Sayın milletvekili adayları. Sakın bu yazıyı okumayın!

28.01.2015 tarihli köşe yazımda,

Bizi temsil edecek Milletvekili,  “Yiğit, güçlü, kuvvetli, gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen, sözüne güvenilen, sözünün eri, korkusuz ve cesaretli olması lazım”  Çünkü  “yiğit olmayan bir milletvekili, iyi unvanlara, ve özgeçmişe sahip olsa bile,  kendini ifade edemeyecek, yalan söyleyebilecek, korkacak, sinecek, el öptürüp boyun bükecektir”. Sonra “Vatandaşa efelenen, kendini bulunmaz bursa kumaşı zanneden, burnundan kıl aldırmayan, kesesini doldurmaktan başka düşüncesi olmayan, kendine ihtiyaç duyanları aşağılayan caka satan vekillere ihtiyacımız yok” demiştim

Yine bu  yazımda yukarıda yazdığım özelliklere ilaveten, tabiî ki yiğit birinin bu yiğitliğini bilgiyle güçlendirmesi, dünyayı anlaması, kavraması ve bu anlayışla yeni fikirler üretmek, yeni projeler geliştirmek için çalışmalıdır. Özellikle de şehrini ve ülkeyi daha ileriye taşıyabilme bilgi birikimine sahip olması gerekir. Okumayan, araştırmayan, düşünmeyen, aktüeli takip etmeyen, felsefe, sosyal psikoloji, ekonomi ve sosyal bilimleri bilmeyen.  Sadece televizyon ağzıyla konuşan birilerinin milletvekilliğine soyunmasını çok ama çok yanlış olarak gördüğümü de belirtmiştim.

Vatandaşlarımız, bugünlerde her yerde tek bir soru soruyor. Milletvekili adaylarımız bu kadar önemli görevde olduklarının ve çok önemli bir iş yaptıklarının farkındalar mı? Bu kadar büyük bir vebal altında olduklarını biliyorlar mı?.

İnşallah biliyorlardır.

Benim vekilim beni tanısın, benim ne yediğimi, nasıl yaşadığımı, neden hoşlandığımı, nasıl eğlendiğimi, ne düşündüğümü, neye üzüldüğümü, nasıl para kazandığımı, nasıl baba, nasıl ana olduğumu, ne giydiğimi, neye ağladığımı, beklentilerimi, hayallerimi, özlemlerimi bilsin, diyorlar.

Adaylarımız inşallah bunu da biliyorlardır.

Yine o tarihteki yazımda, Konyalının beklediği milletvekili, altına girdiği ağır sorumluluğun hesabını verebilecek olmalıdır, “acaba bir yerlerde bilmeyerek bir can yakmış olabilir miyim? Bir haksızlığa sebep olmuş muyum? Bir ananın yüreğine ateş düşürmüş müyüm? Bir gencin hayatını karartmış mıyım? Bir kadının vücudunu satarak geçimini sağlamasına neden olmuş muyum?” diye özeleştiri yapabilecek kişilerden olmalıdır diye yazmıştım.

Bunu da zaman gösterecek.

Konyalı yukarıda yazdığımız özelliklerde yeni yüz görmek istiyor demiştim.

çok şükür listelerde yeni yüzler gördüm.

Bunun içinde listesini açıklayan partilere teşekkür ediyorum.

Bugünkü yazımı Büyük İskender’in, büyük vasiyetini, hatırlatarak bitirmek istiyorum.

-          Boş tabutumu saraya doktorum tek başına taşısın.

-          Tabutum, saraydan mezarlığa taşınırken yola altın ve gümüşleri saçın.

-          Tabutum taşınırken her iki elimi tabuttan sarkıtın.

Büyük İskender”in vasiyetini yazan general, tüm cesaretini toplayarak, Neden diye sorar.

Bütün dünyayı önünde titretmiş, en büyük başarıları tatmış, en büyük hazineleri ele geçirmiş, en muhteşem iktidar duygusunu yaşamış bu adam, cevap verir.

-  Doktorumun tabutumu tek başına taşıması, ölüme bir çare olmadığını gösteriyor.

- Yola altın ve gümüş saçarken, Zenginlik peşinde koşarken zamanımı boşuna harcadım,  benim gibi olmayın demek istiyorum. 

- Ellerimin tabuttan sarkıtılmasını istiyorum, çünkü tıpkı geldiğim gibi, bu dünyadan boş ellerle ayrıldığımı herkesin görmesini istiyorum, demiş...

Yani;

Kefenin cebi yook.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum