Hüseyin Altunbaş

Hüseyin Altunbaş

Reklam verenlere üzülüyorum

Türkiye’de reklam veren olmak hakikaten zor. Zaten o yüzden de yüzde 98’i KOBİ olan ülkemde ancak yüzde 5 reklam veren var diyebiliriz. Diğerleri reklam veremeyen, reklam vermeyi bilmeyenler…

 

Reklam vermeye azıcık teşebbüs edenleri de, zamanında birileri reklam veremez hale sokmuşlar…

 

Reklam vermek firmanın ismini reklam yerlerine yazmakla olacak bir iş değil. Reklam vermek de belli kuralları olan, disiplini olan, püf noktaları olan ciddi ve önemli bir iş.

 

Bu kuralları bilmezseniz her denilene inanır ve sonra reklamın faydası değil zararını görür, paranızı çar çur eder ve haliyle batarsınız.

 

Sonra da beni reklam batırdı dersiniz! Yok ya!

 

Reklamı hafife almayın. Ciddiye alın. Ciddi reklamcılarla çalışın. İşini bilen, analiz yeteneği ve bilgisi olan, strateji ve taktikten haberdar reklamcılardan hizmet alın.

 

Doğrusu bu!

 

Maalesef ki özelde de kamuda da reklam vermeyi bilmiyoruz. Reklamı dediğim gibi firmanın ismini kocaman yazmak olarak algılıyoruz. Reklam yerini tepeleme doldurmaktan keyif alıyoruz. Sonra da geri dönüş alamıyoruz.

 

Reklam verenleri geliştirmek için kurulmuş bir dernek var. Reklamverenler Derneği. İlgilenenler rvd.org.tr adresinden bilgi alabilirler. Bu dernek iletişim mantığını, reklam mantığını geliştirmek için uğraşıyor. Toplantılar, konferanslar düzenliyor.

 

Bu dernek Türkiye’deki her 4 KOBİ’den birinin web sayfası olduğuna dikkat çekiyor ve KOBİ’lerin iletişim yapması için uğraşıyor.

 

Hemen herkesin web sayfası olduğunu zannediyoruz ama değilmiş. Hala internet ortamında iletişim yapmamış olan şirketlerimiz varmış. İnternet de iletişim yapmayacağız diye de inatlaşıyorlarmış. Şaşırtıcı!

 

Reklamdan anlayan reklam verenleri, doğru düzgün reklamcıları ve kaliteli reklam mecralarını görmek herkesin en büyük dileği.

 

DNA’ya Özel Parfüm

 

Şimdi böyle bir parfümü öncelikle düşünmüş olmayı tebrik etmek lazım. “DNA’ya özel Arap Parfümü Türkiye’de” başlık bu. Yani Araplar daha önceden geliştirdikleri DNA’ya özel parfümü şimdi ülkemize getiriyorlarmış. Yani çok önceden birebir pazarlamayı biliyorlarmış ve ona göre ürün bile geliştirmişler. Vay be!

 

İşte dünyanın gittiği nokta. Artık pazarlama çağında yaşadığımıza başka kanıt vermeyeceğim.

 

Bahreyn merkezli Syed Junaid Alam, kişilere özel yağ ve aromalardan elde ettiği parfümleri şimdi Türkiye AVM’lerinde satmayı planlıyormuş. Almanya ve İtalya’da daha önce satılıyormuş. Şimdi İstanbul’da 5 mağaza açmayı hedefliyormuş.

 

DNA’ya özel parfüm fikri çok yaratıcı, uygulaması bir o kadar zor ama başarılmış ve dünyaya da yayılmış.

 

Böyle yaratıcı reklamverenler nasip etsin bize de…

 

 

Reklamda Çocuk Kullanmak

 

Reklamın etik kuralları var. Reklamda amaca hizmet edecek şekilde cinsellik, kadın ve çocuk kullanılamaz der bu etik kurallar. Kadın maalesef ki vıcık vıcık kullanılıyor. Yanlış kullanılıyor. Cinsellik istismar ediliyor. Ucuz reklam anlayışı. Bu sadece bizim ülkede de değil tüm ülkelerde böyle. Bunları kurullar ve kurallar izleyecek ve cezalandıracak…

 

Son dönemlerde bizim reklamlarımızda çocuk istismarını görüyoruz. Her reklamda çocuk şirinliğinden faydalanmak istiyorlar. Ürünleri çocukla alakalı olmasa da reklamda çocuğu kullanıyorlar. Bu kesinlikle yanlış. Cezalandırılması ve yasaklanması gereken reklam anlayışı.

 

Bir otomobil markası olan Fiat reklamları iki erkek çocuğu reklamlarında kullanarak başlattı bu istismarı. Şimdi Schafer isimli zücaciyeci iki küçük kızı kullanarak bunu abarttı.

 

Her zaman söylerim dikkat çekmek bu kadar ucuz olmamalı.

 

Dikkat çekmek için cinsellik, kadın ve çocuklar kullanılmamalı. Ürünle veya hizmetle hiç alakası olmadığı halde sırf çocukların şirinliğinden faydalanılmamalı.

 

Schafer’ın reklamında kendilerine yapılan iğrenç makyajla rüküş hale getirilmiş çocuklar üzerinden kime ne mesaj verilmeye çalışılıyor anlamak mümkün değil. Amaca ulaşmak için her yol mubah olmamalı.

 

Tabi reklamlara ceza şikayetle çalıştığı için ancak sizlerin şikayetleri olursa bu ve buna benzer reklamlar haddini bilebilirler.

Benden söylemesi…

* Son olarak Konya reklam mecralarında şöyle bir gezinti ile bitirelim. Açıkhava reklamlarında en beğendiğim reklam Azra Clup’ün yaptığı aylık 25 TL promosyon reklamı. Stratejisi doğru çok yaratıcı olmasa da stratejiden beslenen doğru bir reklam. Aferin. * Mevlana Üniversitesi reklamlarını hiç beğenmediğimi söyleyeyim. Ek yerleştirme duyurusunu önce beyaz zeminli sonra kırmızı zeminli ilanlarla duyurma acemiliği dikkatlerden kaçmış değil. Mevlana Üniversitesinin iletişimini acilen düzeltmesini tavsiye ederim. * Konya’ya tepeden bakmak diye övdüğüm Akyokuş açıkhavada güya reklam yapmış. Kendini bu kadar batıran bir reklam stratejisi olamaz. Akyokuş’a sadece kahvaltı için gelin demek kendini inkar demek değil de nedir? Akyokuş’un genel vaadi ne Allah aşkına, bunu söylesenize… * Gaznet’in Açıkhava reklamını gördüğünüzde ne anlarsınız? Küçük bir kulübe görseli ve 4 taksit. Bu ne Allah aşkına! Küçük kulübede yaşayanlara yönelik 4 taksitli kampanya mı uyguluyorsunuz! Gaznet’in reklam anlayışı da çok kötü. Acilen onun da değişmesi lazım.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum