Fatıma Nur Mücevher

Fatıma Nur Mücevher

Yaşamaksa Yaşıyoruz....

Bir sabah gözümüzü açtık ki,semada ki güneş yürek yakıcı. Bir sabaha gözümüzü açtık ki, aydınlığı dahi göz yakıcı...

Bir güzel yolun yolcusu olduk. Allah nasip etti de yola koyulduk. Gecenin 3'ü idi, biz ihrama girdik. Yani, her halimizle Allah'ın emrindeydik. "Seninim Rabbim!" dedik daha doğrusu idrak ettik.  Her  uzvumuzla "benim" diye sahiplendiğimiz bedenimiz, Allah'ın idi. Zira her ne sebeple olursa olsun incitmeyecektik. Niyet ettik. Sadece bedenimize mi? Hayır! Hiç bir canlıya..

Gökyüzünden seyrettik Kudüs'ü ve Mısır'ı ışıl ışıl yanan ışıkların arasından hayran hayran seyre daldık. Bununla beraber Kudüs'e ve Mısır'a da niyet aldık. Allah nasip etsin.  İnsan, insanlığı ile buluşuyor.  Derin düşüncelere dalıyorsunuz. Şimdi Hz. Adem'in, Hz. Havva'nın, Hz. İbrahim'in, Hz. İsmail'in, Hz. Musa'nın, Hz. Muhammed Mustafa (s..v.)'nın  ayak bastığı topraklara ayak basacağız. Dikkat etmemiz gerekir. Öyle ki; Adımlarımızdan toprak dahi incinmemeli. Memnun olmalı, canlı/cansız ne var ise.

Jiddah'ye indik. Hz. Havva annemize selam ettik. İcabet etti niyetiyle, şükrettik.  Mekke'ye doğru yola çıktığımızda içimizde bir heyecan, öyle bir heyecan ki  Leyla idik Mevla'sına kavuşma arzusunda içimiz dışımıza sığmıyordu. Hala rüya gibiydi. Rüya, öyle ya güzel olan ne var ise rüya gibidir. 

Kabe,sol tarafımız ait olduğu yeri buldu. Evet, kalbimizi nasılda avutmuşuz,nasılda kandırmışız. Nasılda yanıltmışız. Kabe'nin kapısın nazır kalbinizi denk getirin ve kelime-i tevhit getirin. Aman Ya Rab! Kalp, kabına sığmıyor. Bu nasıl bir  heyecan. Deli divana. Sanki, kalp odalarına sığmıyor.  Kalp, kabına dar geliyor.

Kabe'de tavafa başladığınız zaman, yavaş yavaş sıyrılıyorsunuz kendinizden.  Kendinize doğru bir yolculuk başlıyor. Her şaftta bir huy, her tavafta dünya teker teker düşüyor. "Sana geldim, kabul et beni.." diye diye geçiyorsunuz dünyadan. Hırslarınız yetişemiyor. Kıskançlık, dünya ve içindekiler hatta acılar size dokunamıyor. Tam anlamıyla Allah'ın misafirisiniz.

Arafat'ı ziyaret başlar. Hz. Adem ile Hz. Havva annemizin buluştuğu yer ve efendiler Efendisi  Hz. Muhammed (s.a.v.)'in veda hutbesini  yaptığı Arafat... Mekanlar gezdikçe İslam'ın nasıl sağlam bir din olduğunu bir kez daha kavrıyoruz ve bunca zorluğa rağmen İslam'ı anlatmaktan geri durmayan Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah'ın Resulü'dür..!

Kur'an ve sünnetten ayrı yaşamaya, yaşamak diyorsak varın biraz daha aldanalım. Zira Allah ve Resulü'nden  ayrı yaşamak, yaşamak değildir. Yaşadığını sanmaktır. Deniz varken,fanusta aldanmaktır,yaşadığını sanmaktır... 

İslam,zahmetin arasında gizlenen rahmettir... Şimdilerde bizim  hızla uzaklaştığımız hassasiyetler ve değerlere tutanabilsek tam anlamıyle kurtuluşa ereceğiz.

 

Şimdi tüm hazırlıklar dünyadan sıyrılıp ahirete hazırlık adına olmalı. Hazırlıksız gelen ölümü hazırlıkla karşılama girişimleri başlamalı ve son olarak o beldeyi görmeden misafir olmadan canımızı almasın Allah...

Şuurlu yaşamak adına şimdi yeniden;

Hadi Bismillah.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum