Okullu olmak

Daha dün annemizin

Kollarında yaşarken,
Çiçekli bahçemizin

Yollarında koşarken,
Şimdi okullu olduk,

Sınıfları doldurduk.
Sevinçliyiz hepimiz.

Yaşasın okulumuz!

 

Bu çocuk şarkısının sözleri kime aittir, bilmiyorum. Bestesinin Avrupalı büyük bestecilerden birine -sanırım Mozart idi- ait olduğunu işitmiştim.  

Bu dört cümlelik şarkıda okullu olmanın getirdiği temel değişimlerin toplandığını söyleyebiliriz.

Çocuk, okula gelinceye kadar annesinin kollarında yaşamaktadır. Gerçi, çalışan annelerin çocukları, okuldan önce kreş, yuva gibi kurumlarla tanışmakta, başka kollar tarafından da kucaklanmaktadır ama yine de anne, onun hayatında merkezi bir konumda durmaktadır. Şarkıda geçen “çiçekli bahçemizin yollarında koşmak” işi de, modern yapılaşmanın sonucu olarak büyük ölçüde tarihe karışmış durumdadır. Bunlara rağmen veya bunlarla birlikte, okul öncesi hayat, çocuk için ailesiyle sınırlanmış; çiçekli veya çiçeksiz dar bir doğal çevre ile kuşatılmış durumdadır. Komşuluk, akrabalık ve varsa mahalle ilişkileri, ailenin veya çocuğun istekleriyle belirlenebilir, denetlenebilir ilişkilerdir. Oysa okul, değişik çevrelerden gelmiş çok sayıda çocuğun sınıfları doldurduğu yeni bir yer, daha geniş ve denetlenmesi daha zor bir çevredir. Bu yeni çevrede annenin babanın yerini, şefkat veya tehdit kaynağı olabilecek öğretmenler, otoritesinden çekinilmesi gereken müdür ve idareciler, kıdemlerini veya büyüklüklerini kanıtlamak için fırsat kollayan üst sınıf öğrencileri bulunmaktadır.

Okullu olmak, hayatın önemli bir koridoruna girmektir. Yazık ki, birçok kimse hep o koridorda kalır. Aldığı birçok diplomaya rağmen, gittiği her yere o koridoru taşır durur.

Keşke okullar, çiçekli bahçelerin yollarını kesen ve bundan dolayı alkışlanan kurumlar olmasaydı!  

    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.