AB Adalet Divanı başörtüsü yasağının önünü açtı! Tepkiler çığ gibi!

AB Adalet Divanı başörtüsü yasağının önünü açtı! Tepkiler çığ gibi!

Son dönemlerde özellikle İslam düşmanlığı ve Türkiye düşmanlığının iyice arttığı Avrupa'da, AB Adalet Divanı, işverenlerin çalışanlara başörtüsü yasağı getirebileceği kararını aldı.

 Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanı, işverenlerin çalışanlara başörtüsü yasağı getirebileceğine hükmetti.

Merkezi Lüksemburg'da bulunan AB Adalet Divanı, iş yerlerinde çalışanların "görünür bir biçimde dini, siyasi, felsefi sembolleri taşımaları" hakkında Belçika ve Fransa’dan yapılan iki başvuruyu karara bağladı.

Mahkeme, "işverenlerin, çalışanların iş yerlerinde iç kurallar gereği herhangi bir siyasi, felsefi veya dini sembolün görünür kullanımını yasaklamasının doğrudan ayrımcılık teşkil etmediğine" hükmetti.

Her iki davada da Belçika ve Fransa’daki temyiz mahkemeleri, Avrupa Adalet Divanının, AB içtihatları doğrultusunda konuyla ilgili mütalaa vermesini istemişti.

AB Adalet Divanı kararında, "iş yerinin iç tüzüğünde, bu tür bir zorunluluk olmamasına rağmen, sadece bir müşteriden gelen şikayet üzerine herhangi bir siyasi, felsefi veya dini sembolün gözle görünür bir şekilde kullanımını yasaklamasının ise ayrımcılık teşkil edebileceği" ifadesi yer aldı.

Mahkeme böylelikle iş yerindeki iç tüzükte yer alması halinde başörtüsü kullanımının "ayırımcılık teşkil etmediği", bu tür bir zorunluluk olmaması halinde ve sadece bir müşterinin şikayeti üzerine işten atılmanın ise "ayırımcılık teşkil edebileceği" yorumunu yaptı.

Belçika'dan yapılan başvuru, 2006 yılında "G4S" isimli şirkette resepsiyon görevlisi olarak çalışan Samira Achbita isimli kadının başörtüsü takmak istemesi ve iş yerinin buna karşı çıkmasıyla ilgili bir dava hakkındaydı.

Belçikalı şirket, "siyasi, dini ve felsefi sembollerin gözlü görünür bir şekilde kullanımının yasak olduğunu" belirten çalışma koşullarıyla ilgili iç tüzüğe rağmen, ısrarla başörtüsü giymesini gerekçe göstererek Achbita'nınn işine son vermişti.

Fransa’da açılan davadaysa, Micropole şirketi tarafından tasarım mühendisi olarak 2008 yılında işe alınan Asma Bounaouil isimli kadın, iş yerinde başörtüsü taktığı gerekçesiyle yine aynı gerekçelerle işten atılmıştı.

 

TEPKİLER

 Başbakan Binali Yıldırım

Başbakan Binali Yıldırım, "Ya seçimlerden önce ya da seçimlerden sonra Avrupa Birliği bir tercih yapmak durumunda ve Türkiye ile ilişkileri yeni baştan gözden geçirecek, başka bunun yolu yok." dedi.

Başbakan Yıldırım, Habertürk TV, Bloomberg HT ve Show TV ortak canlı yayınında açıklamalarda bulundu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Avrupa Birliği'nin üst mahkemesi Avrupa Adalet Divanının, Fransa ve Belçika'daki iki kadının başörtüsü konusundaki başvurusuna yönelik kararını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Yıldırım, "Bu çok yanlış bir şey. Bunun kabul edilebilir bir yanı yok. İnanç özgürlüğüne, insan haklarına, kılık kıyafet özgürlüğüne aykırı." ifadesini kullandı.

 

 Adalet Bakanı Bekir Bozdağ

 Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanı'nın başörtüsü kararına ilişkin "İnsanları inancıyla işi arasında tercihe zorlamak demokratik bir hukuk devletine yakışmaz, büyük bir ilkelliktir, büyük bir çağ dışılıktır, orta çağ zihniyetinin 21. yüzyılda mahkeme eliyle hortlatılmasından başka bir anlam taşımamaktadır." dedi.

Bozdağ, AK Parti İl Başkanlığı'nın Yozgat'ta bir otelde düzenlediği "Geçmişten geleceğe teşkilat" konulu toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

AB Adalet Divanı'nın başörtüsüyle ilgili aldığı kararı nasıl değerlendirdiğini sormaları üzerine Bozdağ, "Avrupa Adalet Divanı'nın aldığı karar din ve vicdan hürriyeti, çalışma hürriyeti, insan haklarına ilişkin bütün uluslararası düzenlemeler ve AB değerlerinin katledilmesinden ibaret." ifadesini kullandı.

Çok net bir şekilde Adalet Divanı'nın adaleti ve hukukun evrensel ilkelerini ayaklar altına aldığını, Avrupa Birliğinin değerlerini çiğnediğini vurgulayan Bozdağ, "İnsanları inancıyla işi arasında tercihe zorlamak demokratik bir hukuk devletine yakışmaz, büyük bir ilkelliktir, büyük bir çağ dışılıktır, orta çağ zihniyetinin 21. yüzyılda mahkeme eliyle hortlatılmasından başka bir anlam taşımamaktadır." diye konuştu.

Avrupa ülkelerinde ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve Türkiye karşıtlığı gibi çok ciddi hastalıklar olduğuna dikkati çeken Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Bu hastalıklar serpici nitelikte toplumun tamamını etkisi altına almış durumda ve siyasi iktidarlar dahi bundan etkilenip bu hastalıklara karşı sesini yükseltmek ve bu hastalıkları tedaviyle uğraşmak yerine bu hastalıkların yaygınlaşmasına yol açan eylem ve söylemler içerisine girmişlerdir. Bu son derece üzücü bir gelişmedir. Avrupa'nın geleceğini, Avrupa ülkelerinde yaşayan insanların geleceğini, demokratik hak ve özgürlüklerini de tehdit eden gelişmelerdir. Tabi insanların bu tür yaklaşımlar içerisinde olması bir dereceye kadar izah edilebilir, bunların tedavisi vardır, belki tedavi edilebilir, bir şeyler yapılabilir ama ana görevi bütün bu hastalıklara rağmen ve her türlü olumsuzluğa rağmen insan haklarını adaleti ve hakkı ayakta tutan Avrupa Adalet Divanı veya Belçika Mahkemesi gibi mahkemelerin bu aşırılıklara pirim vermesi ve onlardan daha ileri kararlar alarak adaleti ve hukuku yok etmesi kabul edilemez."

 

 AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın, işverenlerin çalışanların başörtüsü takmasını yasaklamaya hakkı ve yetkisi olabileceği kararının Avrupa'nın farklılıklarla bir arada yaşama ilkesine ciddi zarar vereceğini ve özellikle Müslüman kadınları iş ve toplumsal hayattan daha fazla dışlayacağını bildirdi.

Yeneroğlu, yaptığı yazılı açıklamada, davaya konu olan olaylarda, başörtülü çalışanlara karşı dine dayalı doğrudan ayrımcılığın yapıldığının gayet açık olduğunu belirtti.

Söz konusu yasağın, "İşveren kurumun tarafsız imajı" gibi bir sebeple meşru gösterilmeye çalışılmasının, dini özgürlüğün hangi sebeple kısıtlandığını gösteren "Tuhaf bir izahat" olduğunu vurgulayan Yeneroğlu, "Avrupa'da yaşayan gruplar arasında en çok ayrımcılığa uğrayan kesimlerin başında, Müslüman kadınlar gelmektedir. Alınan karar ile bu durum daha kötü bir hale sokulmuştur. Çalışma hayatına katılmaları konusunda ciddi bir engel yaratılmıştır." ifadesini kullandı.

Kararın sadece dava konusu olan ülkelerde değil, tüm Avrupa Birliği ülkelerinde geçerli olacağını ve bu ülkelerde yaşayan herkesi doğrudan etkileyeceğini aktaran Yeneroğlu, şunları kaydetti:

"Bu karar ile birlikte, kamuda dini sembollerin giyilmesini ve normal hayatta peçe giyilmesini yasaklayan Fransa ve Belçika gibi ülkelerin artması, özel sektör işverenlerin başörtüsü veya diğer dini sembolleri kullanan çalışanları işe almaması bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Son olarak, Avrupa'da var olan ve günden güne yükselen İslamofobi, Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın bu kararı ile birlikte kendisine yeni bir hukuki gerekçe daha bulmuştur. Daha da kötüsü, Avrupa'da yükselen aşırı sağın eli bu kararla birlikte daha da güçlenmiştir."

Yeneroğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Din ve inanç özgürlüğü ile ayrımcılık yasağı, tüm uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ve belgelerinde yer alan özgürlüklerin en önemlilerinden ikisi olarak yer almaktadır. Her fırsatta, hoşgörü ve toleransın beşiği olarak kendini sunan, kadın ve erkek eşitliğini sağlamanın temel gayesi olduğunu iddia eden Avrupa'nın Adalet Divanı'nda bu yönde olumsuz bir kararın çıkması, farklılıklarla bir arada yaşama ilkesine ciddi manada zarar verecek ve özellikle Müslüman kadınları iş ve toplumsal hayattan daha fazla dışlayacaktır."

 

Uluslararası Af Örgütü İsveç Şubesi

 Uluslararası Af Örgütü İsveç Şubesi, Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanının başörtüsü kararına tepki gösterdi.

Örgütün İsveç Şubesinin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, AB Adalet Divanının kararına ilişkin, "Derin hayal kırıklığına neden oldu." ifadesi kullanıldı.

Kararın Müslümanlara karşı ayrımcılığı tetikleyeceği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Çok problemli ve talihsiz bir karar. Karar, işverenlerin Müslümanlara, özellikle dini inançları nedeniyle başörtüsü takan kadınlara ayrımcılığını legal hale getiriyor. Söz konusu Müslüman kadınların kamuda çalışması daha da zorlaşacak. Ayrıca bu kararla kimlik ve görünüm politik çekişmelerin hedefi haline gelecek. Bu nedenle mahkemeler aldığı kararlarla insanları ön yargılardan korumalı."

Merkezi Lüksemburg'da bulunan AB Adalet Divanı, iş yerlerinde çalışanların "görünür bir biçimde dini, siyasi, felsefi sembolleri taşımaları" hakkında Belçika ve Fransa’dan yapılan iki başvuruyu karara bağlamıştı.

Mahkeme, "işverenlerin, çalışanların iş yerlerinde iç kurallar gereği herhangi bir siyasi, felsefi veya dini sembolün görünür kullanımını yasaklamasının doğrudan ayrımcılık teşkil etmediğine" hükmetmişti.

Her iki davada da Belçika ve Fransa’daki temyiz mahkemeleri, Avrupa Adalet Divanının, AB içtihatları doğrultusunda konuyla ilgili mütalaa vermesini istemişti.

Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanının bugün başörtüsüne ilişkin verdiği karar, Avrupa'daki Müslüman sivil toplum kuruluşları tarafından tepkiyle karşılandı.

 

İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Teşkilatları Genel Sekreteri Bekir Altaş

İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Teşkilatları Genel Sekreteri Bekir Altaş, yaptığı yazılı açıklamada, ayrımcılıkla mücadele hususunda atılması gereken birçok adım varken, AB Adalet Divanının, kararıyla işverenlere suistimale açık bir alan bıraktığını belirtti.

Altaş, "AB Adalet Divanı’nın kararı çok yanlış bir adım olmakla birlikte, suistimal edilmeye oldukça açıktır. Verilen bu kararla başörtülü kadınlar yine mağdur edilmiştir. Başörtülü kadınlar böylelikle çalışma hayatından uzaklaştırılmış, ekonomik bağımsızlıklarını yitirmeye mahkum edilmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Bunun asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Altaş, Müslüman kadınların iş hayatından dışlanmalarını engellemek adına, yasama organının ayrımcılıkla mücadele yasalarını güçlendirmesi gerektiğini belirtti.

Bu kararın da sözde tarafsızlık ilkesi gerekçe gösterilerek uygulamaya koyulacağı ve hızla yaygınlaşacağını beklediklerini ifade eden Altaş, açıklamasında, "Bu durum, Federal Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü ile ilgili verdiği karar sonrasında, Almanya'daki eyaletlerde peşi sıra getirilen başörtüsü yasaklarında görülüyor." ifadelerine yer verdi.

Almanya İslam Konseyi (IR) Başkanı Burhan Kesici de, AA muhabirine yaptığı açıklamada son zamanlarda Avrupa'da mahkemelerin başörtüsüne ilişkin kararlar verdiğine işaret ederek, “Bunlar Avrupa’daki Müslümanlar için iyi haber değil. Başörtüsü tartışması aslında çoktan bitmiş olması gerekiyor, Müslümanlar için bir hak olması lazım. Yalnız bu yeni yasaklar ileride de bu konudaki tartışmaların devam edeceğini gösteriyor." dedi.

Söz konusu kararın Almanya’ya da yansıyacağını belirten Kesici, bunun bu ülkede Müslümanları uzun bir zaman meşgul edeceğini kaydetti.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Sekreteri Bekir Alboğa da, "Bir Müslüman kadının Almanya’da okumuş, iş sahibi olmuş, kendi kimliği oluşmuş, başörtüsü ile çalışmak istiyorsa ve bunun önüne bir engel çıkarılıyorsa, bu anayasadaki din özgürlüğüne aykırılık teşkil eder." dedi.

Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere'nin, "Bu ülkede doğan Müslümanlar, dinlerini serbestçe yaşıyor ve buradaki hürriyetten faydalanıyor." ifadelerini hatırlatan Alboğa, "Ancak görüyoruz ki her alanda hürriyetlerde kısıtlamalar var. Bunu da böyle bir kısıtlama olarak görüyorum. Yazık. Üniversite okumuş, çalışacak hale gelmiş, bir kariyer sahibi olmuş hanımların başörtülü veya başörtüsüz, nasıl çalışacaklarına kendileri karar vermeliler. Bu ister bürokraside olsun, ister ticari alanda, ister devletin memuru statüsünde olsun, bir insan Müslüman ise bir kadın başörtülü çalışmaya karar vermişse o karara herkesin saygı duyması gerekir.” şeklinde konuştu.

Müslümanlar Merkez Konseyinden (ZMD) yapılan açıklamada da, AB Adalet Divanı’nın kararının Alman Anayasa Mahkemesi kararına tamamen zıt olduğuna vurgu yapıldı.

Açıklamada, AB Adalet Divanı yargıçlarının bu kararla Avrupa’daki Müslüman kadınların ayrımcılığa uğramaları konusunda kapıları açtığı kaydedildi.

 

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanının başörtüsü kararına ilişkin, " Avrupa'nın bu hastalıktan biran önce kurtulmasını tavsiye ediyorum, öneriyorum. Bu yolun sonu yol değil." dedi.

Çeşitli programlara katılmak üzere Van'a gelen Bakan Zeybekci,  AB Adalet Divanının başörtüsü kararının detaylarını henüz görmediğini söyledi.

Avrupa'nın, gittikçe radikalleşen ırkçı politikalar, insan hakları ve özgürlüklerle ilgili aykırı uygulamaların moda haline geldiği bir yer olduğunu vurgulayan Zeybekci, şunları kaydetti:

"Tabi bu bir salgın. Bu durum, negatifte, olumsuzda, hukuksuzlukta, saldırganlıkta, terbiyesizlikte bir yarış haline geldi. Avrupa'nın bu hastalıktan bir an önce kurtulmasını tavsiye ediyorum, öneriyorum. Bu yolun sonu yol değil. Bu yolların nereye çıktığını, nerelere vardığını ülke olarak hep gördük, yaşadık. Onlara da öneriyoruz. Irkçı, ayrımcılık, İslamofobi gibi salgının sonu onlara çok zarar verecek. Sonunda onlar da kendi huzurlarını bulamayacaklardır. Kendilerinin de yaşam alanları daralacaktır. Bunun için Avrupa Birliği Adalet Divanı kararının insan standartlarına aykırı olduğunu düşünüyorum."

- Hollanda'nın skandal tavrı

Bakan Zeybekci, hükümetin, Hollanda konusunda gereğini yapacağını açıkladığını anımsattı.

Hollanda'da mağdur olan, hakları ve özgürlükleri engellenen, saldırıya uğrayan vatandaşlarla ilgili gereğini yapacaklarını vurgulayan Zeybekci, şöyle konuştu:

"Şunu herkes bilsin ki bir gün gelir onlara da aynı uygulamaları birileri yapar. Biz yapacağız anlamında söylemiyorum. Öyle bir ortam yarattığınız zaman yani karşı camı taşladığınızda bir gün gelir sizin camınızı da taşlarlar. O anlamda da Türkiye Cumhuriyeti bakanına el sallayan bir polis şefi ve diplomatik anlamda da her türlü muafiyeti, kutsallığı, dokunulmazlığı üzerinde olan bir bakana yapılan uygulamalar, arabanın içinde onu hapsetmeleri, silahları bakanın arabasına doğrultmaları, onun arabasından indirilmesi ve ülke dışına gönderilmesinin sonuçları önce kendi insanları tarafından sorgulanacaktır. Diğer taraftan da Türkiye olarak bunu yapanlara cevabını mutlaka vereceğiz. Şunu da asla unutmamak lazım Türkiye ile Hollanda ve Türkiye ile Avrupa Birliği ülkelerinin ilişkilerinin iyi olmamasından sevinecek olanları da gayet iyi biliyoruz. Orada da bize yakışan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ağır başlılığıyla hareket edeceğiz. Bir anlık fevri ve birilerinin istediği o negatif hareketleri de yapmayacağız

 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :