. Aile içinde yaşadığımız bir dizi problemleri, iş yerinde çektiğimiz sıkıntıları, ekonomik olarak hissettiğiniz bunalımları, sağlık sorunlarını biliriz ve yaşarız. Genelde de bunların sebebi olarak hep dışarıya yöneliriz. “Hep onun yüzünden. O öyle yapmasaydı böyle olmayacaktı. Geldi ve her şeyi bozdu…” diye suçlarız diğerlerini. Hem iğneyi hem de çuvaldızı dış dünya için hazır tutarız.

Ebette onların bu işte bazı etkileri olmuştur. Onu sıfır saymıyoruz. Ama “nazargâhı ilahi” olan, asıl zikrin ve fikrin merkezi olan kalpte neler oldu da bu sonuca ulaştık diye bireysel bir nefis muhasebesi yapmak lazım. Yani kalbimiz kayınca bir tarafa o zaman beklenmedik birçok şeyler bizi beklermiş. “Beklenmedik beklentiler bir yana” diye devam ediyordu bir ezgi dizesi.

Bizim beklediğimiz, kazanmak için azmettiğimiz, peşinde koşturduğumuz bir dizi güzellikler önce kalbimizde yer bulacak. “Kalpte bu işin olması kolay” demeyin. İnsanın en zor sahip olabileceği hatta başaramayacağı yer kalbidir. İnsan ağzını kapatır ve konuşmaz. Gözlerini kapatır ve bakmaz. Kulaklarını tıkasa o sesi duyamaz. Ama kalbinizden o duyguların geçmemesini nasıl başaracaksınız? Bir dost meclisinde, atışmaların havada uçuştuğu, laf cambazlığının kırana gittiği bir ortamda “ama benim kalbim temiz” demenin kolaylığına sarılmak ne de bayağı bir çıkış yoludur.

Kalp temizliğini kendimizi savunmak için işin garantisi göstersek de kalbin sahibi Allah'tır. Asıl merkezde olan Allah’tır. Onun rızası ve emirleri olmalıdır. İnsanlar kalpleri kadar değer buluyorlar. Bakmayın “Ben böyle yaşasam da kalbim temiz ha” diyenlere. Temiz kalp sahibi olmanın havasını atmak onu temizlemekten çok daha kolaydır. Kalbin içinde ne varsa dışına o taşarmış. Kalbine sahip olamayan diline de sahip olamazmış. Bildiğimiz meşhur hadisi şerif bunu bize ne de güzel açıklar; “Vücutta bir et parçası vardır ve orası bozulunca her yer bozulur, düzelince de her yer düzelir.”

İnsanın önce gözü hataları ve yanlışları görmeye başlar. Allah resulü (SAV) Hz. Ali'ye (RA) “Ya Ali! birinci bakışın günahsızdır. Ama ikincisine dikkat et” diye uyarır. Yani kasten her bakış insanı baktığı tarafa çeker. Sakın bu bakışı sadece kadın erkek arasındaki karşı cinse bakış olarak algılamayınız. Alkolün sergilendiği bir vitrine gözü kayan adamla bunu inceleyen aynı mıdır? Bankaların faiz oranlarını tetkik edenle bunu görüveren aynı durumda olmaz değil mi? Kasıtlı bakışlar bizi oraya çeker. O işler gündemimize girerler. Gündeme girdikten sonra o yöne yönelme ve yaklaşma da kolaylaşır. Arkasından kalp oraya doğru akmaya başlar. İşte işin en kötü tarafı da budur. “Gördüğü kötülüğe kalbiyle buğzetmeyi imanın en zayıf noktası” sayan hadisi şerifin diğer rivayetinde “şayet bu da yoksa onda iman yoktur” diye açıklama getirilir. Yani günah kalbinde yer bulmuşsa işin en kötü yanı bu olmuştur. Buna günahla veya günah merkezi ve mekanıyla barışma da diyebiliriz. Hatta işlemediği ve tadına bakmadığı günahın cürmü onu bekler. Zira kalbi günahla uzlaşmıştır. Ama bizim verdiğimiz tavizle...

Tabili sırada ayaklar var. İnsanın kalbinde kayma başladı mı ayaklar da ona uyum sağlar. O yöne doğru adımlar atılmaya başlar. “Yola düşen, yolda kalmaz” demişler.

Kalbe sahip olmanın çok zor olduğunu anladık. Aksi halde ne ayak kalır yatış değmediği ne de kafamız.

Niyet ettik Allah rızası için kalplerimize sahip olmaya. Allah’ım sen bize yardım et!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.