Namık Kemal ve Muhafazakarlık

Demokrat Parti ile birlikte -Şimdikinden değil öncekinden bahsediyorum.- düşünce dünyamıza giren muhafazakarlık her zaman tartışma konusu olacak zemini bulmuş günümüzde de tartışılmaya devam ediyor. Muhafaza, Arapça isim kökünün sonuna getirilen Farsça –kâr eki ile oluşturulan ve Türkçe –lIk isimden isim yapım ekinin sonuna getirilmesiyle vücut bulan bu kelimenin sözlüğümüzdeki karşılığı tutuculuktur.(TDK, 2005;1414) Tabi ülkemizdeki muhafazakar düşüncenin başlangıcı olarak yazımızda Demokrat Parti’yi versek de bunun başlangıcının, adı geçen bu düşünce hareketi olması da tartışma konusudur. Ama bu düşüncenin Türkiye Cumhuriyeti düşünce tarihi sınırları içerisindeki kendi varlığını hissettirmeye başlaması Demokrat Parti ile başlamıştır denilebilir. Bu düşüncenin esasının Türkiye Cumhuriyeti tarihinden önceye dayandığı da inkar edilmez bir gerçektir. Ancak muhafazakarlık sözlüğümüzde yer aldığı şekli itibariyle tutuculuk olarak ele alınacak olursa o zaman zihinlerde olumsuz izler bırakır demektir. Ama biz muhafazakarlığı, yeniliğe, çağdaşlaşmaya ve gelişmelere açık olmakla beraber milli ve manevi, değerlere sahip çıkma şeklinde ele alacak olursak ve bir de bu kelimenin yanına Demokrat kelimesini koyarsak, bu düşünce sisteminin Osmanlı dönemindeki yenileşme hareketlerinin başladığı döneme Tanzimat’a kadar hatta ondan da geriye III. Selim dönemine kadar uzandığını söylersek yanılmış olmayacağımız kanaatindeyim.

Biz bu yazımızda Osmanlı’da yeniliğin üçüncü nesli olarak tanımlanan Yeni Osmanlılar cemiyetinin önemli isimlerinden ve Şinasi’nin başlattığı edebiyatta ve sanattaki yenileşmeyi kendi dönemine göre kemal noktaya taşıyan ve edebiyatımızda türlerin yerleşmesinde önemli rol oynayan Namık Kemal’in yenileşme hareketlerinde öncülük derecesinde rol almasıyla birlikte onun muhafazakar yanının da olduğu üzerinde duracağız.

 “On dokuzuncu Asır Edebiyatı Tarihi”nin yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar, Namık Kemal’in yukarıda bahsedilen yönüne dikkatleri çeker: “Dinî ananenin bir esas gibi kabul ettiği meşveret fikri sistemli bir şekilde tatbik edildiği takdirde, birçok müşkiller, Türk olmayan unsurlar meselesi başta olmak üzere, kendiliğinden halledilmiş olacaktır. Nâmık Kemal bu hususta daha ileriye giderek, kurulacak parlamantarizmin esas hatlarını çizen bir proje bile yapar. İngiliz Parlamento sistemine çok benzeyen, hânedan azasının da yer alacağı âyakâr olduğunu gösterir.”(Tanpınar, 2001; 229)

Yukarıda görüldüğü gibi “Dinî ananenin bir esas gibi kabul ettiği...” ifadesinden hazretin, dönemine göre en uç yenileşme fikrini bile beyan ederken Dinî değerlerin yenileşmeye açık yönünü referans olarak aldığını görmekteyiz. Onun yukarıda teklif ettiği parlamento sistemi, devrine göre son derece demokrat ve çağdaş bir teklif olduğu da göz önünde bulundurulursa, sonra da muhafazakarlık, acizlerinin fehmettiği manasıyla yani; “Yeniliğe, çağdaşlaşmaya ve gelişmelere açık olmakla beraber milli ve manevi, değerlere sahip çıkma şeklinde” ele alınırsa Dindarlıkla modernliğin yanana nasıl durabildiğini bu tarihi örnekle açıklamış oluruz kanaatindeyim.

KAYNAKLAR

1-Ahmet Hamdi Tanpınar, “19. Asır Türk Edebiyatı”, Çağlayan Kitabevi, İstanbul(Beyoğlu), 2001

2-Türk Dil Kurumu, “Türkçe Sözlük” Ankara, 2005

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum