Onlar Böyleydi

Bir kaç yıl önce Süleymaniye camisinin yıkılma tehlikesi içinde olduğu keşfedilmiş.
Eger çözüm bulunamazsa, koca cami kısa bir zaman içinde yıkılacakmış.
Caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş. Bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşları zamanla asınmış. Ama elde yazılı bir proje olmadığı için nasıl değiştirileceği bilinmiyormuş.
Hemen Türkiye'nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet hazırlanmış. Bir sürü fikir atılmış ortaya, her kafadan bir ses çıkmış ama sonuç alınamamış.
Ülkenin en iyi bilim adamları bu sorunu çözememiş. Tartışmalar sürerken caminin içinde büyük bir karmasa sürüyormuş.
Ülkenin çeşitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar, mühendis kemerleri inceliyormuş.
Bu adamlardan biri ortalarda dolanırken kazara gizli bir bölme bulmuş. Bölmede üzerinde eski yazı olan bir not varmış.
Uzmanlara inceletilen kağıdın orijinal olduğu belgelenmiş.
Bu kağıt parçası bizzat Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan bir mektupmuş. Mektupta yazılanlar tercüme ettirilince söyle bir metin çıkmış ortaya:
"Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit tasi asindi ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz".
Kağıtta yazılanlar bununla da bitmiyormuş.
Koca Sinan kademe kademe kilit taşının nasil değiştireceklerini anlatıyormuş. Heyet kademe kademe Sinan'in
söylediklerini yapmış. Süleymaniye camisi böylelikle kurtarılmış. Bu mektup simdi Topkapi Sarayi'nda saklanıyormuş.

 

HAYALİ CİHANA DEĞER
Osmanlı’nın sadece bir yeniçeri kıyafetiyle Almanları Fransızların elinden ve talanından nasıl kurtardığını gösteren maziden elmas bir tablo:
19.yüzyılda Almanya’nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu. Fransızlar, her sene nehrin Almanlardaki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı.


O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabi. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar. Mektupta söyle demektedir:
"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultani, Islamiyetin de halifesisiniz. Bizi bu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."


Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardim isteğini inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kafi bulur ve cevabi bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır. Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar:
"Fransızlar korkak ademlerdir. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kafidir. Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin. Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kafidir."
Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar. Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar. Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanların sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:


"Osmanlılardan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini de terk ederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar. Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."
Bu olay, Mülhaymlilarin gönüllerinde taht kurmuştur. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym'a bagli Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar. Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip hadiseyi temsilen kutlarlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.