Ortadoğu'ya çıkış kapısı Azez, savaşın izlerini siliyor

Ortadoğu'ya çıkış kapısı Azez, savaşın izlerini siliyor

Suriye'nin Türkiye sınırındaki Azez ilçesi, hareketli günlük yaşamıyla tipik bir Ortadoğu kentini yansıtıyor- Sınır kapısından merkeze kadar uzanan zeytinlikleriyle sığınmacı kamplarına ev sahipliği yapan ilçe savaşın izlerini siliyor- Azez'den komşusu Af

AZEZ (AA) - SELEN TEMİZER - Suriye'nin Türkiye sınırındaki Azez ilçesi, hareketli günlük yaşamıyla küçük ve renkli bir Ortadoğu kenti izlenimi veriyor. Merkezden uzaklaştıkça savaşın izlerine rastlansa da Azez halkı Türkiye'ye yakın olmanın verdiği huzurla yaşamlarını sürdürüyor.

Halep'in Azez ilçesini ziyaret eden AA muhabiri, çatışmalardan sonra normale dönen günlük yaşam ve savaşın silinmeye yüz tutmuş izleri hakkındaki izlenimlerini kaleme aldı.

Türkiye sınırına yaklaşık 8 kilometre mesafedeki Azez, Mart 2011'de başlayan savaşın ikinci yılından bu yana muhaliflerin kontrolünde bulunuyor.

Merkezinde yaklaşık 150 bin kişinin yaşadığı ilçede, kamplara sığınmış 180 bin civarında Suriyeli var.

İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı (IHH), bölgede 6 kamp kurmuş. Kamplar arasında enerji panelleriyle kendi elektriğini üreten (Siccu kampı) dahi mevcut.

Kamplarda, kreşler, ilkokullar, camiler bulunurken, Azez'in içinde IHH'nın kıyafet dağıtım merkezlerinden ücretsiz faydalanılıyor.

IHH, kamplara Kilis'te ve Suriye içerisinde kurduğu fırınlarla günlük ekmek dağıtımı yapıyor.

Kilis'teki Öncüpınar sınır kapısından Babüsselame'ye geçtikten sonra Suriye topraklarında ilk karşılamayı zeytin ağaçları yapıyor. Babüsselame'den Azez ilçe merkezine giden 7-8 kilometrelik yolun iki tarafındaki zeytinlikler, hem sığınmacılara ev sahipliği yapıyor hem de onlara hayatta kalma meşgalesi sunuyor.

Geçici olması niyetiyle kurulan çadır hayatları, yol üstüne yapılan alelade dükkanlarla kalıcılaşmış. Oto tamircisinden berbere, kasaptan terziye bir semtte olan her şeyi bulmak mümkün.

Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) bağlı Şam Cephesi'nin kontrol noktalarından geçilerek ilçe merkezine ulaşılıyor.

Bu yol, aynı zamanda Azez'i Halep'in merkezine ve Halep'in bir diğer ilçesi olan Afrin'e bağlıyor.

Yol kenarında, Rusya'nın saldırılarında yıkılına dek Azez'in en büyüğü olan hastane binası yer alıyor.

Hastanenin öylece duran enkazını arkaya alıp karşıya bakıldığında terör örgütü PKK/PYD'nin elindeki Bursaya Dağı ve eteğindeki Afrin köyleri görülüyor.

Yolda daha ileri gitmek, PKK/PYD'nin keskin nişancıları nedeniyle mümkün değil. Mümkün olsa dahi, Halep merkeze ulaşmak şimdilik bir hayal. Zira yol üzerindeki Minniğ Havaalanı, geçen senenin başından bu yana PKK/PYD'nin, Halep'in merkezi ise Esed rejiminin elinde.

- Tipik bir Ortadoğu kenti

Babüsselame'nin güneyine düşen ilçe merkezine girildiğini, Büyük Azez Camisi minaresi haber veriyor.

Cami, 2012'de rejimden alınan son nokta olmuş. Caminin alınması, Azez'in alınmasını simgelemiş.

İlçe meydanındaki kavşakta, çoğunluğu motosikletlerden oluşan hızlı trafik akışı var.

Meydana çıkan sokaklardaki dönerciler, seyyar mısır tezgahları, manavlar ve köfteciler, tipik bir Ortadoğu kentinin telaşını yansıtıyor.

Reklam tabelalarında kepli gençler gülümsüyor. Birinde bilgisayar, muhasebe, diğerinde dikiş-nakış dersleri, bir diğerinde lise ve üniversiteye hazırlık kurslarının tanıtımı yapılıyor. Üstelik diploma ve iş garantisi vadediliyor.

Hayatın sanki savaş hiç uğramamış gibi devam ettiği Azez'in şehir merkezi, altyapıdan ise yoksun.

Esnaf, geçici hükümetin yakın zamanda Şam Cephesi'yle yaptığı anlaşma çerçevesinde Babüsselame'nin devrini beklediğini söylüyor.

