UYUŞTURUCUYLA MÜCADELE DOSYASI - Yeni hayata bu merkezden "merhaba"

UYUŞTURUCUYLA MÜCADELE DOSYASI - Yeni hayata bu merkezden "merhaba"

Alkol ve çeşitli madde bağımlılıklarına dair tedavi yöntemlerinin sunulduğu AMATEM, hastaların yeni bir hayata "merhaba" demeleri için önemli bir basamağı oluşturuyor- Bağımlılıkla mücadelede hizmet veren merkezler, hastanın ihtiyaç duyabileceği tüm tedav

İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Alkol ve çeşitli madde bağımlılıklarına dair tedavi yöntemlerinin sunulduğu Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezleri (AMATEM), hastaların yeni bir hayata "merhaba" demeleri için önemli bir basamağı oluşturuyor.

Alkol ve madde kullanım bozukluğu olan erişkin hastaların ilk başvurdukları yer olarak ön plana çıkan AMATEM'lerde, kişilerin ayaktan, gerekirse de yatışları planlanarak tedavi edilmeleri amaçlanıyor.

Bağımlılıkla mücadelede hizmet veren merkezler, hastanın ihtiyaç duyabileceği tüm tedavi hizmetlerini bünyesinde barındırması, multidisipliner bir tedavi biçimi benimsemesi yönüyle de dikkati çekiyor.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi AMATEM Kliniği Sorumlusu Doç. Dr. Rabia Bilici, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, "Bağımlılık öncelikle kronik bir hastalık. Bir beyin hastalığı." dedi.

Bağımlılığı, kişinin olumsuz sonuçlarına rağmen madde kullanmaya ya da teknoloji, kumar gibi birtakım davranışsal bozukluklara devam etmesi olarak tanımlayan Bilici, aynı zamanda bağımlılığın altında yatan nedenler, kullanılan tedavi yöntemlerinin sonuçları, bağımlılıkla ilişkili diğer faktörler gibi birçok konuda bilimsel araştırmanın da yapıldığı merkezlerde, bu alanda çalışacak tüm profesyonellerin de eğitimine destek verildiğini söyledi.

Anadolu Yakası'nda hizmet veren merkezlerine geçen yıl yaklaşık 15 bin başvuru yapıldığını dile getiren Bilici, "Bunların bir kısmı, yaklaşık 4 bin civarı adli başvuru. Asıl büyük kısmı kişilerin kendi istekleriyle geldikleri durumlar. Bunların içinde de büyük kısmı, esrar kullanıcıları oluşturuyor. İkinci sırada alkol bağımlıları var." diye konuştu.

- "Kişi istemiyorsa 'Yapılacak hiçbir şey yok.' diye düşünülmemeli"

Doç. Dr. Rabia Bilici, bu mücadelede, kişinin tedavi isteğinin çok önemli olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Kişi istemiyorsa 'Yapılacak hiçbir şey yok.' diye düşünmememiz gerekiyor. Aslında her kişi mutlaka zamanın bir diliminde isteyecektir. Ancak tedavi olma isteği oluşabilmesi için madde kullanımının kişinin hayatında birtakım sorunlara yol açması lazım. O nedenle kişi tedavi istemiyorsa 'Hiçbir şey yapmayalım.' diye düşünmüyoruz. Bu kişi bizim farkındalık öncesi dediğimiz bir dönemde, o zaman yapılacak şey, bu kişinin öncelikle sorunun farkına varmasını sağlamak. O dönemde daha çok aileleriyle ilgili çalışıyoruz.

Burada biraz şunun altını çizmekte fayda var, biz biliyoruz ki bu hastalık biraz da aile hastalığı. Ailenin de bu tedavinin içerisine mutlaka dahil olması gerekiyor. Ama ailelerin beklediğimiz kadar dahil olmadığını görüyoruz. Burada yapılacak şey, kişi tedaviyi istemiyorsa bile mutlaka ailenin bu hastalıkla nasıl mücadele edeceği konusunda bilgi sahibi olması. Hangi dönemde yakınlarıyla görüşmeleri gerekiyor, nasıl bir ortam oluşturulmalı, iletişim şekilleri, alacakları cevaplar karşısındaki tutumları nasıl olmalı, tüm bunları ailelere gerçekten de bilinçli şekilde öğretmek gerekiyor. O nedenle ailenin tedaviyi isteyen ya da istemeyen kişi için de çok önemli bir ayak olduğunu unutmamak önemli. Bu tedaviyi üçlü bir sac ayağı gibi düşünecek olursak bir tarafı kişinin kendisi, ikinci ayağı sağlık kurumu ama üçüncü ayağı aile. Bunlardan herhangi birinde zayıflık olursa tedaviyi çok iyi oturtamıyorsunuz."

- "Bağımlılık tedavisi uzun bir süreç"

Bağımlılık tedavisinin uzun soluklu bir süreç olduğunu vurgulayan Bilici, "Çünkü önemli bir değişimden bahsediyoruz, o yüzden ailelerin mutlaka sabırlı olması gerekiyor." dedi.

Rabia Bilici, toplumda yıllarca bağımlılık tedavisinin en iyi çözümünün "yatarak tedavi" şeklinde algılandığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu algı hala devam ediyor. Bizden beklentiler de bu yönde oluyor. Tedavi kurumlarına gelirken valiziyle gelen hastalar oluyor. Halbuki biz öncelikli ayakta tedavinin daha önemli olduğunu, kişinin normal yaşantısından kopmadan, sorumluluklarından uzaklaşmadan tedavi programlarının içerisinde olmasının daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Yatarak tedavi sorunla, ayakta tedaviyle başa çıkılamadığında alternatif olarak kenarda duruyor. Hastalarımızın çıkarılan tedavi programlarında şuna inanmalarını istiyoruz, hekimleri onlar için uygun olan tedavi yöntemi neyse bunu planlıyor. Hekimlerine güvensinler."

- "Bu yolda atılan her adım küçük dahi olsa başarıdır"

Doç. Dr. Rabia Bilici, bu yolda atılan her küçük adımın dahi başarı olduğunu vurgulayarak, "Bizim için önemli dönemler var. İlk 3 ay, 6 ay ve 1 yıllık bırakma dönemleri gibi. Başarı dediğimiz şey bu kişinin hayatında yaptığımız değişiklik, ona kattığımız şeylerdir. Bir tedavi kurumuna başvuran ve burada yardım alma çabası gösteren herkes için bir başarı vardır." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin bağımlılıkla ilgili yürüttüğü mücadelesine de değinen Bilici, şunları kaydetti:

"Türkiye bu konuda aslında gerçekten çok kararlı. Bu anlamda bütüncül bir tedavi sistemi var. Bu gelişmeler gerçekten keyifle takip ettiğiniz bir süreç. Kararlılık var, bu mücadele konusunda belirlenen politikadan hiç geri atılmıyor bu önemli. Bir diğeri de bütüncül mücadele. Bir önleme basamağı var. Tedavi ayağı daha çok Sağlık Bakanlığı çatısında sürdürülüyor. Öncelikle kişilerin tedavi kurumlarına rahatlıkla başvurabilmeleri için merkez sayıları artırıldı. Eskiden İstanbul için bir merkez vardı şimdi merkez sayıları artırıldı. Tüm Türkiye genelinde bu rakam arttı. Şu an ülkenin 55 ilinde bağımlılıkla ilgili kişilerin rahatlıkla başvurabileceği merkezlerimiz var.

Bunun dışında toplum temelli bağımlılık hizmeti dediğimiz bir model benimsendi. Kişilerin sadece AMATEM'lere değil, yaşadıkları yere daha yakın, daha kolay ulaşabilecekleri, hizmet alabilecekleri merkezler açıldı. Bunun yanı sıra medikal seçenekler arttı. Kişilerin tedavilerinde rahatlıkla kullanabileceğimiz ilaçlar artık ülkemizde de var. Sadece tedavi merkezlerinin sayısı değil, hizmetlerin kalitesi arttı. Bu alanda hizmet veren tüm profesyoneller periyodik olarak eğitime tabii tutulmaktalar. Bir taraftan yine ciddiyeti yitirmeden, yılgınlığa yer vermeden yapılması gereken elbette daha çok iş var. O konuda hep birlikte gayret ediyoruz."

Bilici, bağımlılık tedavisinde verilen tüm hizmetlerin ücretsiz olduğunu, kişinin sosyal güvencesi olmasa dahi bunlardan faydalanabildiğini aktararak, "Çünkü bu aynı zamanda bir halk sağlığı problemi. Bağımlılık sadece kişiyi değil, toplumu doğrudan ilgilendiren bir hastalık olması nedeniyle bu kişilerin tedavileri ücretsiz olarak karşılanıyor." diyerek, sözlerini tamamladı.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :