Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Toplumsal Barışın Mekanizmaları

İslam sosyal dayanışmaya önem veren bir dindir. Toplum fertlerini  ‘ben’ merkezli bencil duygu ve düşüncelerden kurtarmanın yolu da iyi ve sağlıklı bir din eğitiminden geçer. Bu sebeple, toplumsal hayatta bencil ve hodgâm duyguları tedavi edecek din gibi güçlü bir başka müessese düşünmek mümkün değildir.

Toplumun güçsüz kalmış fertleri, niçin cami önlerinde camiden çıkan insanlardan bir şeyler istemektedir? Bu sorunun cevabı, “dinî duygu”yu besleyen ve insanlarda merhamet duygularını coşturan gücün arka planı iyi okunursa, gayet kolay bulunabilir. Yeter ki biz yoksulların lehine olan diğer çağrılardan daha etkili bir yaptırım gücüne sahip olan İslam’ın çağrısına kulak verelim.

İnsanın biyolojik ve manevî varlığını istikrarlı bir şekilde sürdürebilmesi için yaşayan bir takım sosyal güvenlik müesseselerine ihtiyaç vardır. İnsan tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz. Mutlaka diğer insanlarla birlikte gerek üretim ve gerekse üretilen malı satın alma vb. gibi çok yönlü durumlarda birbirlerinin yardım ve desteklerine ihtiyaç duyarlar.

Diğer yandan, üretim ve pazarlama faaliyetlerindeki dayanışmaya bağlı olarak, bu imkânlara sahip olmayan ve piramidin altında kalmış kimselerin de durumlarını iyileştirmeyi bir vazife ahlakı saymak gerekir. Toplumun sinir uçları her an gerginliklere açıktır. Bundan dolayı İslam,   bireyin, yalnızlaşmasını ve toplum dışı alt kültür grupları haline gelerek saf dışı edilmesini önlemek için bireyi güçlendirici olarak adına “sosyal dayanışma müesseseleri” dediğimiz yan ve ara mekanizmalar geliştirmiştir.

Bu konuda İslam tarihinde ‘mükemmel modellenecek’ örnek kişi ve olaylar söz konusudur. Dayanışma için salt ‘bilgi’ yeterli değildir, ama çok önemli bir başlangıç faktörüdür. Burada asıl önemli olan ‘bilgi’yi ‘eylem’le bütünleştirmektir. Bu nedenle dünyada herhangi bir inananın başardığı bu dayanışma faaliyetini etkin inancın da yardımıyla biz de ‘mükemmel olanı modelleme’ yoluyla başarabiliriz. İşte şahısların gerek düşünce ve gerekse eylem planında belirli bir sonucu üretmek için tam ve kesin olarak neler yapacağının açığa çıkartılmasına “modelleme”  denir. Kişinin inançları, nelerin mümkün olup nelerin mümkün olmadığını düşünmesi, büyük oranda, kendisinin neleri yapabileceğini ya da yapamayacağını gösterir. Diyelim ki, bir şeyi yapamayacağımıza inandığınız zaman beynimize sonucu üretme yeteneğimizi yok eden ya da sınırlayan mesajlar veyahut da beynimize bir şeyi yapabileceğimizi söyleyen benzeşimli mesajlar gönderelim. Elbette negatif ve pozitif nitelikler taşıyan bu mesajlar, eylemsel planda sonucu üretmek için beynimizi uyarır ve onu mümkün kılacak ya da kılmayacak her iki türde kapıları açar.

O halde bir kimsenin inanç sistemini modelleyebilirseniz, onun yaptığı gibi davranmaya doğru ilk adımı atmış olursunuz. Örneğin, konumuz ‘dayanışma’ olduğuna göre, bir mümin olarak bizim ‘modelleyebileceğimiz’ yegâne şahsiyet Hz. Peygamber olmakla birlikte, bu konuda onun kutlu geleneğini sürdüren toplumsal hayatta hayırlı faaliyetlerde öncülük yapan başka kimseleri de modellemek mümkündür. Bu amacımızı bazen sözel modelleme yoluyla şahısları bu işe motive etmek anlamında ya da eylemsel modelleme yoluyla bizzat işin içinde olarak gerçekleştirebiliriz. Modellemenin her iki türünde örnek alınacak mükemmel şahsiyetler vardır. Elbette bu modelleme türleri belli bir mekân ve belli bir zaman aralığında ‘an’ dediğimiz süreçte anlam bulacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.