Seyit Küçükbezirci

Seyit Küçükbezirci

Ne zaman..

Ne zaman, “Konya’nın değerleri”nin değerini bileceğiz?

 

   Darılmaca yok. Ne istiyorsak bu “AZİZ ŞEHİR” için istiyoruz. Her şeyin en güzeli, en anlamlısı, en kalitelisi olsun istiyoruz. Övgülerimiz de, yergilerimiz de bunun için.

   Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bir başkent daima başkenttir” tespitini vara yoğa söyleyip duruyorsak; “Daimi Başkent”liğin gereğini yapmalıyız.

   Öyleyse eğer, başlayalım.

NECİP FAZIL’I ANMA TOPLANTILARI BÂBINDA:

   Biliyor musunuz? Herkesin şairleri vardır, benim de var. “Benim Şairlerim”in ilk onu içindedir Necip Fazıl.

   1955 yılında “Serdengeçti Neşriyat”ta yayınlanmıştı “Sonsuzluk Kervanı”. Elli yedi senedir başucumdaki kitaplıkta. Ayda bir kaç kez zihnimle okurum şu mısraları; “Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben, / Üç ayakla seken topal köpeğim! / Bastığınız yeri taş taş öpeyim; / Bir kırıntı yeter, kereminizden! / Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben”

   Konya’da şiir dinletileri, “Senfonik” şovlar… İkbal ve mansıp için ulu orta sözlerle konferanslar. “Büyük Şair’i; maddi ve manevi ve de “dünyevi” hesaplar için alet etmeler. Amenna. Her değerli şeyi izzet ve ikbal için kullanmak yeni değil. “Uyanık”lar, “gözü açık”lar, her devirde olmuştur; olacaktır. Önemli değil; bazılarının gözü bazen hırstan öylesine döner ki; âlemi kör, herkesi aptal sanırlar.

   Necip Fazıl’ı hep rahmetle andım. O, şuurumuzu ilk uyandıran “rehber”lerden biriydi. Öyle de kalacak.

   Lafı geveleyip durmayayım. Necip Fazıl’ın şiirlerini “yorumlamak” için İstanbul’dan Ankara’dan akın edenlerin “okumaları” için iyi demek; şiir nasıl okunur, bilmemek demek.

   Sonra, şiir “yorumlamak” ne demek? Şiir “okunur”. Şairin şiiri üstünde “artistik numaralar” yapmak kimsenin haddi değildir.

   Konya’da öyle şiir okuma yeteneği, birikimi olan insanlar var ki; gelenler bir dinlese dudakları uçuklar.

   Ama, anma geceleri düzenleyenler bilmiyorsa, onlar yok demek değil ki. Her şeyi kendi bildikleri kadar sanıyorlar.

   Biliyor musunuz? Necip Fazıl’ın şiirleri Konya’da da bestelendi. Müzikleri, Necip Fazıl’ın “sesi”ne uygun.

   Gönül ister. Anma günlerinin şiirlerini Konyalı şairler okusun. Konya’da yapılan besteler sunulsun. El’den gelen övün olmaz, o da vaktinde gelmez. Fikirde, sanatta “Bu toprağın çocukları”na imkân vermek lâzım, artık.

“KONYA MUTFAĞI” YÜZ YIL SONRA MI GÜN IŞIĞINA ÇIKACAK?

   Bilen bilir; ben “Konya” dendi mi kıskancım. Ben, güzel namına, kalite namına, zenginlik namına “Başkaları”nda ne varsa Konya’da da olmasını isterim.

   Çorum Valiliği “Kızılırmak Havzası Gastronomi ve Yürüyüş Yolu”nun açılışını yapmış. Hitit’lerden, Selçuklu’dan, Osmanlı’dan, Cumhuriyet’ten tarih kültür namına neleri varsa sunmaya girişmiş. Açılışı Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Özgür Özarslan yapmış; ünlü tarihçiler, yemek uzmanları, kültür adamları hepsi orada. “Hititlerden Günümüze Çorum Mutfağı Lezzetleri” sebil edilmiş. “Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği Konserleri”yle geceler zenginleştirilmiş.

   Nevin Halıcı’nın Zaman Gazetesi’ndeki köşesinden öğreniyoruz olup biteni.

   Ünlü yemek yazarımız, “Konya’nın Yüzakı İnsanlarından Biri” Nevin Halıcı, Çorum’da “İskilip Dolması” ve “Kargı Sırık Kebabı” için yollara düşmüş.

   “Pirincin başkenti” Osmancık’ta, Kızılırmak nehri kıyısında kahvaltı. Kargı kebabı, Kargı tulum peyniri, “Kargı Bezi” ihya edilmiş. Kargı bezinden giysilerle bu ay İtalya’da defileye hazırlanıyorlar. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Çatalkaram” şiiri hatırına “Çataklara Sanatevi” düzenlemişler.

   Doğrusunu isterseniz, Çorum’u kıskandım. ÇORUM KADAR OLAMAZ MIYIZ? dedim.

   Oluruz, oluruz; hem de on katı oluruz. Ama, hani kim yapacak? Böyle bir arzuyu, böyle bir hırsı duyan var mı? Günlük yaşıyoruz, günü kurtarmaya çalışıyoruz; “açıkgöz”lülükle her şeyi dümenleyeceğimizi sanıyoruz.

   Ey Ahali. Burası iki yüz küsur yıl “Pâyitaht”lık yapmış bir iklim. İstanbul hariç, hangi şehir iki yüz küsur yıl “pâyitaht”lık yapmış? Konya’nın haricinde bir tek MEVLEVİ “ASTÂNE-İ ALİYYE”Sİ var mı?

   Zorla, iteleye kakalaya uydurulmuş şehir mutfaklarının, “Konya Mutfağı” karşısında nutku tutulur. Dili “lal” olur.

   “Selçukya’nın Ünlü Şairi” Feyzi Halıcı kaptanlığında Konya Turizm Derneği bu şehirde öyle görkemli, uluslararası yemek kongreleri düzenledi ki. Yedi iklimde Konya’nın şânı yükseldi. Aradan yirmi beş yıldan fazla zaman geçmiş. Yapılabildi mi bir tane daha? Oysa, 2012’lere gelinceye kadar onuncusunu yapmalıydık.

   Nevin Halıcı gibi bir “Konya zenginliği” elimizin altında. Onlarca yemek kitabı yazmış, yemek bâbında yüzlerce makale yazmış, konferans vermiş; her şeyden önemlisi Konya yemeklerini, Selçuklu yemeklerini, Mevlevî yemeklerini, Sille yemeklerini ocak başında uygulamış.

   Bizim, ucuz şovlardan sıra bulup değerlendirmediğimiz Nevin Halıcı’Zaman Gazetesi değerlendirdi. Girin Zaman’ın internet sitesine; Nevin Halıcı’nın birbirinden değerli 266 yemek yazısını bulacaksınız. Bu şehirde karar sahibi olan kimin haberi var?

   Zararın neresinden dönülse kârdır. İlk fırsatta “SELÇUKLU İKLİMİ YEMEKLERİ” uluslararası ölçekte günyüzüne çıkmalı. Çorumlu’lar “Hititlerden günümüze Çorum Mutfağı Lezzetleri” demişler; biz de “Firiglerden Günümüze”, “Selçuklu’dan Günümüze” ne diyeceksek diyelim, açılan arayı kapatmaya çalışalım.

   Meselâ, “kısa gün kârı” olarak, Nevin Halıcı’dan da destek alarak bir “Sille Yemekleri Haftası” düzenlense…

“KONYA MÛSİKÎ DERNEĞİ” NİN KIYMETİNİ DE BİLMİYORUZ

  Bağışlasın, “Musikiye gönül verenler”; 11 Mayıs günü Mevlâna Kültür Merkezi’nde Konya Mûsikî Derneği’nin sunduğu “Hüzzam Faslı” konserini hak ettiği ölçekte yazamadım. İçimde ukde oldu, hay huy peşinde seğirdirken bugünlere geldik.

   Ama, konserde bulundum. Prof. Dr. M. Yaşar Kaltakçı’nın şefliğinde dev bir amatör kadro, “Hüzzam Şarkılar”la gönüllerde taht kurdu. Kanûn, ûd, tanbûr, keman, ney, lâvta, daire, def, bendirde on beş sanatçı; 24 bayan ses. 58 can…

   Yaşamından yüzlerce saati keserek, hiç mecburiyeti olmadan, gönül ve güzellik uğruna aylarca çalışan “ideal” insanların ödülünü, elbette, halkımız ayakta alkışlarla verdi. Ama; salonda “mülki, askerî, idarî erkân” yoktu. “Ucuzuna” şov yapılan yerler herhalde daha çekici gelmiştir; günahları boyunlarına.

   Yalnız, “protokol”un ilgisizliğine, Şef Prof. Dr. M. Yaşar Kaltakçı’nın sahneden sitemi içimi sızlattı. Çok haklıydı.

   İncelesinler görecekler, dinlesinler görecekler; “Bir bilen”e sorsunlar: “KONYA MÛSİKÎ DERNEĞİ” KONYA’NIN YÜZAKI KURULUŞLARINDAN BİRİ.

   Konya Valiliği, belediyeleri; ilgili müdürlükler ellerindeki imkânlarla Konya Mûsikî Derneği’ni desteklemeli; konserleri bir gece 500 kişiye değil, binlerce Konyalı’ya ulaştırılmalı. Yapmalılar; keselerinden yapacak değiller ya, bizim paramızla yapacaklar.

KONYALI SANATÇILAR, BESTEKÂRLAR, GÜFTEKÂRLAR

   Araştırsınlar da bir görsünler. Uzağa gitmeye gerek yok; Konyalı bestekârlar, güftekârlar, kıymetlerini bileceksek, halâ aramızda. Elli yılda zor gelen türkü/şarkı okuyucularımız bezgin ve bıkkın, ilgisizlikten.

   Şu yukarıda altını çizdiğim konular, ortaya konması zaruri konuların belki ellide biri. Siz, böyle konular yaşama geçirilmeden, buranın bir “Kültür Şehri” olacağına mı inanıyorsunuz?

   Bunlara eğilmeden “Konya Kültür Şehri”dir deyip duran olursa; Ona, “O eskidendi” derler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.