Seyit Küçükbezirci

Seyit Küçükbezirci

Sağlıklarında da, öldüklerinden sonra da kıymetlerini hiç bilemediğimiz

Birinci ve İkinci Balkan Savaşları’na; Çanakkale/Birinci Dünya Savaşı’na; Kurtuluş Savaşı’na kanını oluk gibi akıtan bir şehir: “BELDE-İ EMİN” Konya.

Cenazeleri çocuklarla kadınların kaldırdığı; yazın toz, kışın çamur deryası; ışıksız bir şehir... Aydan aya gelen deve kervanlarıyla gelen gazı, tuzu, şekeri Horozlu Han’a kadar çıkıp karşılayan bir şehir…

Düz toprak damlı; idare lambalarının ışığında onulmaz acılarını, kayıplarının hüznünü yaşayan ‘kerpiçten bir şehir’..

TOPRAĞI “VATAN” YAPAN KÜLTÜRÜN PEŞİNDE

O zamanların, yani Cumhuriyet’in ilk yıllarının “Konya münevverleri” kim olduklarının; bir zamanlar aşağılansa da, köklü ve soylu bin yıllık kültürlerinin farkındalar...

Bir “kültürel arkeoloji kazıları”na acilen başlamak gerektiğine inanıyorlar...

“KURTULUŞ SAVAŞI”nın Konya’dan sözcüsü ‘Babalık Gazetesi’ yayınlayan Mazhar Bey; “Konya Halkiya ve Harsiyatı”nı oluşturan M. Ferit Uğur-Saadettin Hüzhet Ergun.. ‘Yeni Fikir’ dergisi, Naci Fikret Baştak çevresinde toplanıp, ‘Enerjetizm Konya Felsefe Okulu’nu dünyaya armağan edenler.. “Aydın” kelimesinin tanımlamakta aciz kaldığı, ancak, “münevver” kelimesinin tanımlayabileceği Sivaslı Ali Kemal’i, Hüseyin Refik Kırış, Ahmet Necati Atala, Edib Raşid Bey, Mehmet Muhlis Koner, Mümtaz Bahri Koru, Hasan Rüştü Okumuşgil (Ermenekli Kel Şair), Mehmet Ferit Uğur, İbrahim Aczi Kendi, İbrahim Hakkı Konyalı, Veli Sabri Uyar.. Daha onlarca “aziz insan”...

Konya’da bin yıllık tarihten gelen abideler, camiler, çeşmeler.. Adetler, gelenekler, giyim-kuşam yaşam tarzları; veliler, alimler; masallar, türküler, efsaneler; atasözleri, deyimler; Konya ağzı üstüne derlenen binlerce kelime; şairler, musikişinaslar, hattatlar.. Bugün için akıl almaz bir arzuyla, elde ne varsa; maddi, manevi neye sahipsek yazıya geçirme.. “Durumdan vazife çıkaran” idealistler, misyon sahipleri.. “Kimliğin ve kişiliğin yeniden inşası”.. “Kültürün ve sanatın ihyası”..    

1930’lu yıllara gelindiğinde, binbir şahsi fedakarlıkla çok yol alınmıştı...

‘ŞEHRİN HAFIZASI’ BABINDA YAZILI ŞAHANE BİRİKİMLERE DOĞRU

Coğrafyasına yazın tozun, kışın çamurun hakim olduğu “kerpiç şehir” de fikir, sanat, kültür, folklor araştırmaları babında muhteşem bir çaba.. 1930’lardan 1940’lara..

“Kurtuluş Savaşı’ndan yadigar, ‘Babalık Gazetesi’ çevresinde ; eli kalem tutan kim varsa; şehrin bütün “münevverler”i kümelenmiş… Konya Halkevi’nin yayın organı ‘Konya Dergisi’ her ay kültür, sanat, fikir namına ele ne geçirilmişse, ne derlenmişse, ne düşünülmüşse sunuyor. Hem Konya’ya; hem, bütün Türkiye’ye...

Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi şahsi parası ile Süreyya Berkeme’e Konya’da yayınlattığı ‘Halk Gazetesi’ yayının tatil etmiş; ama, yerini ‘Ekekon’ almış...

Ekekon’da Şevki Ergun, Ziya Çalık, M. Ferit Uğur, Sıraç Aydıntaşbaş, M. Nedim Güntel, Naim Onat, Ahmet Bilge, Hicri Göncel, İsmail Hakkı Konyalı, Sadrettin Karatay, Hulki Karagülle, İhsan Hınçer, İhsan Eke, Muvaffak Sami Onat, Celalettin İmer, Cemal Oğuz Öcal Maral, Bari Gökkaya, Suad Yeşilyurt/Abanazır, Celalettin Kişmir ve daha onlarca yazar, tarihçi, şair... Ekekon; 1950’li, 1960’lı yıllar içindeki gazeteci, yazar bilim adamı fidanlığı.. ‘Kutlu Şehir’ Konya aşkı uğruna sebil edilen ömürler, çekilen acılar, fakru zaruret içinde geçip gitmeler...

GURUR DUYDUĞUM, ÖVÜNDÜĞÜM ŞANSIM

1950’ler.. Artık, o zamanın Konya’sında BABALIK, yok, EKEKON yok Konya tarih ve kültürünü sağladığı imkanlar, yetiştirdiği, bir araya topladığı bilim ve sanat adamları ile gün ışığına çıkartan KONYA HALKEVİ darmadağın edilmiş, KONYA DERGİSİ susmuş.. 1951’li yıllar artık Yeni Konya ve Yeni Meram yılları.. Babalık’ın, Ekekon’un, Konya Dergisi’nin sağ kalan gazeteci, yazar, bilim adamları Yeni Konya ve Yeni Meram’ın “ekmeği yanından”, Konya aşkına kalem sallayan “yazı ailesi”..

Ben, 1958 aralığında girdim; (Konya Basın Dünyası’na.. Ünlü folklorcu, edebiyat tarihçisi hocam rahmetli Cahit Öztelli rehberliğinde.. Giriş o giriş, bugüne göre 53 yıl olmuş...

Düşünüyorum da herkese nasip olmayan bir imkana kavuşmuşum, çok genç yaşımda. Konya basınında önemli yeniliklere imza koyan ‘Şehir Postası’ yazarlığı, yayın müdürlüğü, Konya’nın “insan hazineleri/kültür kaynakları”; “adam gibi adam”; “deve dişi gibi adam”larla tanıştırdı beni. Evlatları oldum, arkadaşları oldum, dostları oldum; onlarcasının, yüzden fazlasının.. İbrahim Azi’yi, Abdülbaki Gölpınarlı’yı, A. İzzet Koyunoğlu’nu, Afif Evren’i, Mahmut Sural’ı, İbrahim Hakkı Konyalı’yı, Mahmut Nedim Güntel’i tanımak az şey mi?.. Mehmet Önder’in, Feyzi Halıcı’nın, Celalettin Kişmir’in, Sofu Tuğrul’un, Mustafa Ataman’ın, Sıraç Aydıntaşbaş’ın, Besim Ergun’un, Gültekin Samanoğlu’nun fikir, sanat ve kültür dünyasına ortak olmak az şey mi?

Son elli yılın, Konya basın dünyasında “birinci dereceden” iştirakçisi oldum; güfte yazarları, Konya halk müziğinin zirveleri, ressamlar yüzden fazla.. Hizmetleri, yaşam maceraları, çileleri, kırgınlıkları ile anlatılsa ciltler doldurur.

‘KONYA SEVDALILARI’ NE YAPTI;

BİZ NE YAPTIK?

Yüzlerce “Konya münevveri”, “Cumhuriyet”ten önce esamesi okunmayan Konya kültürünü, yüzlerce kitapla, binlerce araştırma ile kitaplıkları dolduran gazete koleksiyonları bırakarak, sessizce Musalla’ya, Üçler’e, Hacı Fettah’a, Yediler’e gidip yattılar. Yaptıkları paha biçilmez kültür hizmetlerini hiç başımıza kakmadan gittiler..

Bir ‘KONYA KİTAPLARI KİTAPLIĞI’, bir ‘KONYA BASIN MÜZESİ’ kurulabilse; görürüz, nasıl paha biçilemez kültür hazineleri bıraktıkların...

Peki, biz ne yaptık onlar için? Hiç! Onlar “Konya’nın hayırlı evladı” oldular; kadir kıymet bilmeyen, ‘vefa’ nedir öğrenmemiş bizler? Ne denir bizim için bilmem ki.. Sanırım; ‘vefasız’ en hafifi.. Kabirlerini bile bilen var mı?

Sokaklarımıza, mesela onları adları ne çok yakışırdı.. “Selçuk Es Sokağı” yerine, “Mahmut Sural Sokağı” yerine, “Mahmut Nedim Güntel Sokağı” yerine; “M. Sefa Odabaşı Sokağı” yerine, “İhsan Hınçer Sokağı” yerine bakın sokaklarımıza ne adlar koyduk: Akasya Sokağı, Akide Sokağı, Arı Kuşu Sokağı, Beyazgül Sokağı, Çiğdem Sokağı, Alacakuş Sokağı... İnanın, bunlar bugünkü sokak isimlerinden bazıları..

Şehrin kültürel zenginliklerini ömürlerini vererek gelecek kuşakların istifadesine sunanlar; üniversitelerdeki yüzlerce öğretim üyesine araştırmaları için sayısız kaynak sunanlar; erbabının dışında, hatırlanmıyor bile... Muhteşem Konya tarihinin içinde, politikacı olarak, idareci olarak bit kadar bir zaman sürecinde arz-ı endam edenlerin adları caddelere verilirken; bu şehrin manevi birikimlerine ömür verenlerin adı çiçek, böcek kadar bile olamıyor. Konya’nın çok güzel bir deyimi var: BABASI OĞLUNA BİR BAĞ BAĞIŞLAMIŞ DA, OĞLU BABASINA BİR CİNGİL YÜZÜNDEN ÜZÜM VERMEMİŞ.. Darılan darılsın, gücenen gücensin; biz “Konya’ya hizmet”i “fisebilillah” yapanlara böyle yaptık. Her şeyi “değiştireceğiz/dönüştüreceğiz” derken Onların sağladığı kazanımları unuttuk..

30 Mayıs 2011 – Memleket

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum