Yeşilgöl'de kamp

Yeşilgöl'de kamp

Yaz mevsiminin başlamasıyla birlikte düzenlenen şenliklere katılan Zeki Oğuz, izlenimlerini yazıya döküyor...

Zeki OĞUZ

Yaz yarı oldu, beldelerimizde, köylerimizde şenlikler sürüp gidiyor. Her hafta birkaç beldede şenlik var. Kimi zaman seçmekte zorlanıyor insan. Bu yazıyı Çarşamba günü yazıyorum. Cumartesi Pazar Beyşehir Kurucaova’da şenlik var. Bir yandan da Burdurlu arkadaşlar çağırıyor ısrarla. Burdur Aziziye’deki Yörük buluşmasına.

Geçtiğimiz hafta ise Beykonak Yirce yaylası şenliklerindeydim. Bu şenlikler aynı zamanda kamp için bir bahane oluyor bana. Bir gün önceden gidiyorum, yörenin en güzel yerine kuruyorum çadırımı. Ertesi günü çıkıyorum şenlik yerine. Cumartesi günü Ilgın’dan, Akşehir’den dostlarla buluştuk Ilgın’da. Nevalemizi düzüp Mahmuthisar’a doğru düştük yola. Mahmuthisar Ilgın’a 15 km.Bölgenin en eski yerleşim yerlerinden biri. Sultandağlarının eteğinde küçük bir orman köyü. Köy antik dönemlerden kalma eserlerle dolu olduğu için sit alanı. Biraz güneyinde bahçelerin bitiminde ise Yeşilgöl var. Doğal bir göl. Cennet gibi bir güzelliğe sahip. Köy muhtarı buranın doğal sit alanı olması için uğraşıyor.

Yolboyu çevreyi izliyorum. Biçerdöverler girmiş ekin tarlalarına. Tekniğin nasıl hızla geliştiğini eniyi bizim kuşak bilir. Orakla biçip eşekle çektiğimiz günleri hatırlıyorum. Öküzlerle günlerce düğen sürülürdü. Harmanüstü güz yağmurları bastırır harmanı bırakıp gönen ekmeye giderdik. Gönen ekme deyimini şimdiki kuşak kesinlikle bilmez. Bilmesi de gerekmiyor artık çünkü bilmesi hiçbir işine yaramaz artık.

1960 lı yıllarda Parsanada ortağa ekin ekerken ekinleri mibzerle eker, ekin makinalarıyla işlerdik. Makinaya at veya öküz koşardık. İşlenen desteyi ise arkadan biri bedanatla alırdı. Ovada çimenle kaplı bir harman yeri olmadığı için tarlanın uygun bir yerini düzler toplanan sapı orada sürerdik. Tabi sürmek uzun sürer, ortaya çıkan tınası savurmak içinde rüzgâr çıkmasını beklerdik. Kimi zaman günlerce ovada kızgın güneşin altında rüzgâr çıkmasını beklediğimiz olurdu.

Şimdiki kuşağın bilmediği çok şeyi yaşardık ekin mevsiminde. Örneğin ümmeci olayı. Zamana daralan çiftçi komşularını, akrabalarını ümmeciye çağırırdı. Çok zorda olmadıkça herkes katılırdı bu çağrıya. Ekin işlenecekse en hızlı ekin işleyen dururdu enlerin başına. Bu kişi aynı zamanda ümmecicileri coşturan biri olurdu. Birde sesi güzel olanlar seçilirdi. Yanık türküler çığırsın diye. Ümmecide gelenlere verilen yemekler de özel olurdu. Teker katmer, çarşı helvası, yeni bulanmış tereyağının suyundan yapılan yağ çorbası gibi.
1960 lı yılların ortasına doğru modern biçerdöverler doldurdu Parsana ovasını. Şimdi o uçsuz bucaksız tarlalardan eser yok.

Gezginlerin zamanla gelenekleri de oluşuyor. Örneğin Mahmuthisar’a vardığımızda ilk yaptığımız şey köyün girişindeki çay ocağına oturup çay içmek ve yaşlı köylülerle muhabbet etmek. Özellikle yaşlı köylüler diyorum çünkü bütün dağ köylerinde olduğu gibi buradada geçim sıkıntısı gençleri büyük kentlere kaçırmış. Köyü beklemek yaşlılara kalmış. Muhtar da geldi yanımıza çaylarımızı yudumlarken. Yeşilgöl’e birlikte çıktık.

Doğal güzelliğinin yanında aynalı sazan da var gölde. Ilgın’da büyük umutlarla olta almıştık balık tutarız, diye. Geçtiğimiz yıl tutmuştuk ve tuttuğumuz sazan dört kişiyi doyurmuştu. Umudumuz Yeşilgöle düştü, boşta kaldı oltalarımız.
Mahmuthisar ile Beykonak nerdeyse iç içe. Buna rağmen müthiş bir soğukluk var aralarında. Sabah çaylarımızı yudumlarken şenliğe birlikte çıkmayı öneriyorum muhtara, olmaz,diyor. Soğukluğun nedenini ise eskiden beri böyle, şeklinde açıklıyor.

Asıl açıklamayı ise Beykonaklı bir aydınımız yapıyor şenlik yerinde. Ona göre Mahmuthisar çok eski bir yerleşim yeri. Beykonak ise 150-160 yıl önce kurulmuş. Kurulduktan sonra Mahmuthisar’ın birçok arazisine sahiplenmişler. Çevredeki başka köyler de sahiplenmişler Mahmuthisar’ın arazilerini. Soğukluğun gerçek nedeni buymuş. Mahmuthisar’da da bir hafta önce şenlik varmış, keşke gelseydiniz, diyorlar yaşlılar.

Şenliklerin temel amacı yılda bir kere de olsa belde insanını buluşturmak, hasret gidermek. Kısmen başarıyorlar bunu. Başaramadıkları şeyse yöre kültürünü öne çıkaramamak. Bazı varlıklı beldeler paraya kıyıp ünlü isimler getiriyorlar. Bunu bir övünme meselesi yapıyorlar. Yirce’de de bunu yaşadık.
Beykonak farklı bir kültüre sahip beldemiz. Yerel oyunları, türküleri var ama son şenlikte o kültürün izine rastlayamadık. Daha çok bir piknik havası hâkimdi şenliğe. Bu yüzden yıllardır yaptığımız Yirce Şiir Yarışması sonucu seçilen ilk üç şiirin okunmasının farkına varmadı kimse. Öğleden sonra TRT sanatçıları çıkacaklardı sahneye. Biz yemekten sonra ayrıldık yayladan. Beykonak yakınlarına indiğimizde ortalık karışmış, dolu yağmaya başlamıştı. Sanırım şenliğinde tadı kaçmıştı yukarda.