Sınır kapısı muhaliflerin oluşturduğu hükümete devredildiğinde yerel meclisin de altyapıyı sağlamlaştırmak için yeterli bütçesi olacak.

- Gri yollara yeşil çerçeve

Yerel meclis binasının önünden geçerek varılan sanayi bölgesi, ilçeyi DEAŞ zulmü görmüş köylere bağlıyor.

Köylerde DEAŞ'la savaşmaya giren tankların açtığı toprak yollar dışında yol yok.

Arazilerin mayınlardan arındırılması uzun zaman almış, birçok hayvan telef olmuş.

İç içe Türkmen ve Arap köylerinin arasındaki bu araziler, Humus'tan, Hama'dan, en son da Rakka'dan kaçan sivilleri barındırıyor.

Damla sulama borularının geçtiği patates, lahana, marul, mısır ekili araziler, tozlu yolların etrafında yemyeşil çerçeveler oluşturuyor.

Yere yakın ekinlerin ortasında az sayıda da olsa ayçiçekleri "güne bakarak" yükseliyor.

DEAŞ zulmü görmüş köylerin yollarını çevreleyen yeşillenmiş araziler bir nevi yaraları da sarıyor.

- Savaşın izlerini silmenin tek yolu eğitim

Çocukların oynadığı meydanıyla ilk etapta çatışmaların izlerini gizleyen Kefer Gan, aslen Türkmen köyüymüş.

Ancak köyün girişindeki kadınlara Türkçe selam verildiğinde karşılık almak mümkün olmuyor.

İman Um Muhammed isimli bir anne, Arap olduklarını, Humus'un kuzeyindeki kuşatmadan kaçarak Türkiye sınırı yakınındaki bu köye sığındıklarını söyledi. 4 çocuklu anne, içinde bulundukları durumu şu sözlerle ifade etti:

"Çocuklar hala çok korkuyorlar. Şimdi bir çocuğum ağlayarak geldi. 'Anne biri geldi, belinde silah vardı' diyerek ağlıyor. Bu çocukların başından geçen kimsenin başından geçmedi."

Ellerinden geldiğince çocukların psikolojilerini düzeltmeye çalıştıklarını belirten İman Um Muhammed, onların okula gitmelerini çok önemsediklerini vurguladı.

Um Muhammed'in kız kardeşi Meryem Um Mustafa da önce Humus'ta rejimden kaçarak Hama'ya sığındıklarını, orada da DEAŞ'ın saldırılarına maruz kaldıkları için Azez'e kaçtıklarını anlattı.

"Burada güvendeyiz." diyen Um Mustafa, "yemek yapmak, temizlik, alışveriş" gibi "normal" uğraşlarla günlerini geçirdiklerini aktardı.

Nitekim köylerdeki halk ve sığınmacı misafirler, "normale dönmenin" çocukları okutmaktan geçtiğine inanıyor.

- Türkiye hem ilk hem son umut

Köydeki en büyük bakkalın sahibi bir Türkmen. DEAŞ işgalinden sonra 7 ay sınırdaki kamplarda kalan bakkal Recep Hasan, ÖSO köye girdikten sonra dükkanını onardığını dile getirdi.

Türkçe konuşulduğunu duyan 75 yaşında Neziha isimli köy sakini de "Biz de 7 ay DEAŞ'tan kaçtık. Sonra köyümüze geri döndük. Şimdi durumlar iyi ama ben kalp hastasıyım. Tedavi için İstanbula'a gitmiştim. Şimdi ilaçlarımı alıyorum, idare ediyorum." dedi.

80 yaşındaki Ahmed Musa da, "Türkiye bizim başımızın üstüne. Türkiye, ilkimiz ve ahirimiz." diye konuştu.

- Koparılan çiçekler yerine yeni filizler

Kefer Gan'dan sonra Fırat Kalkanı Harekatı'nda kurtarılan bir diğer köye, yıkık duvarları grafitilerin süslediği Bragitte köyüne varılıyor.

Bir grup duvar yazısı sanatçısının kurşun izleriyle dolu duvara yaptığı "Buranın çiçeklerini siz kopardınız" yazılı grafitinin önünde köyün çocukları vakit geçiriyor.

İçlerinden 8 yaşındaki Ebu Isteyf, yaşadığı ortama dair düşüncelerini şöyle aktardı:

"Herkes DEAŞ'ı konuşuyor. Herkes neden çocukları, yaşlıları, insanları kesiyorlar diye soruyor. (DEAŞ'tan) ÖSO ve Türkler kurtardı... Afrin, PKK'lılarla dolu. ÖSO'ya ateş ediyorlar...Türkiye güzeldir. Burada büyükler, Türkçe öğreniyor."

Ebu Iseyf'in 5. sınıfa giden arkadaşı Ramiz İsa da "Burası Türkiye'den güzel. Ben köyde kalmak istiyorum." dedi.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :