Böbreğimi geri istiyorum..

Klavyenin başına oturdum, Ancak yazamadım. 20 dakikada bitirdiğim yazımı bugün 2 saat oldu hala yazamadım. Bu gidişle de yazamayacağım galiba.

Konuyu araştırdıkça batağa battığımı battıkça da elim kolum hareket edemez beynim düşünemez hale geldiğini hissettim.

Yıllarca bizim lügatimizde yer almayan “Boşanma” kelimesi lügatin başköşesine oturmuşta haberimiz yok. Tarih boyunca bizi ayakta tutan bizi biz yapan “Aile” ölmüşte ağlayanımız yok.

Son dönemlerde boşanmak için mahkemelere giden çiftin sayısı o kadar yükselmiş ki, “Konya’da bile yüzde 36’lara çıkmış” aman Allah’ım demekten kendimi alamıyorum.

Eskiden Kol kırılır yen içinde kalır derlerdi, şimdi yiğidin malı meydanda olur sistemine geçiş olmuş. Durum böyle olunca da, evlilik müessesesini korumak güçleşmeye başlamış.

Evli çiftlerin ayrılma sebeplerini öğrenince de küçük dilimi yuttum. Burada sizlere bu sebeplerden sadece Birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum. Birincisi Eşlerin birbirini kötülemesi; Severek veya sevinerek başlayan evlilikler kısa zamanda değişikliğe uğruyor ve aile sırlarını herkesle paylaşır hale geliyor. Zaman ilerledikçe evlilik raydan çıkıyor ve karşılıklı karalama kampanyasına dönüyor. Aile sırlarının, tecrübesine güvendiğimiz bir arkadaşla paylaşılması, aile yuvasını kurtaracak taktikler alınması doğaldır. Fakat durum böyle olmuyor, tecrübesine güvendiğiniz güvenilir olmayabiliyor, güvendiğiniz kişide, tecrübeli olmayabiliyor. Her iki özelliğe sahip olanı da bulmak çok zor oluyor. Eşlerin aralarında düzeltebilecekleri bir mevzu varsa bile düzelme şansı iyice azalıyor. Bir süre sonra avukat aramaya başlanıyor.

İkincisi sen şusun sen busun duygusu;Günlük hayatta “Sen böylesin!” veya “Aynı babası gibi!” Ya da “Anası gibi!” şeklindeki benzetmelerle insanlar farkında olmadan birbirlerini belirli bir kalıba hapsediyorlar. Durum böyle olunca da eşimizi gerçek ve doğal halinden uzaklaştırmaya başlıyoruz ve “ben eşimi çok iyi tanıyorum” derken bile kendi kafamızdaki sanal eşi yargılıyoruz. Sonrada eşlerin birbirine söyledikleri iki tarafı da acıtır bir hal alıyor, buda ilişkide mesafe alalım derken aradaki mesafeyi açıyor.

Birde yanlış mesaj verme var ki, evli çiftlerin kanını emiyor. Bizim insanımız maalesef vermek istediği mesajı veremiyor, anlatmak istediğini de anlatamıyor. Hele bu kişiler evli çiftlerse, mesajı vermek adeta imkansızlaşıyor.

Bu konuyu açacak olursak, Normal şartlarda insan bir şeyi bir kez duyduğunda anlar ve öğrenir. Uygulamadaki zorluk, kişinin yapmak istemesi veya istememesiyle ilgilidir. Biz bir mesaj veririz, verilen mesaj yerine getirilmeyince duyulmadığını Ya da anlaşılmadığını düşünür bıktırırcasına aynı şeyleri söyler dururuz.

Sonrada, Mesajı veren niye beni anlamıyor diye çıldırır. Sonuçta ailede huzursuzluk oluşur. Biz iletişim kuramıyoruz, birbirimizi anlayamıyoruz şikayetleri ailelerin ana problemi haline gelir.

Ailede ki problemlerden biride Eşlerin birbirine mesafeli yabancıymış gibi davranmasıdır, bu durun Aynı evde olan insanları zoraki aynı ortamı paylaşmak zorunda kalmış durumuna getirir ki, hayat anlamsızlaşır. Olabilecek en kötü evlilik şeklidir ve ilişki ilerleyemez. Sonuç yine Avukat ofisi olur.

Bir başkaenteresanlıkta evlenince insanların çocuklaşmasıdır. Kocaman kişiler, makam, mevki sahibi olsalar da, evlilik ilişkisinde çocuklaşmaya başlıyorlar. Birbirine küsmeler, bağırmalar, tepinmeler, ağza gelen her şeyi söylemeler, kapıları çarpıp çıkmalar, eline geçirdiği tüm eşyalara zarar vermeler, eşine lakaplar takmalar başlıyor, böylelikle de hayat çekilemez hale geliyor sonuç malum.

Tabi insanları çocuğa benzeterek Çocuklara haksızlık yaptığımın da farkındayım, çünkü bunları çocuk bile yapmaz diyenleri duyar gibiyim. Ama insanlar evlenince bunları yapıyorlar ve davranışlarından yetişkin özelliğini çıkarıyorlar

Devlet İstatistik Enstitüsü (D.İ.E ) verilerine göre, Türkiye’de ki boşanma sayısında diğer istatistiklerden çok daha fazla bir artış göze çarpıyor. 2009'un ekim-kasım-aralık aylarında 27 bin 670 çift boşanırken, 2010 yılının aynı döneminde 30 bin 326 çift evliliğini bitirmiş. Bu da geçen yılın aynı dönemine göre boşanma oranının yüzde 7 arttığını gösteriyor.

Boşanmalarda en büyük artış yüzde 17 ile Orta Anadolu Bölgesi’nde gözlemlenmiş. Türkiye'nin tüm bölgelerinde artan boşanma oranı sadece Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yüzde 2.6 azalmış. 2011 yılının son üç ayında boşanmaların yüzde 39.7’si evliliğin ilk 5 yılı içindeki; yüzde 23.8’i ise 16 yıl ve daha uzun süredir evli olan çiftler arasında yaşanmış.

Ayrılma sebepleri sorulduğunda; Aşk çabuk bitti. Damatlar beğenilmedi. Her şeyime karıştı. İlk günden kavga çıktı, Erkekler yine evleniriz dedi, şiddet görüyorum ne yapabilirim ki, cevapları alınmış. Ayrılanların yüzde 35 i Aşk evliliği yaptığını da söylüyor.

Bu yazımda, son dönemlerde boşanmak üzere mahkemelere giden çiftlerde gördüğüm en önemli problemleri sizlerle paylaştım.Bu yazdıklarımın önüne, arkasına eklenecek pek çok bilgi var elbet. Boşlukları sizin bireysel tecrübeleriniz doldurmasını arzu ettiğim için daha fazla uzatmadım.

Yazımı Bir dua ile bitirmek istiyorum. ‘Allah’ım herkese Evliliğin kutsallığına inanan eş, karısını Allah’ın bir emaneti olarak gören koca ve evlilik bitince kocasına verdiği canı (Böbreği) geri istemeyen hanımlarla karşılaştırmayı nasip et’ yarabbi…

En değerli hazinemiz ailemizdir. Lütfen koruyalım... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum