Osmanlı'da Harem-1

 

Bu yazı dizimizde Osmanlı Haremi’ni tanıtmak arkasındaki sır perdesini açmak istiyoruz.

Haremde bulunanlardan, Valide Sultanlar, İkballer, Kızlar Ağası, Kalfalar, Cariyeler ve diğerleri. Padişahın özel alanı olarak kabul edilen Harem bir okul muydu yoksa bir  bakireler evi mi? Harem’e kimler girip çıkabilirdi? Cariyeler nasıl seçilirdi? Padişaha ihanet eden cariyeler kimlerdi? Padişahların cariyelere aşk mektupları yazdığı doğru mu? Cariyeler Padişahların karşısına çıplak olarak mı çıkardı? Batılı yazarların Harem’le ilgili erotik tasvirleri gerçek mi? Harem neden çarpıtılarak anlatıldı? Harem’le ilgili her şeyi bu yazı dizimizde bulacaksınız.

Yazımıza Osmanlı Devletinde Harem'i tanıyarak başlamak istiyorum.

Osmanlı Devletinde Harem denilince önce Topkapı sarayı akla gelir. Topkapı Sarayı'nın tamamen Padişahların evi ve eğlence yeri olduğu birçok kişi tarafından yalan yanlış bir şekilde anlatılmakta bu fikirlerin dışındaki bilgilerde pek makbul görmemektedir.

Öncelikle, ister Topkapı Sarayı isterse Yıldız Sarayı olsun, Saray denilince, sadece padişahların evleri ve aileleriyle beraber oturdukları kaşhaneler (Büyük süslü ev) ve köşkler akla gelmemelidir. Zira bu saraylar, bugün Cumhurbaşkanlığı külliyesi, Başbakanlık konutu ve bakanlıklar gibi devlet daireleridir. Harem incelendiğinde de bugünkü  devlet adamlarının evlerinden daha ihtişamlı olduğu söylenemez.

Diğer anlamıyla Harem, girilmesi yasak olan yer manasınadır. Mekke-i Mükerreme'nin sınırları belli yerlerine ihramsız girmek yasak olduğundan Harem-i şerif denildiği gibi, aynı manada hareketle, kadınların ikamet ettikleri ve yabancı erkeklere haram olan kadınlara da harem adı verilmektedir. Osmanlı zamanında evler ve devlet adamlarının konutları demek olan saraylar, haremlik ve selamlık diye ikiye ayrılmıştı; girilmesi yasak olan harem kısmı kadınların ikametine tahsis edilmişti. İşte Osmanlı Padişahlarının hanımlarına da harem denildiği gibi, bunların yaşadığı mekanlara da Padişah Haremi veya Padişah Evi manasına Harem-i humayun adı verilmişti.  

II. Murat’a kadar Osmanlı padişahları ya kendi çevrelerindeki kızlarla ya da savaştıkları kralların kızlarıyla evlendiler. Bu yüzden Osmanlı’da bir harem teşkilatı yoktu. Harem ve Enderun Mektebi  İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından kuruldu.  Böylece erkekler Enderun’da, kızlarsa Harem’de eğitilmeye başlandı. Kısaca Harem bir “kısrak yuvası değil” tıpkı Enderun gibi bir eğitim kurumuydu.

Harem’in Türk geleneklerinde yer almamasına rağmen Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulmasının başlıca nedeni güvenlik ve devlet sırlarının açığa çıkmasını engellemekti. Fatih’e kadar Osmanlı padişahları ya kendi çevrelerindeki kızlar, ya beylerin kızları ya da savaştıkları kralların kızlarıyla evlenirlerdi. Özellikle yabancı kralların kızları her ne kadar Müslüman olup Osmanlı kültürünü benimseseler de kendi soylarını unutamayanlar da çıkıyordu. Bu nedenle de kendi ülkelerine çoğu zaman açık ve gizli mektuplar gönderiyor, devlet güvenliğini tehlikeye düşürüyorlardı. 

Saray dışından evlenmek ise reaya (bir hükümdarın yönetimi altındaki halk) dan veya tebadan (birdevletin hükmü altında bulunan kimseler) bir aileyi saraya katmak anlamına geliyordu. Osmanlı padişahları bunun da devlet güvenliği açısından sakıncalı olduğunu düşündüler. Bu nedenle de Harem kuruldu ve burada yetiştirilen kızlardan en zeki ve güzel olanı daha sonra Padişahın karısı olmaya hak kazanırdı.

 

Osmanlı’da her şeyin başı Padişahtı. Harem de padişahın sorumluluğundaydı. Harem yeni padişahın annesi olan Valide Sultan tarafından yürütülürdü Valide Sultan’lar imparatorluk içerisinde siyasi ve politik anlamda çok büyük güce sahiplerdi.

Padişahın haremle ilgili haklarını “Kızlar Ağası”, ya da “Harem Ağası” denilen iğdiş edilmiş bir erkek kullanırdı. Kızlar Ağası sadece padişahtan ve sadrazamdan emir alırdı. Kızlar Ağası, genellikle Mısır’da yetiştirilmiş, sonra da iğdiş edilmiş bir Arap olurdu. Harem’in iç bölümlerinden ise “Haznedar Usta” adındaki bir kadın sorumluydu.

Haremin iç işlerinin idaresi Haznedar Usta’nın emrinde çalışan kalfalara aitti. Bu kalfalar Harem ile padişah arasında da elçilik yaparlardı. Bunlar cariyelerin en yeteneklileri arasından seçilir, edebiyat ve müzik ve hat sanatında iyi derecede eğitim alırlardı. Kalfalar ayrıca çok iyi saz çalarlardı. Bugün de besteleri hala çalınan ünlü kalfalar Tarabsaz Kalfa, Dilhayat Kalfa, Gülfer Kalfa, Dürringar Kalfa ve Menekşe Kalfa Harem şairlerinin en ünlüleriydi.

Harem’deki bütün kalfalardan her şeyden önce padişaha karşı sadakat beklenirdi. Ancak buna rağmen Harem’de yaşanan bir ihanet tarih kayıtlarına geçti. 

Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi olayında harem kalfalarından Arz Niyaz Kalfa, Hüseyin Avni Paşa’nın casusu olarak çalıştı ve padişahla ilgili gizli bilgileri dışarı sızdırdı. Bunun sonucunda Arz Niyaz Kalfa idam edilmek yerine Harem’den kovuldu.

Haftaya Saraydaki cariyeler nasıl seçilirdi adları nasıl konurdu? Cariyeler Harem’den ayrılabilirler miydi? Devlet ileri gelenlerinin kızları hareme alınır mıydı? ve diğer bilgiler.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum