“Şehr-i Konya”da çile çekmeye mahkum muyuz?

Acısı ve tatlısı ile bir bayram tatili dönemini daha geride bıraktık. Kimi gurbetçi vatandaşlarımız geldi, geri dönemedi. Kimileri sağlığını kaybetti, bazılarımız da sağlıklı olarak Allah’a şükür ederek geri dönüp işlerine başladı. Bazılarımız memleket sevgisini tam yaşarken bazıları da hayal kırıklığıyla geri döndü.Ama gerçek olan bir şey vardı. O duygunun adı da özlemdi. Özlemlerimizi gidermek için çektiğimiz çile aynıydı. İster karayoluyla, ister hava yoluyla, ister deniz yoluyla git. Hepimiz çeşitli sorunlarla karşılaştık. Ama görüntüler önceki yıllarla hep aynı. Tabii ki kolay değil, adı üzerinde “bayram” geliyor, memleketinde hasret giderecek geri dönüşü yok, beklesin. Sanki “Şehr-i Konya”da yaşanan bu çileler memurların ve siyasetçilerimizin hatta ve hatta buradaki bürokratlarımızın çok umrundaydı. Çileyi çeken yine vatandaş oldu. Peki bunda bizlerin hatası yok mu? Bence var. 40 yılı aşkın süredir burada yaşıyoruz ve biz, bizi yönetenlerden neler istedik onlardan, ayrıca biz neler vermeye çalıştık. Onlar istediklerimizi veriyorlar mı? Hayır, çok güzel de oyalıyorlar. Ve biz adı “vatandaş” olanlar aynı çileleri çekmeye devam ediyoruz. Tabii ki bizler girişimlerde bulunmazsak çekmeye de devam edeceğiz.Bu bayram yağan 10 santim karla “Şehr-i Konya”da kabus dolu günler başladı. Hala acı çeken, soğuktan tir titreyen, elektriğe hasret yaşayan hemşerilerimiz yok mu? Yaşanan çevre tahribatının hesabını kim verecek? İstemeyerek bir ağacın kırılmasına yol açanlara Belediyelerin kaç para ceza kestiğini ve icra yoluyla ödettirdiğini bilenlerdeniz. Meteoroloji Genel Müdürlüğü bayramda bölgemizde karla karışık yağmur yağacağını günlerce haykırmadı mı? Şimdi ekipleri seferber etmeyip onlarca ağacın kırılmasına, enkaz fotoğraflarının doğmasına yol açanlar hesap vermeyecek mi? “Şehr-i Konya”nın geleceğini planlayan (!) şehir plancıları çevre dokusunu korumak veya doğal afetlerden oluşacak zararı karşılamak için bu dokuyu sigorta ettiremez miydi? Şimdi şehrin geleceğini ak ve aydınlık günler sloganının altında karartan Brütüsler ne yapacak? Doğal olarak koltuklarında oturmaya devam edecek. Çünkü o koltuklar çok rahat…Elektriğiniz kesik, sularınız akmıyor, acil telefonlarından yardım istiyorsunuz bir sövmedikleri kalıyor. Bu çirkinliklerin hesabını kim soracak? Yaşananların anlamı ne? Sorunlar daha güzel bir terimle ifade edilemez miydi? Ama, vatandaşın yaşadıkları kimsenin umurunda da değil. Ekmek teknesine, halkına saygısı olan birileri sorumluğu üstüne alır kamuoyuna bilgi aktarırdı. Oldu mu böyle bir şey?Değişime katkıda bulunmak hepimizin görevi. Gelin “Şehr-i Konya”yı makam, nema, rant ve maaş için değil, candan sevelim. “Şehr-i Konya”da yaşayanlar olarak işçisinden esnafına, öğrencisinden, doktoruna, kısacası 7’den 70’e hepimize hepimize düşen görevler var. El ele verelim bu şehrin gelişmesine katkıda bulunalım. “Bir başkent, her zaman başkenttir” sloganını ve “Şehr-i Konya”da çile çekmeye mahkum olup olmadığımızı yüksek sesle tartışalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.