Adnan Oktar grubuna yönelik işkence davasında reddi hakim talebi

Adnan Oktar grubuna yönelik işkence davasında reddi hakim talebi

Kamuoyunda "Adnan Hoca" olarak bilinen Adnan Oktar grubuna yönelik 1999'daki operasyonda gözaltına alınanlara 'işkence' yaptığı ve 'resmi belgede sahtecilik', 'iftira' ve 'suç delillerini yok etme, değiştirme, gizleme'...

Kamuoyunda "Adnan Hoca" olarak bilinen Adnan Oktar  grubuna yönelik 1999'daki operasyonda gözaltına alınanlara 'işkence' yaptığı ve  'resmi belgede sahtecilik', 'iftira' ve 'suç delillerini yok etme,  değiştirme, gizleme' suçlarını işlediği iddiasıyla aralarında eski Organize  Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın da bulunduğu emniyet  görevlilerinin yargılanmasına devam edildi.

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın 26. duruşmasına,  tutuksuz sanıklar Vedat Mercan ve Ahmet İhtiyaroğlu ile taraf avukatları katıldı.

Müşteki avukatlarından Nihan Toklu'nun, celse arasında, reddi hakim  talebinin reddine yönelik verilen karara itiraz ettiği belirtildi.

Duruşmada söz alan sanık Vedat Mercan, müdahiller ve avukatlarının  duruşmaya neden katılmadığını merak ettiğini belirterek, "Şu anda bir operasyon  var. Onları da mı gözaltına aldılar? Biz yıllardan beri bu davada yargılanıyoruz.  Yaklaşık 13 yıl oldu. Biz 1999'da operasyon yaptıktan sonra bu gruba 2007'de de  operasyon yapıldı, şimdi yine yapıldı. Karşı karşıya olduğumuz kişiler bir örgüt.  Örgüt oldukları için tek bir merkezden emir alıyorlar. Size de dava açacaklar,  sizden sonrakilere de. Katılan taraf sadece dilekçesinde belirttiği başkan ve  üyelere değil, geçmişte birçok kez farklı heyetlere de asılsız suçlamalarla  reddi hakim talebinde bulunmuştur. Bunu yapabilmek için de yersiz husumetler  oluşturma gayretine girmiştir. Bugün de aynı durum söz konusudur. Reddi hakim  talebinin reddine karar verilsin." diye konuştu.

“DAVAYI UZATMAK İÇİN HER TÜRLÜ YOLA BAŞVURDULAR”

Söz alan bazı sanık avukatları da reddi hakim talebinin reddine karar  verilmesini talep etti. Müşteki avukatı Semra Karadağ ise kabul edilmeyen reddi hakim  taleplerinin reddine yönelik itiraz dilekçelerinin içeriğini tekrar ettiklerini  söyledi.

Bir kısım müşteki ve vekillerinin duruşmaya katılamayacak durumda olduklarını anlatan Karadağ, mazeret dilekçesi gönderen müdahil vekillerinden avukat Ayfer Bayar'ın mazeret dilekçesinin kabulüne karar verilmesini istedi.

Avukat Karadağ, Mahkeme Heyeti Başkanı Zafer Özer'in, "Operasyon  nedeniyle kimler gözaltında gerçekten haberim yok. Gözaltılar nedeniyle mi bu mazeret dilekçesi?" sorusu üzerine, "O şekilde değil, söylediğim şekilde tutanağa  geçirilsin" dedi.

Bu talepleri karara bağlayan mahkeme heyeti, dosyanın sürüncemede kalmaması ve davanın geldiği aşama nedeniyle avukat Ayfer Bayer'in mazeretinin reddine karar verdi.

Müşteki Timur Ayan'ın avukatı tarafından sunulan reddi hakim talepli  dilekçedeki hususların davayı uzatmaya yönelik olduğuna kanaat getiren mahkeme,  bu talebin de reddine hükmetti.

Daha sonra yeniden devam eden duruşmada söz alan sanık Adil Serdar  Saçan'ın avukatı ve kardeşi Serkan Saçan, katılan tarafın bu davayı uzatmak için  uzun yıllardır her türlü yola başvurduğunu belirterek, "Müvekkilim, hakkında  devam etmekte olan davalar nedeniyle birtakım yoksunlukları ve hak kısıtlılıkları  yaşamaktadır. Kendisi geçmişte emniyet müdürlüğü yapmış ve halen avukat olarak  meslek yaşamını sürdürmektedir. Müvekkil terör örgütlerinin ölüm listesinde yer almaktadır ama bu dava nedeniyle silah taşıyamamaktadır. Dosyanın ayrılarak,  düşme kararı verilmesini istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Söz alan diğer sanık avukatları da dosyaların ayrılarak, talepleri  yönünde karar verilmesini istedi. Mahkeme heyeti de müştekiler Hasan Basri, Halil Hilmi, Kartal İş ve  Tarkan Yavaş'ın avukatlarının sunduğu reddihakim talebinin geri çevrilmesi  kararına karşı yaptıkları itirazın, değerlendirilmesi amacıyla bir üst mahkeme  olan İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine hükmederek, duruşmayı  erteledi.

İşkence suçuna maruz kaldığı iddia edilen müştekiler arasında, Oktar  grubuna yönelik sürdürülen soruşturmada hakkında gözaltı kararı bulunan firari  şüpheli Tarkan Yavaş da yer alıyor.

DAVANIN GEÇMİŞİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, mağdur ve  müştekilerin, kamuoyunda ''Adnan Hocacılar'' olarak bilinen gruba yönelik  çalışmalar sonucunda 12 Kasım 1999'da gözaltına alındıklarını ve suçlamaları  kabul etmeleri için kötü muameleye maruz bırakıldıklarını bildirdikleri  belirtiliyor.

Soruşturmada verilen takipsizlik kararının Beyoğlu 3. Ağır Ceza  Mahkemesi'nce kaldırıldığı bildirilen iddianamede, bu nedenle dava açma  zorunluluğu doğduğu kaydediliyor.

İddianamede, söz konusu tarihte Organize Suçlarla Mücadele Şube  Müdürlüğü'nde görevli sanıkların, 27 kişi için ayrı ayrı olmak üzere 3 ila 12 yıl  arasında hapis cezası öngören ve ''işkence yapma'' suçunu düzenleyen TCK'nın 94.  maddesi uyarınca cezalandırılmaları isteniyor.

BİRLEŞEN İDDİANAME

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, Adil  Serdar Saçan "sanık", Hasan Basri Güner ve Ceyhun Gökdoğan "şikayetçi", Deniz  Kuvvetleri Komutanlığı "ihbarcı" olarak yer alıyor.

İddianamede, şikayetçi Hasan Basri Güner'in 12-18 Kasım 1999 arasında,  İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sanık  Adil Serdar Saçan'ın şube müdürü olduğu dönemde gözaltına alındığı, gözaltı  süresince işkence gördüğü iddiasıyla İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Saçan ve  diğer polisler hakkında kamu davası açıldığı hatırlatılıyor.

Olay tarihinde vatani görevini yapan şikayetçinin gözaltı sonrası  serbest bırakılınca askeri birliğine teslim olduğu anlatılan iddianamede,  şikayetçinin gözaltındaki kötü muameleden ötürü hastalanıp, Kasımpaşa Askeri  Hastanesi'ne sevkinin yapıldığı, muayenesi sonucunda Hasan Basri Güner'e 15 gün  istirahat raporu verildiği kaydediliyor.

İddianamede, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ''işkence''  davasında raporun mahkemece orijinali istendiğinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı  Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın iddianamesi ile "hakikate  muhalif resmi evrak tanzim etmek'' suçundan hakkında dava açılan Hastane  Başhekimi Şerafettin Özer tarafından Güner'in hastanede tedavi görmediğine dair  yazı düzenlendiği belirtiliyor.

Saçan'ın Ergenekon davasında sanık olarak yargılanırken dosyaya giren  dinleme tutanaklarından yakın arkadaşı ve başhekim Özer'in akrabası olan M.V'yi  devreye koyarak, başhekimden bu şekilde gerçeğe aykırı bir yazı alınmasını  sağladığı öne sürülen iddianamede, şikayetçi hakkındaki sağlık raporunun bağlı  olduğu Zonguldak Askerlik Şubesi'nden teminine çalışıldığı kaydediliyor.

Araştırmada askeri dosyanın kayıp olduğunun tespit edildiği bildirilen  iddianamede, sanık Adil Serdar Saçan'ın daha önce Zonguldak Askerlik Şubesi'ni  ziyaret ettiğinin belirlendiği aktarılıyor.

İddianamede, Askeri Hastane Başhekimi Şerafettin Özer ve 4 sanık  hakkında kamu davası açıldığı, sanık Adil Serdar Saçan'ın sivil olması nedeniyle  dosyasının ''görevsizlik'' kararı verilerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na  gönderildiği belirtiliyor. Şerafettin Özer tarafından yazılan resmi yazının  yazılmasında sanık Saçan'ın "azmettirme" suçunu işlediği aktarılan iddianamede,  Saçan'ın ''resmi belgede sahtecilik'', ''suç delillerini yok etme, gizleme veya  değiştirme'' ve ''iftira'' suçlarından 4 yıl 9 aydan 20 yıla kadar hapis cezasına  çarptırılması isteniyor.