Milliyetçi Muhafazakârların Krizi

Milliyetçi Muhafazakârların Kimlik Krizi

 

Milliyetçilik deyince sadece bir algı tarzını veya bir resmi tezi hesaba katmıyorum. Kendilerine moda tabirle ulusalcı lakabını takan tüm cephenin zihniyetini kastediyorum. Bu cephe mensupları içinde de her güruhu değil özel perspektifte “Tanrı Dağları kadar Türk olmayı ve Hira Dağı kadar Müslüman kalmayı” ağzına sakız eden iddia mensuplarını mercek altında tutmayı gerekli görüyorum. Demokratik bir ülkede herkesin bir ideolojisi olmalıdır ve saygı da görmelidir. Ancak kişi kendine “Müslüman demokrat” veya “milliyetçi-muhafazakâr”  biçiminde bir kimlik yüklediğinde inanç ve ideoloji arasındaki yakın ve uzak mesafe değerlendirilir. Kişinin hangisine yatkın olduğunu da şahsın benlik kodlarını ele verir. Kişi milliyetçiyim, demokratım, muhafazakârım gibi sözde albenili ama içerikte tezatlarla dolu bir anlatım biçimini yeğliyorsa lahana turşusu perhiz temsilini hak ediyor demektir. Çünkü demokrat olmak muhafazakâr olmamaktır, milliyetçi olmak demokrat olmamaktır; muhafazakâr olmak nisbi bir milliyetçiliği tercih etmektir. Kavramların keyfi kullanıldığı bir zeminde sözün bağlamını açıklamak kadar zor bir şey yoktur. Milliyetçi biriyle konuşurken İslam üzerine söz gelince hep aramızın açıldığını görürüz. Uydurma hadislerle bize ırkının üstünlüğünü kabullendirmeye çalışan kimsenin şuur altında derin bir kavmiyet zaafının olduğunu bariz biçimde fark ederiz. Hem Türk-Kürt, Kürt-Arap, Arap-Türk ayrımcılığından şikayet edip hem de Türk’ün üstünlüğünden ve sahih (!) Hadisler’de buna temas edildiğinden dem vurarak Türk’ün diğer soylardan üstün olduğunu savunmak bir garabettir. Eğer sahih (!) patentiyle Hadis kaynaklarına inilirse Arap tüm soyları geride bırakır. Tarihte urubeciliğin etkisini en etkili biçimde Hadis koleksiyonları aktarır. Bilhassa Sahih-i Buhari, Arap milliyetçileri için Arap’ın ikinci kitabı olarak kabul edilir. Milliyetçi, muhafazakar ve demokrat olduğunu ilan eden AKP’nin “muhafazakar demokrat” tabiri de felsefi temelden yoksun, pragmatik bir söylemdir ve çok taraflı mesaj verme endişesi taşır. Bu da yaşanan toplumsal zihniyet krizinin geniş açılımlı göstergesidir.

Milliyetçilik kavramı en çok israf edilen kelimelerdendir. Fakat içeriği de en az bilinen mefhumlardandır maalesef. Millet Arapça bir sözcüktür. Kur’an’da milletin hangi anlamda kullanması gerektiğinin ipuçları verilir. “Sen onların milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla memnun olmaz. (Bakara, 120)” ile “Çünkü onlar sizi ellerine geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler ya da kendilerinin milletine döndürürler. (Kehf, 20)” ayetleri millet tanımlamasına Kur’ani bir bakıştır. Bu ayetlerdeki tanımlama aynı zamanda Arap kavminin millet sözcüğüne kattığı anlam değerini de gösterir. Özellikle A’raf 88-89’da geçen ifadeler millet tanımlamasını Kur’an’ın hangi anlamda değerlendirdiğine işaret eder. Kur’an’a göre aynı inanç değerlerini paylaşan, ortak yaşam biçimi ve ortak ideali olan insan topluluğuna millet denir. Bu tanımlamada aynı dili kullanmak ve aynı soydan gelmek gibi bir zorunluluk yoktur. Aynı ırkın farklı milletlere mensup bireyleri bulunabilir. Tüm bu açıklamalar ırk/kavim gerçeğini reddetmek anlamını taşımaz. Zaten böyle bir tavır İslam’ın mesajına terstir. “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Tanışıp kaynaşasınız diye sizi ırklara ve kabilelere (boylara) ayırdık. Hiç şüphesiz Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınandır / O’na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olandır.(Hucurat,13)” ayeti ırk gerçeğini ve bunun varlık sebebini açıklamaktadır. Hangi milliyetçilik ideolojisi bahsi geçen zaviyeden millet tanımı yapıyor. Tüm milliyetçi sınıflamalara baktığımızda özde ırkçılığın milliyetçilik olarak lanse edildiğini görürüz. Millet adı şemsiye gibi olmalıdır. Osmanlı milleti, İslam milleti, Müslüman Doğu milleti gibi tabirler Müslümanların bütünlüğüne hizmet eder. Türkiyelilik, Anadoluluk, Türkiye halkı ifadeleri de vatandaşlık eksenli bakışlar olup üst kimlik belirtmeleri sebebiyle daha bütüncül tanımlamalardır. Türk milleti tabiri İslam ruhuyla yoğrulmuş Türk’ü anlatsaydı mevcut sorun yaşanmayabilirdi. Ancak İslam’dan soyutlanmış Türk’e en halis Türk de Müslümanlığı sebebiyle ısınamamıştır. Osmanlı kelimesinin büyüsünü, kucaklayıcılığını, kuşatıcılığını Türk milleti tanımı verememiştir maalesef. Bu realiteyi görmezden gelemeyiz.

Müslümanlığına toz kondurmayan bazılarının bu gerçeklerden fersah fersah uzak olduğunu gördükçe kahroluyorum. Bunlar gibi Türk milliyetçilerinin de zihniyet problemleri vardır. Dinleriyle ırkçı eğilimleri arasında sıkışıp kalmışlardır. Kürt milliyetçilerinin durumu daha da içler acısıdır. Onlar İslamla aralarına set çekmişler. Kur’an onların en büyük düşmanı ve Hz.Muhammed en tehlikeli hasımlarıdır. İşin özüne bakarsak hangi “doktriner kavmiyetçilik (=milliyetçilik)” Kur’an’dan onay alır, bunu akleden kalbinize havale ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.