Akören Dergisi ve Muzaffer Tulukcu

Her insanın doğduğu, büyüdüğü yere özlemi olur. Çünkü doğulan yerde doyulmayabilir, gurbete gidilebilir. Bir şekilde ayrı kalınabilir. Önemli olan, aradan ne kadar sene geçse de doğduğun yerle irtibatı sürdürmek, baba dostlarıyla görüşebilmektir…

Muzaffer Tulukçu’yu yaklaşık 10 yıldır tanırım. Gençlik ve Spor İl Müdür Muavini’yken pek çok kişinin olduğu gibi bizim de ilgili işlerimizin neticelenmesine yardımcı olurdu. Emekli olduktan sonra da boş durmadı, çeşitli sivil girişimlerde karşımıza çıktı.
Memleket Gazetesi’ni kurduğumuzda taşraya, yani ilçelere diğer gazetelerden çok daha fazla önem vermeye niyetlendik. Bu sebeple çok kısa bir sürede pek çok ilçede temsilciliğimizi faaliyete geçirdik. Akören, belki küçük oluşundan, belki de potansiyelinin görülememesinden ötürü öncelikli ilçelerimizden değildi…

Bir gün Akören Dergisi geldi önüme. Daha önce de görmüştüm, ama uzun boylu inceleme fırsatım olmamıştı. Başladım okumaya. Birkaç saat elimden bırakamadım dergiyi. O kadar ayrıntılı bir şekilde anlatılıyordu ki her şey, ‘benzeri yok bu derginin’ dedim içimden. Okumak ve içimden tebrik etmekle kalmadım, telefona sarıldım. Muzaffer Bey çıktı karşıma. Epeyce konuştuktan sonra, Memleket’te de birlikte çalışmak istediğimi belirttim. “Gerek yazılarınızla, gerek o ilginç ve güzel haberlerinizle Akören Temsilciliğimizi üstlenir misiniz?” dedim. Hemen ‘olur’ demedi. Birkaç gün sonra görüştüğümüzde teklifimizi kabul etti, sağ olsun. Birlikte Akören’e gidip pek çok ziyarette de bulunduk. Şu ana kadar yüze yakın Akören haberi, onun sayesinde okurlarımıza ulaştı. Sadece Akören’e değil, dışarıdaki Akörenliler’e de özlemini çektikleri memleketlerinden haber veriyorduk…

Bizim gazetede yapmaya çalıştığımız ve kısa bir zaman diliminde yayına hazırlamak zorunda olduğumuz bu haberlerin çok daha genişi, tüm ayrıntılarıyla Akören Dergisi’yle dünyanın dört bir yanına dağılıyordu. Bu en büyük bahtiyarlıktı.

Dün Ticaret Odası Konferans Salonu’nda Akören Dergisi’nin 4. yıl programı vardı. Salon Akörenliler’le doluydu. Ben de orada hısımlarımız olduğu için kendimi çok yabancı saymadım doğrusu.

Generallikten emekli olduktan sonra, Türkiye’nin en uzun süreli Devlet Bakanı olan Abdullah Tenekeci (7 yıl 2 ay), İçeri Çumralı olmasına rağmen kendisini Akörenli gibi gördüğünü söyleyen Haydar Koyuncu ve isimlerini sayamayacağım kadar çok sayıda Akörenli bir aradaydı. Akören Dergisi yayın kurulu, her yıl olduğu gibi bu yıl da ikisi iş dünyasından, ikisi siyaset ve bürokrasi aleminden olmak üzere dört kişiye plaket verdi. 80 yaşına gelmiş, ama hala genç bir delikanlı gibi hızlı hareket eden Abdullah Tenekeci, salondakilerden uzun ve kuvvetli alkış alınca çok mutlu olmuştur zannımca. Yıllarını memleketine, milletine hizmete adadıktan sonra, hala tertemiz kalabilmek ve sevilebilmekten başka ne isteyebilir ki insan…
Akören Dergisi, eşini görmediğim güzellikte bir formatla hazırlanıyor. Ele aldığı kişilerin anasına, babasına, öğretmenine varana dek ayrıntıya giriyor. Falanca Fatma ananın oğlu feşmekanca Mehmet’in kızı filan Ayşe, falanların Hüseyin’in kızı feşmekanca Ahmet’in oğlu Fatih’le evlendi gibi… Hele o tarihi resimler yok mu, insanı düşündüren, yerine göre güldürüp yerine göre ağlatan…

Muzaffer Bey’e buradan huzurunuzda söylemeliyim ki, tarihe kayıt düşüyor. Çok ama çok büyük bir hizmete imza atıyor, hem Akören için hem de Konya için. Akörenliler’e de diyorum ki, bu güzel girişimi elinizden geldiğince destekleyin.
Keşke her ilçeden bir Muzaffer Tulukçu çıksa.
Nice yıllara…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.